- 456 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
USUMUN KORİDORLARI...
Hangi düş’ ün yerlisisin, sevgili usum ve hangi ruhun yanıp sönen mavi tesellisinde saklısın, benden önceki unutulmuşluğunla tavan arasında gezinen bir hayalet misin yoksa?
İçimdeki minik kedi yavruları tırmalarken midemi ve açlığın hin duvarlarında kendimi bir bardak suyla avuturken…
Teselli babında sesleniyorum sana ve tecelli olan huzura dokunuyorum usulca: neresinden baksan en fazla bir saati geçmez ruhumun takıldığı bu huzur denen bulut sonra efkârıma yenik düşer ve yeniden erişirim önceki yaşantıma.
Bir hayatım varsa delik deşik ve yamadığım gözyaşlarıma eşlik eden o asalet…
Hırpani bir düşün fazlasıdır içimde saklı onlarca rivayet.
Mevsimin tanrısı güneş ve unutulmuş gülücüklerim.
Yabancıların gelip geçtiği usumun koridorları: hem dünde saklı hem andan firar eden ve yarının düdüklü tenceresinde pişmeyi bekleyen bakliyat gibi ruhumu zımparalayıp ulaşmayı dilediğim o pürüzsüz yüzey ve mutluluğun ihbarı…
Çalınmış hayallerimden sonra uzun süre kendime gelememiş iken arpacı kumrusu gibi düşündüğüm uzun ve kat izli hayat çeşmesinden akan suyun da garantisini verdiği o gözyaşı ve işte sular seller gibi ezberlediğim bunca dokümandan sonra iç sesimi dinleyip de kayıt altına aldığım duyguların fıtratıma uyumsuzluğunu nasıl da güncelliyorum.
İçim ezilirken kuşluk vakti.
Uykudan firar eden rüyalarımın şiirlere eşlik ettiği.
Belki de ölümü düşlediğim günün yatıya kalan hüznünde büyülü sesi kuşların hayatı cennete dönüştüren o kanat çırpışları ve işte yeniden saymaya başlıyorum baştan sona ezberlediğim bir metnin hayatıma renk katacağını düşlediğim her nüktedan cümlesinden alıntı yapıyorum sözüm ona ve hikâyemi yazıyorum yeni baştan.
Sonlanması an meselesi iken kalemi fırlatıp yaprakları parçaladığım.
Mutlu sona saniyeler kala ihbar edilen iç sesimden suçlanıp tutuklandığım bir ömrün de perde arkası belki de yazmaya cesaret edemediğim ne varsa ifşa etmekse en derindeki sırları ve gizemi ve uçuşan etekleri rüzgârın yoksa rüzgâr mı içime esen sözcüklerin büyüsüne kapılmış bir gazel gibi yüreğimi titreten…
B/öldüğüm heceler.
Kafiyesi uyumsuz bir şiirden çaldığım nakarat.
Belki de üşenmeden başa dönüp istikrarla yâd ettiğim mazimden derleyip topladığım hikâyeler.
Radarı ömrün elbet tutuklu kaldığım sevginin vukuatı iken imkânsızlıkla cebelleşip yalnızlığın duvarlarına çizdiğim resimler.
Bir patika ise az evvel adımladığım derken parantez açıp sorguladığım hayatın tokat gibi yüzüme çarptığı yoksa başa döner miydim ben durduk yere her şeyi es geçip de neyi değiştireceğimin garantisini verebilirdim içimdeki yetime?
Düşlerimin kıyısında gezerken rastladım ona…
Rastladığım aslında restleştiğim kendimden bir önceki bendi artık kaç ben saklıysa içimde ve içerlediğim kadar dış sese iç sesimi bu kadar seveceğim gelmezdi asla aklıma zaten akıl dediğin ne?
Arka plana itilmiş binlerce bilgi ve duygu bildirgesi adına alt bellek denen elbet üstü örtülü bir masa tüm kirleri kabarmış ve kokmaya başlamadan işlevine son verilmiş…
Bellekte saklı onca hatırat ve yankesici düşler ve zıpkın gibi gerçekler artık neye meyyal veriyorsa bir içimlik duygular ve düşünceler ve kısıtlı bir zaman ayrılmış iken biz insanlara mutluluk adına.
Mutluluğun bakiyesi ise yıllanmış insanlar ve duygular artık bizden birer parça olmuşken sonra da parçalara bölündüğümüz elbet uyruğu olmayan acılar ve iç açının sükûneti ile dışa sızan bir gülüş gibi ya da hıçkırık ve gözyaşı: sinsi ve siması tanıdık ama görmezden geldiğimiz bekçisi akıl denen hapishanede terbiyeli çocuklar gibi sıraya girmiş ve ellerinde okul çantası bir örnek giyinmiş dünün mirası iken siyah beyaz fotoğraflarda kalmış mazimiz.
