İz Bırakanlar (4)
Babamla birlikte otururken sahil kenarında, rastladım ona. Elinde üç dört paket taze bamya "organik, kendi bahçemizin" diyerek masaları dolaşıyordu sırayla...
...
Çekirge İsmail derdik kendi aramızda... Öğretmen sandalyesinde oturduğunu hiç görmemiştik. Fen bilimlerine denk geldiğinde ilk ders saati, parmaklarının arasında ince bellisi, sürekli sınıf içinde dolaşır en arka sıraya kadar ulaşır sonra zıplamalı bir u dönüşü, kaşıksız bardağında çayı kendiliğinden karışırdı. Arada bir yudumlar şöyle bir ohh çekerek sınıf yoklamasını ayakta alır dersi anlatmaya başlardı.
Ortaokula gittiğim o dönemlerde boyu ben ve diğer öğrencilerden çok uzun değildi ve sanırım yaşıyla ayak numarası da aynı gibiydi.. Bir yıl boyunca hep aynı ayakkabıları giyerdi otuz altı, taş çatlasa otuz yedi numara ayaklarına. Sapsarıydı ensesinin kökünde biten saçları, ön tarafları bir hayli seyrekti. Bir kaç kez onun okula mobiletle geldiğini görmüştüm. Saçlarının yan tarafını haddinden fazla uzatmış tepedeki boşluğun üzerini bir kulağının dibinden, diğerine tarayarak kapatmış. Rüzgar hiç insaf etmezdi; yanımızdan geçerken motorsikletle hızlıca, havalanırdı saçları ne kadar jöleyle yapıştırmaya çalışsa da.
Epeyce gür bıyıkları vardı üst dudağı ve dişleri çok nadir görünür adeta çalılar arasına saklanmış ,küçük kuş yumurtalarını andırırdı.İçimizden biri sınıfta huzursuzluk yaptığı zaman o küçücük yüzüne sinirli bir bakış atar kulak mememizi sağ elinin işaret ve başparmağı arasına alıp dişlerini öyle bir sıkardı ki çatlayıp kırılacak sanırdık. İşin ilginç yanı Çekirge İsmail bizim canımızı hiç yakmazdı kulağımızda hiçbir şekilde acı hissetmezdik ama yüzündeki ifadeden bütün öğrenciler korkardı.
Deney ödevi vermişti bize, nemli pamuk arasında fasulye yetiştirmece ve iki hafta süre. Ben biraz merak, biraz da puan sevdasına gözüne girebilmek için Çekirge İsmailin ne olur ne olmaz diye ayrı ayrı bir kaç kapta birinde ıslattığım pamuğa sardığım fasulye - nohut, yeşil mercimek tanelerini gömdüğüm toprakta bir diğeri ve en sonunda da soğan sepetinin arasında sadece bir dişi kalmış sarımsağı bulunca onu da bir kavanoz içinde bırakmıştım suya.
Vakit geldiği gün resim dersimiz de vardı, düşündüm durdum nasıl götüreceğim bunları okula yürüme yolu da en az yirmi beş dakika. Resim klasörümü tepsi gibi tutup hazırladığım ürünleri üzerine dizdim, sonra taktım çantamı sırtıma doğru okula .
Yol boyunca arkadaşlarla karşılaştım bazıları deneyi evde unutmuşlar "şimdi Çekirge İsmail bizim kulaklara zıplar" dediklerinde dayanamadım. Birine nohutu, bir başka öğrenciye de mercimeği verdim. Aslında sarımsağı vermek istemiştim sürekli klasörün üzerinden kayıyordu yarıya kadar içi su dolu kavanoz ama istemedi arkadaşlar hepsinin de gözleri yaprak yaprak açmış fasülyemdeydi. Hele ki Burak, sanki piyongodan büyük ikramiyeyi tahsil etmiş gibi elleri ve gözlerini fasülyeme iyice bantlayıp yapıştırmış bir türlü bırakmıyordu.
Dedim ki
- Bak arkadaşım Burak; bırak fasulyelerimi onlar benim bırak, yoksa gümbürtüyle çekilecek durduk yerde benim sağ kulak.
Sözlerimden fazlaca etkilenmiş olacak ki bıraktı sahiden de fasülyeleri. Bende bir Çekirge İsmail ohlayışı klasörümü kolumun altına sıkıştırdım, bir elimde fasülye diğerinde sarımsak çayda çıra yapar gibi yürüyerek, okula vardım.
Sınıfa girdim sözlü zamanı...
- Tahtaya kalk! Yüz on iki... Ebru Asya...
