- 609 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
-ANAKRONİZMİN KISKACINA DÜŞMEDEN BİR DÜNYA KURMAK-
Belirli bir dönemin özelliklerini gösteren hususları farklı bir devrin ya da yapılanmanın değerleri, dünya görüşü üzerinden okumak yanılgılı ve yanıltıcı bir yaklaşım olacaktır. Gönle otursa dahi muhakeme etmekte fayda vardır. Öyle ki, çerçeveyi daraltan görüş ve algılamalar gün de geliyor konuları içinden çıkılmaz hale getirmektedir.
Vikipedi köşesinde “herhangi bir olay ya da varlığın içinde bulunduğu zaman dilimi (dönem) ile kronolojik açıdan uyumsuz olması. Özellikle edebiyat ve sanatta genellikle eserin geçtiği tarihi döneme ait olmayan varlıkları ve uygulamaları belirtmek için kullanılır.” Şeklinde tanımlanan “Anakronizm” kavramı da aklımıza gelebilir.
Mesela İstiklal Marşımızın bir dizesinde “Kahraman ırkıma bir gül!” ifadesi ülkemizde yer yer problemli değerlendirmelere konu olurken, giderek bir problem halini de alabilmektedir. Ne problemi yahu! Kafası basmayan cehennem olur gider türü haykırmalar da anlamsızlık arz eder. İzah ve ikna müessesesi aklı selim dairede sorunu çözmeli, çözebilmeli derim. Hani derim ki, sen kıro ben kıro bir hale de dönüşmemeli anakronizm.
Şöyle ki, kimi insan evladı, bazen de aklı evvel, söz konusu ifadede ırkçılık yapıldığını öne sürer öteden beri. Bunun uzantılarından biri de mecliste İstiklal Marşı okunurken sessiz kalan tavırlarla kendini göstermez mi? Bazen de bir siyasî çıkar, milli marşın manevi derinliğinden elbet haberdar olduklarını belirtirken, kahraman ırkım kavramının ırkçı bir çağrışım yaptığından yakınır.
Bu tip tavır almalar “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” mısraını dönem dönem medeniyet düşmanlığı olarak anlamlandıranlar misali değil midir acaba? Akif gibi batı dünyasının bilimsel teknik üstünlüğüne türlü atıfları olan, hatta aynı batının devri içerisinde ahlaksal meziyetlerine göndermeleri bulunan, yine doğu İslam aleminin içine düştüğü gerilemeye, yozlaşmaya değinen bir şahsiyetin emperyalizme işaret ettiği mısraını, geçmiş dönemlerde hem de anti emperyalistim diyen kimileri medeniyet düşmanlığı olarak anmazlar mı?
Bunun gibi kahraman ırkım tabirinde de kaba bir ırkçılık bulmak, ya da bunu teyit edecek biçimde şairin Turancılık cereyanı etrafında algılandığı biçimde ırk anlamı güttüğüne inanarak sözü alıp benimseyenler özünde fark etmeksizin aynı kapıya çıkan bir bakış açısı geliştirir bence. Dolayısıyla üstadı desteklemek yahut kösteklemek, bu aynı anlayıştan kaynaklanıyorsa farksızdır kanımca.
Bir kere ırk kavramının farklı manaları bulunmakta. Fiziksel yapı, kafatası şekilleri üzerinden göndermelere konu olduğu gibi soy, sop, aynı kültürel, dilsel mirasa sahip olanlar gibi tanımları karşımıza çıkmakta. Birde milli şairimizin eseri kaleme aldığı, mecliste oylandığı döneme bakarsak birinci mecliste farklı mezhep, etnik köken, siyasi ideolojik anlayışta insanlar yer almakta. Halbuki, kahraman ırkım ibaresine sahip şiiri topyekûn kabul etmekteler, coşkun alkışlarla birlikte. Dahası diğer şiirleri oylamaya gerek olmadığı fikri mecliste hakim olmakta. Sorarım, o devrin kültürel ikliminde ve Akif’in meşrebinde ırkçılık vurgusu olduğu, olacağı yönünde bir anlama, algılama olsaydı, bu kadar heterojen bir ortamda tepki almaz mıydı acaba?
