Çalmanın Türlü Halleri Var
Çalmak… Enstrüman mı, mal mı?
Birinde herkes oynasın diyen bir duygudaşlık, diğerinde tam tersi kazanan yemesin de ben yiyeyim diyen bencillik.
Bir de bunların çalma şekilleri var, oyun zenginliği var.
Bul torpili, atan bir yere… Maaşın 3.000 TL iken olsun 15.000 TL… 12.000 TL çal… Hapse girmezsin. Kimse de sorgulayamaz seni. Hatta yeni müdürüm, Daire Başkanıyım diye el öpenler sıraya girer. Elbette bu kişiler iş bilir, kolay mı bir torpil bulmak, torpil yapana dil dökmek, ikna etmek…
Birde hırsızlık şekli var… Bir eve gir, bankaya, iş yerine gir ne varsa doldur torbaya, çaldığın arabayla taşı malları! Haydan gelen huya gider, ye babam ye!
Başkasının toprağında izin almadan davar otlatan Çoban kolayın peşinde, çalınmış otla sütünü sağan sahibi, der mi ben haram mal yemedim. Helalinden kazandım…
Hani Fatiha süresinde ki ayet ne diyor,” Yalnızca sana ibadet eder, yalnızca senden yardım dilerim!” hani her rekatta, her el Fatiha dendikçe dilde okunur, ama ezbere… Çaldıkları kadar bilmezler manasını, maalesef.
Davul zurna çalsan halay olur,
Gitar ve org çalsan dans olur,
Klasik Müzik çalsan bale olur
İlahi çalsa döner derviş, mevlevi han olur
Enstrüman değişir oyun şekli de…
En çokta benim ülkemde çalınır… Çalmayı da oyun oynamayı da çok severiz, çok. Çalan hep masumdur, hapiste üç beş gün yatar ve çıkar. Ne çaldığı bulunur, ne tatsız tuzsuz bıraktığı insanlarda neşe kalır. Üç beş insan mutsuz olur ya, onlarda kaynar gider işte. Bu düzen niçin değişsin ki, alan memnun veren memnun.
Hani çalan dinden, adaletten, doğruluktan konuşuyorsa, tehlikeli olan yanı bu. Dinin sahibi Allah’tır Allah… Bu durumdan uzak durun der, riyakar olmayın der, çalmayın der… Bu durumdan dolayı uyarır, zalimi uyarır, kendisinden başkasına kul olanı uyarır… Bu dünyada ne yaptığını ve cezasını vermese bile, ahirette soracağını söyler. Çalan bir kere çalmaya hasta, hasta olduğunu da bilmez, korku nedir de … Anlamaz Allah’ın uyarısını, okumaz Kur’anı Kerimi…Ama üç beş ay geçsin, bakarsın trafik kazasında ayağı kopmuştur, bakarsın evi yanmıştır, bakarsın çocuğunun başına bir şey gelmiştir, bu uyarıdır işte… Ama ne yazık ki bunu böyle görende o kadar az olur ki? Çalmaya alışmış toplumda acırlar haline, toplarlar nevale… Ağlarlar haline!
Çalanı ne kadar uyarsan uyarıya kapalıdır gözleri, kulağı ve kalbi… Dışarıdan baksan şeklen Müslümandır, alnı secdeye değendir… Konuşsan en zengin yaşamaya herkesten bir adım öndedir. Hem zengin yaşayacak, her türlü fındığı çalacak, gerekse ben her gün peygamberi rüyamda görüyorum diyecek… Ama çalmaya, Allah’ı kandırmaya devam edecek. Allah kanar mı Ya Hu!
Bana göre, çalana göre din mi var? Bulanmış bir su akarken, durmadan kokarken, hiç o yöre yaşanılır olabilir mi? Allah’ın dini yaşanmıyorsa, hiç orası cennet yeri olabilir mi? Allah orayı yerle bir etmez mi? Çalan anlamıyor, rızkı veren, ömrü veren, nimeti ve rahmeti veren yalnızca Allah… Onun istediği gibi yaşamayan, çalan, Onu anmayan bir toplum olamaz, olsa afetlerden başı kurtulamaz.
Peygamber zamanın da yaşayan Ebu Zer’in hayatı İslam’a örnek teşkil eder. Çölde bir çadırda çok fakir yaşamaktadır. Bu yaşantısını gören zengin sahabiler aralarında altın toplayarak yanına gelirler ve derler ki, “Biz bu kadar zengin yaşarken sen çok fakir yaşıyorsun ve bu halin bizi üzüyor. Aramızda altın topladık, bunu al ve sende bizim gibi yaşa!”. cevabı çok manidardır Ebu Zer’in, “Ben bu çadırda kullandığım her şeyin nasıl hesabını vereceğim diye kara kara düşünürken, siz bana altın getiriyorsuz. Benim bu altına ihtiyacım yok, kimin ihtiyacı varsa siz ona verin!” İnsan ölmeden önce ölmezse, yokluğu görmezse, dünyadan ihtiyacı kadar yararlanmazsa, israf ederse, hali ne fena. Günümüzde kimseye altın vaadinde bulunulmuyor ama çalarak, torpil arayarak bunu bulmaya çalışan çok kişi var, daha da fazlasıyla piyangoyla, kumarla, faizle… Çala, çala!
Bu yazımı okuyan kişi, şimdi düşün ne çaldın şimdiye kadar? Hala çalıyor musun? Allah’ın öğüt verdiği dini, gerçekten yaşıyor ve yaşatıyor musun? Çalmasan bile çalanı görmezden geliyor musun? Çalan kul hakkı işler, Kul affetmeli der Allah… Lütfen düşün.
Saffet Kuramaz