Kalbim pır pır, acil servisten çağırılıyorum sanki megafonla. Gözlerim çakmak çakmak bir sağa bakıyorum bir sola, hocanın yüzünden başka, bakışlarım her tarafta. Sırtımı iyice dayayıp sıranın arkalığına, yavaş yavaş kendimi aşağı doğru kaydırıyorum. Allahım o an; masanın altına bir tünel kazıp kaybolmak istiyorum.
-Yüz on iki Ebru Asya! Gel tahtaya.
Ayaklarımı zorla kaldırıp yerinden, tahtadaki yerimi almıştım bir tanecik sarımsağımla. Sarımsağım ve ben nasıl müthiş bir ikili olmuşsak artık, sınıfta tutulmuştuk bir anda kahkaha bombardımanına. Arkadaşı şikayet yoktu benim lugatta, soracaktım bunun hesabını nasılsa ilk fırsatta Burağa ...
O günü kazasız belasız atlatmıştım zaten kıyımsızdı İsmail hoca beni de çok severdi. Daha önceki ödevlerimden bilirdi elimden gelenin hep bir fazlasını gerçekleştireceğimin bu yüzden hiç ses etmedi.
Yıl sonu yaklaşmış dersler boş geçiyordu. Sıra arkadaşım Gül birden parmak kaldırarak "öğretmenim Ebrunun sesi çok güzel bize bir şarkı söylese ya" dedi. Hoca bana baktı herkes bir ağızdan "söyle söyle"deyince ben de aklıma ilk gelen şarkıyı söylemiştim.
"Bu fasülyaa yedi buçuk liraaa"...
Karne gününden sonra ileriki öğrenim hayatımda bir daha İsmail hocayı hiç görmemiştim. Ta ki babamla oturduğum masamıza yaklaşıp
"organik, kendi bahçemizin, bu bamyalar yedi buçuk lira " diyene kadar.
Kendimi tanıttım İsmail öğretmenime
- Ben Cumhuriyet Ortaokulundan öğrenciniz Ebru Asya...
-Acil servis 112 Ebru Asya
Birbirimize bakıp gülüştük.
Babamla tanıştırdıktan sonra
-Hocam buyurun bir çay ikram edeyim size.
Biz de bahçemizde ufak tefek bir şeyler yetiştirdiğimiz için kısa sürede sohbet koyulaştı, ve yıllar sonra nereden nereye...
Babamla ortaklık kurup karar verdiler işleri büyütmeye.
EbRuAsya//
YORUMLAR
Hayat sürprizlerle dolu.İnsanları bir yerde yıllar sonra bir şekilde karşılaştırıyor
Biz de çocukken öğretmenlerimize ve okul arkadaşlarımıza lakap takardık onların her hareketlerini gün boyu gözlemleme şansına sahiptik.
Yazı da esprili diyaloglar vardı gülümsetti okurken karakter olarak insan yedisinde neyse yetmişinde de odur derler ya hani çocukluk anılarını okuduğum zaman Evet bu ebru diyebiliyorum. Sadece bir deney ödevi için istenilenden fazlasını yapman ve daha sonra okul yolu uzak olduğundan sıkıntılar yaşamana rağmen arkadaşlarına da iyiliğini dokunduran o kıyamayan paylaşımcı sevecen dost yanın Burağın ise sen vermeden ödevini gizlice aldığını bilmene rağmen ve bunu öğretmene kulağının çekilmesi pahasına ispiyon etmemen sorunları kendi aranızda halletmeye çalışman öğretmen tasvirlerinde her zaman olduğu gibi başarılı kalem yanınla
zıplamalı u dönüşüyle Çekirge ismaili hafızalara kazıyan
seni okumak her zaman çok güzel.
Her zaman akıcı bir üslup
İyi bir gözlemin inşası yazıların
Yürekten tebriğim
En içten sevgimle canım
Nurettin Önder tarafından 20.8.2021 09:00:25 zamanında düzenlenmiştir.
Rû //
bir de geçmek bilmeyen heyecanlara....
teşekkür ettim güzel yorumuna
sevgiyle
yazılarınızı okumayı seviyorum; kendi anılarıma götürüyor beni.
ağabeyimin beni kızdırmak için “ öğretmenini pazarda karpuz satarken gördüm.” diye etrafımda gülerek döndüğü o günü ve öğretmenimi o şekilde düşünmenin beni ne kadar üzdüğünü hatırladım şimdi. çocukluk işte, pazarda bir şey satmanın utanılacak bir tarafı yoksa da; benim gözümde her şeyin en iyisine layık öğretmenimi, birilerine bir şeyler satmak için uğraşırken düşünmek beni çok incitmişti o zaman.
o öğretmendi, yeri sınıftı; pazarda ne işi vardı!
rahmet istedi belki de…
keşke yaşıyor olsaydı da ben de sahilde oturup bir çay içebilseydim onunla.