Şimdi efendim! Türk ırkı kavramından mustarip olduğum zannedilmesin. Konu ve kimyası üzerinden gidiyorum da; Türkçü değil İslamcı akımın bir edibinden söz ediyoruz bir, devrin hakim ruhi yapısı ırkı damar, soy, sop, kültürel birliktelik ögeleri üzerinden anlamak eğiliminde iki. Kaldı ki, İstiklal Marşının bütününe baktığımızda da, oradaki terminolojiden, mana akışına kadar Osmanlı devri, İslam kültürü, Müslüman Türk tarihi unsurları üzerinden bir çerçeve bizleri karşılamaz mı?
Şu kadar ki, sözlerim Türklük, milliyetçilik fikirlerinin muhalifi olmak bir yana, farklı yankılanmaları da olan milli marşımızı aynı potada eritmek üzerine kuruludur. Nazarımda İstiklal Marşı modern edebiyatımızın şiirde zirvesidir. Ne ki, bir var olma mücadelesinin destansı anlatımı çizgisinde, şiir değil de marş olarak temellenmesi onu şiirler arası bir mukayesenin dışına taşımakta ve üzerinde kılmaktadır.
Diğer yandan devrin bir başka şairi Mehmet Emin Yurdakul’un “Cenge Giderken” adlı şiiri dikkat çekmektedir. Bu kez Türkçülük cereyanının temsilcilerinden bir isimdir karşımızdaki. “Ben bir Türk’üm; dinim, cinsim uludur” demek suretiyle ilk dizede rengini belli eder zaten. İkinci kıtada ise “Muhammed’in kitabını kaldırtmam; Osmancık’ın bayrağını aldırtmam” dizeleri dikkat çekmektedir. Açıktır ki Türkçü edibimiz, Türk ırkı, Osmanlı mensubu, İslam insanı değerlerine hep birden sahip çıkmaktadır.
Yanı sıra, Balkan harbi döneminde kaleme alınan Emin Bülent Serdaroğlu’nun “Kin” adlı şiiri üzerinde durabiliriz. Aynı zamanda Galatasaray forması giyen ve takımının tarihinde Fenerbahçe’ye ilk golünü atan Emin Bülent “Fecr-i Ati” grubu şairlerindendir. Evet “Kin” adlı şiirinin bir bölümünde “Garbın cebin-i zalimi affetmedim seni, TÜRK’üm ve düşmanın sana kalsam da bir kişi..! Ben şurezar-ı kalbimi kinimle süslerim, Kalbimde bir silah ile ferdayı beklerim, Kabrinde müsterih uyu ey namdar atam! Evladının bugünkü adı sade intikam..!” demektedir şairimiz.
Bu tip şiirler zaman zaman şoven bulunur eleştirilir. Barış dönemi koşullarında okuyan bir neslin insanları olduğumuzu unutmamalıyız oysa. Batının bir medeniyetin mensubu olarak değil, tam tersi sahip olduğunu iddia ettiği medeniyeti tekzip eden bir tutum ve davranışla karşımıza çıktığı bir devrin destansı anlatımıdır bu tarz eserler.
Ne ki, Türkçülük, milliyetçilik kavramlarının serpilip geliştiği bir devirde araya karışan sızma ve süzme hareket ve şahsiyetlerde vardır. Bir bakarsınız Yahudi ya da Ermeni bir Türkçü, Turancı karşımızdadır. Kraldan fazla kralcılık makamında çalan mason bir dünyanın mümessilleri oldukları kuşkusuzdur. Dönemlerinin harp koşullarıyla da hemhal, hareketli, güncellikle tarihselliğin çok çabuk yer değiştirdiği koşullarında kamufle olmaları çokta zor olmamaktadır. Bunların en koyu ırkçı söylemleri rutine bağlayarak sunmaları karşısında emperyalist dünyayla şiddetli bir mücadele halinde olduğumuz evrelerde ateşin nutuklar telakki edilmeleri kuvvetle muhtemeldir. Kuşkusuz isim isim gitmek yazımızın boyutunu aşacaktır.
Şu kadar ki, Siyonist ve mason cereyanların deforme ettiği Türkçülük, milliyetçilik fikirleri devrin, devirlerin siyasal toplumsal dokusunu zedelediği ve zehirlediği gibi, bugün kimi çevrelerde sapla samanın birbirine karıştırılmasına ve beraberinde şuursuz eleştirilere de sebep teşkil etmektedir. Bu da ister istemez somut tarihsel süreçlerin beslediği fikir akımlarının sağlıklı bir biçimde değerlendirilip, yerli yerine oturtulmasını müşkülatlı kılmaktadır.