Taziyelerimi sunuyorum güne.
Gecenin temennisi iken birkaç satır karalamak ve güne ermeden gece de yitmeden yazmalıyım ölü günün ruhundaki karartıdan yola çıkıp da aydınlanmak ve aydınlatmak adına hayatı.
Ruhuna Fatiha okuduğum ölüler gerçi gelmeleri an meselesi ama ve ben kabirlerine gidemediğim gibi gelmelerini de temenni etmiyorum ve rüzgârsız bir havada oynaşan perdeleri gördüm mü başımı yorganın altına sokuyorum ve Besmele çekmeden dalamıyorum uykuya.
Farazi bir iklim geceye eşlik eden aslında anda saklı farklı mevsimler ve uğultusu rüzgârın susup da yağmurun şıkırtısına tanık oldum mu derin bir nefes çekip içime oh, diyorum ve mis gibi kokan toprak kokusuyla kendimden geçiyorum oysaki inşaat halindeki şehrin ortasında kokan ne toprak var ne de eşlik eden yaz yağmuru ve yaşaran gözlerimi silip saksıdaki çiçeği de okşadıktan sonra her şeyi kendi haline bırakıyorum ve kendi halinde bir insan olmanın meali iken sessizliğim kulağımı çekip tahtaya vuruyorum ve el ayak çekilmişken ortalıktan ses etmeden yürüyorum mutfağa.
Huzurunsa siluetine kolay kolay rastlanmıyor bu yüzden bekliyorum o günü hani huzuruna çıkacağım günü Yaratan’ın…
Hasretin uzantısı belki de kıyama duran iç sesim elbet hasret çektiğim dünümde sığındığım o sakin liman.
Varla yok arası mutluluğa ise perde çektiğim.
YORUMLAR
Düşler
Yol soruyor akıla
O cevap veriyor
Sen benden önce doğdun
Çok sevdiğim eserine gelsin,,İlhamının güneşleri hiç batmasın
Gülüm Çamlısoy
Soldan sağa yürüyen ilerleyen sevgi gibi.
Kimi zaman da sağı solu belli olmayan
HASAN ÇAPRAZ
sağa
yürüyen
ilerleyen sevgi gibi.
Kalp ihtişamını korumalı
Saf olmalı herşey
Güzel yaşanmalı
Harfleri düşlerde dans ettirmeliyiz
Bu yeni söz mükemmel eserine gelsin şairim
iyi akşamlar diliyorum
Gülüm Çamlısoy
Teşekkür ederim.
İyi akşamlar
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim.
Selam ve dua ile
GÜLÜM HANIM TEBRIK EDERIM HER ZAMAN GIBI HARIKA BIR ESER ÇIKARTMIŞSINIZ
Gülüm Çamlısoy
Selam ve sevgimle
"Farazi bir iklim geceye eşlik eden aslında anda saklı farklı mevsimler ve uğultusu rüzgârın susup da yağmurun şıkırtısına tanık oldum mu derin bir nefes çekip içime oh, diyorum ve mis gibi kokan toprak kokusuyla kendimden geçiyorum oysaki inşaat halindeki şehrin ortasında kokan ne toprak var ne de eşlik eden yaz yağmuru"
İnsan aklı gerçekten çok muazzam ve çok teferruata sahip, o kadar büyük bir dünya saklı ki içinde boyut içinde boyut. İnanılmaz bir şaheser. Düşünce ve onun derinliklerinde ki mükemmellik. Anlayabilmek ve kendinin farkında bile olmadan yazmanın ne gibi bir açıklaması olabilir ki, İlahi bir gücün ışığı ile aklın afişlerini görmek ve bu şaheseri izlerken alınan haz. İlahi gücün bahsettiği bir ağaç üzerinde çeşitli meyveleri olan. Muazzam bir güç bu yaratmak ve yaradılanın teferruattır akıl abisleri.
Yazdıklarınız güzel ve düşünce detayına saklı herşey.
Tebrik ve takdir ediyorum
Gülüm Çamlısoy
Sönük bir lamba gibi ansızın doğan güneşse yüreğe selam veriyor ve karanlığı sonlandırıyor oysaki gece bile aydınlığa sevk ediyor insanı en çok da o batnayan güneş iken nazire eden elbet kalemin dokusu ve dokunuşu...
Çok teşekkür ederim.
Sonsuz selam ve saygımla