Rû //
onlar bizim eğitim neferimiz vatana millete hayırlı insan yetiştirenlerimiz her zaman saygıyla anılacak eli öpülesi yegane öğretmenlerimiz...
bir hocamız vardı tarih dersinde kitaptan okuturdu sırayla bize... bir süre sonra uyuyakalırdı... ve bu hep böyle devam ederdi... biz yine çocuk aklımızla gülünecek şeyler bulurduk. ..
sonra bir gece düğüne gitmiştik ailemle, düğün dönüşü bir taksiye bindik.... Şoförümüzün kim olduğunu tahmin etmişsinizdir.... O anki üzüntümü anlatamam gece gündüz çalışan çok çok fedakârlık yapan hayat mücadelesi içinde bir yaşam...
ben de on iki yıl öğretmenlik yaptım ve mesleğin gerek maddi gerek manevi zorluklarını çok iyi biliyorum.... öğretmenlerimizin değerini ölçmemizin imkanı yok...
ve şunu da söylemeden geçmek istemiyorum
maddi olarakta ek iş yapmalarına gerek bıraktırmayacak şekilde ücretlerinde iyileştirme mutlaka yapılmalı emeklerinin hakkını ne yapsak ödeyemeyeceğimiz öğretmenlerimize...
ah keşke... bir çay içimi de olsa karşılaştırsaydı hayat sizi de.... üzülüyor insan , ışıklarda uyusun sizin idealist öğretmeninizde...
çok teşekkür ederim sayfa ziyaretinize....
sevgiyle
Rû //
hoşgeldiniz sevgili tüya...
okunuyor olduğumu bilmek güzel bir duygu... çok teşekkür ediyorum zarif yorumunuza...
güzel geçsin geceniz sevgi saygı ve selamlarımla...
Yaş ilerledikçe daha bir döner oldum eskilere. Son günlerde ise tutturdum bir içimden "ah çocukluğum, ahhh çocukluğum" diye özlemle ağıtlar yakmaya.
Ve hatta birkaç satır birşeyler karalarken yine kendimle 'dertleşme' haliyle, paylaşım bildiriminiz geldi😊.
Biraz buruk, biraz kırık, çokça özlem ile okudum yazınızı.
Yorumda tekrara düştüğümün farkındayım ancak;
"Yine güzeldi" diyeceğim👍.
Sevgimle
Ayşenur Çiftçi
Rû'nun bütün yazılarını oku!
😌
Rû //
çocukluğumuz... yarısı yaz, yarısı kış görünmeyen ruhumuz... yıllar sonra kendi ellerimizle ölçüp biçip bir forma sokuyoruz... bir zamanlar söyleyemediklerimizi çıkarıp saklı sandığımızdan şimdi gün yüzüne seriyoruz...
bak ben hala şuan neredeyim biliyor musun
"mutsuzken mutlu gibi davranmanın
resmini çizebilir miydi Abidin?"
bizler resmimizi şiir yazarak çiziyoruz sanırım ve yahut bu tarz anı - öykü içine akıtıyoruz boyalarımızı...
şiirlerim için hep şunu derim
iç döküntülerim.... her şiirim "içim" benim... anı ve öykülerimde her ne kadar yer alsamda bunlarda dışım... son yazılarım yaz gibi sıcak biraz mizah ağırlıklı bolca esprili... şiirlerim bildiğin kış, soğuk, ayaz..... dengeyi böyle kurmaya çalışıyorum ben de:)
senin kalemini de gerçekten çok beğeniyorum bunu bilmeni isterim
dertlenmelerin böylesine can kurban diyeceğim... çünkü okuduğumda bana iyi geliyor...
hep ol hep yaz e mi
teşekkür ve sevgilerimle
Ayşenur Çiftçi
Yazmak ve okumak hayatımızdaki eksiklikleri tamamlamak için en iyi yöntem. Yazdıklarımı paylaşmaya böyle bir ortamda biraz çekinsem de zaman zaman bir cesaret paylaşı tıklayıveriyorum😌.
Siz 'içinizi dökün' biz okuruz, ben de dertleşirim sizlerle🙏.
Kendinize iyi bakın, sevgimle...
Kalp kalbe karşıdır diye boşuna dememişler tam bu yazıyı okuyordum ki benim şiiri beğendiğiniz bildirimi geldi.
Çok tatlı bir anı ve akıcı bir yazı çok hoş geldi tam gülümserken denk geldi
Sevgiler şairem
Rû //
şiiriniz de güzeldi hani, beğenilmeyecek gibi değil ki...
yazıma yapmış olduğunuz yorum için çok teşekkür ediyorum...
sevgi ve selamlarımla