L.T.
NOT: Resmin görünmeyen kısmında "Padişahım Çin’den biri geldi" denilmekte.
YORUMLAR
Üstadım... Gündem bu konuda bize mülahazalar da veriyor...
Aganistan'dan izlenimlerini dillendiren bir Türk gazeteci Taliban'ın 'yetişmiş Afganistanlı'ların ülkeden ayrılmalarını istemediğini bildiriyor, huzuru ve istikrarı sağlamaya kararlı olduklarını ifade ediyorlar, diyordu...
Demek ki, yüzde 40 olan Peştunlar bir 'Afganlılık' konseptine sahip olmazlarsa ülkenin bugüne kadarki istikrarsızlığının üstesinden gelemeyeceklerini farkediyorlar; en başta Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Pakistan, İran ve Rusya ile iyi komşuluk ilişkilerinin buna bağlı olduğunu anlıyorlar...
Neden böyle yazıyorum, çünkü, (başka) haberlerde "Taliban, 'Özbekler Özbekistan'a, Türkmenler Türkmenistan'a, Tacikler Tacikistan'a gitmeliler...' diyor" diye bir cümle de geçmişti...
Öyleyse, zikredilen son cümle birkaç kişinin 'kendi fikri'nden öte bir şey değil...
Şimdi...Mesela bir Özbek şair !Kahraman ırkıma bir gül! veya 'ırkıma yok izmihlal' diye yazarsa, kastettiğinin sadece Özbekler olmadığı, bütün Afganlılar olduğu hem bütün Afganlılar hem de böyle yazanın etnisitesine bakmayacak olan dünyanın geri kalanı için bir nevi 'malumun ilamı' olacaktır...
Tabii, Taliban için 'birleştirici' başka bir kelime de söz konusu olabilir...
[Müslümanım, diyorsan Arap'tan pek farklı görmüyor Türk'ü Avrupalı, mesela...]
'Kraldan çok kralcı'ların yaptığını ise bir nevi 'pişmiş aşa su katmak' gibi anlayabiliriz mesela... Çünkü, onlar da biliyorlardı mutlaka, ilacın 'doz' meselesi olduğunu... Veya 'tozutmanın', 'havayı dumanlamanın' bir sinsi politika olduğunu...
Üstadım, yine güzel bir yazıya imza atmışsınız... Var olasınız...
Selam ve saygılarımla.
levent taner
Dikkat çekici noktaların altını çizmişsiniz yine
Anlamına varamayanların üstünü çizdiği belki de
Kıymet bilen yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Katılım ve katkınız her dem değerli
Saygı ve selamlarımla.
Artık öyle bir zamandayız ki bize dinimizi öğretmeye kalkan 5 vakit namaz ile beş karış sakal ile bizi ibadet etmiyoruz diye eleştirenler, dini duygularımızı sömürge etti, vatanımızı bizden çok korumaya Kollamaya çalışıyor gibi görünenler milliyetçiliği ayaklar altına alıp basitleştirdi. Yani anlayacağınız sağ gösterip sol vurarak milletimizi dejenerasyona uğratıp bizi yozlaştırmaya devam ettiler ve bizde bunu yedik...
Güzel ve çok önemli bir konuyu ele almışsınız
Değerli yazar bu sebepten sizi tebrik ve takdir ediyorum.
On üzerinden on...
levent taner
Kritik bir hususun altını çiziyorsunuz
Mümin ve kafirlerden söz ederken münafıkları unutuyoruz çok defa
Münafık beyaz pirincin içindeki beyaz taş misali
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla.
Zafer bizde, tükenmez bir hazine
Zafer ayı, zafer haftası derken, derelerin nehirlere açıldığı gibi, bir güne açılır zaferler
26 Ağustos el verir, el alır
Malazgirt'te, Büyük Taarruzda geri bas dediklerimiz ufuk çizgisi misali öyle uzaklaşırlar, dön geri dönebilirsen
Her iki gün de düşen bir takvim yaprağı değil, anlam yüklü, geleceğe kapı açan, damgasını vuran
Sözün özü
Her alanda nice muvaffakiyetler dilerken, kutlarım bu kıymetli zaferlerimizi
Tüm şehitlerimizle birlikte bu kutlu günlerde emeği geçen asker ve kumandanlarımızı ise saygı, şükran ve rahmetle anıyorum.