- 439 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİR MÜSİBET BİN NASİHATTEN İYİDİR
"Bir müsibet bin nasihatten iyidir"
Bu yazıya göz atmaya fırsatı olmuş, üstün körü dahi birkaç paragrafını okumaya değerli ve kıymetli zamanını ki, çocuğundan, eşinden, işinden ve ailesinden kısıtlayıp o kıymetli zamanınızı ayırabildiğiniz için size çok çok teşekkür ediyorum. Bu değerli zaman diliminde istifade ederek fazla edebiyat yapmadan sözlerime başlıyorum.
Muğla yangının da çok değerli ormanlarımız küle dönerken, şahit olduğum çok değerli anlar vardı ki, ben seyit onbaşının, o 210 küsür okka top mermisini nasıl kaldırdığını anladım. Kadınların, cepheye kurtuluş savaşında, nasıl cephane ve yiyecek taşıdıklarını gördüm. Ulubatlı Hasan’ın burçlara çıkıp nasıl İstanbul’u fetheden sancağını diktigini gördüm. Çanakkale de aç biyaç savaşan 15’ lik delikanlıları gördüm ve ne gördüm biliyor musunuz? Türk milletinin birliğini beraberliğini zor durumda zenginlerin fakirlerin eli yettiğince bir yumruk gibi oluşunu gördüm. Ve ne dedim biliyor musunuz? Dedim ki İstanbul’u feth eden kumandan ne güzel bir kumandan asker ne güzel bir asker ki torunlarıda böylesine yürekli böylesine güçlü iradeli. Dedim ki, Mustafa Kemal Atatürk meğer bu milletin gücü ile dünyaya kafa tutmuş ve bu milletin vatan sevdasına önder olmuş. Birde dedim ki, bu milletin gerçekten bileğini bükebilecek bir güç yok. Karşısına asker diktiler korkmadı, gerilla ile geldiler olmadı, ekonomi ile vurdular yılmadı, kimilerini satın aldılar bıkmadı, usanmadı sonunda yıktılar yaktılar yine başaramadılar. Türkün gücünü gördüler.
Yolda giden köylünün birisine "su tankerini bana kiraya verir misin bu günlüğüne? sana 1000 tl veririm" dedim. Dedi ki hayır Efem olmaz dedi. Dedim 2000 yok 5000 yok 10000 dedim. Adam bana baktı "Ne edivecen bu motorla" dedi. "Dedim benim kamyonet yarım ton su anca alıyor senin tanker 3 ton alır ondan diyorum" Dedim. Dedi ki "yok efem yok ben bu tankerle zaten ormana su götürmek için döndüm bu yolu suyu doldurup devam edecem, bu benim 3. Seferim" dedi.
Ayağı ile yangın söndüreyim, diye uğraşanımı dersin, bir kova su ile yangına dalanı mi ararsın, hepsi savaşa gider gibi dalmıştı alevlerin arasına.
Onlara su yiyecek götürmek için bir markete girdiğimde, "nereye gidiyorsun," "yangına", "bizimde çorbada tuzumuz bulunsun" deyip, koli koli su, ayran, meyve suyunu, araca yükleyeni mi dersin, gidiyorsan benide götür diyeni mi ararsın, daha neler neler. Ama gözlerimi yaşartan olay şu oldu. 5 yaşlarında bir kız çocuğu o kadar sevimli o kadar şeker sanki cennetten çıkmış gibi yanıma geldi ve elinde ki minicik elleri ile küçücük cüzdanını uzatarak, "amca bu payalayla yangıncı abileye biyşeyler alabiliysin," diyerek cüzdanını uzattı. Eğilip çömelerek onun elini hafifçe tutup öptüm. "Sen çok iyi bir çocuksun hep böyle kal, büyüdüğünde çok yardım edersin insanlara, şimdilik paranı biriktir ihtiyaç olduğunda annen sana söyleyecek tamam mı" dedim. Mahcup mahcup bakıp "tamam" dedi. Annesine baktım "bravo, bu yaşta böylesine vicdan sahibi çocuklar, vatansever çocuklar yetiştirdiğiniz için sizi tebrik ediyorum, dediğimde. Kadın onurlandı ve kızı ile gurur duyduğu her halinden belliydi. Gülümseyerek "Sağolun" dedi.
Neyse ki böyle güzel ve özverili annelerimiz, çocuklarımız, insanlarımızda tedavülden kalkmamış diyerek oradan ayrıldım.
Köylülerin 3 tonluk su tankeri, kamyonetlerin su dolu 2 tonluk 3 tonluk 5 tonluk kasaları ile yolda oluşan konvoyu görmeniz lazımdı. Bir çoğu cebinden gidip sıfır su tankı almış, bir çoğu yakıtını kendisi koymuş, cebinde ki 3 beş kuruş ile koyulmuş yola. Nasıl bir millet, bu nasıl bir vatan aşkı bu ki, devletten gelecek yardımı hiçe saymış beklememiş, umut ile uğraşıp o yangını söndürmeyi hedeflemiş. İşte ne kadar yangının altında, terör, sabotaj veyahut rant olsada, topraklarımız kanımız canımız pahasına alınıp para ile satılsada, yakılan yerlerin turizm için toprak açmak uğruna yakıldığı ve geri kalan yanan yerlerinde mermer veya maden ocakları için saha açmak için olduğu söylensede bu millet vatanın yılmaz bekçileri ve yılmaz askerleridir. İşte bu sebepten Türk ruhu yaşadıkça her daim hür ve özgür bir ülke ile dünyada söz sahibi olacağız. İşte düşmanlarımıza, Muğla’ın efeleri gibi böyle mağrurlu böyle dimdik bakacağız."
Yangınlarda emeği geçen tüm Muğlalı ve dışarıdan yardım için gelen tüm herkese teşekkür ederek, canı gönülden onları kutluyorum.
YORUMLAR
İyilik, üstadım.
İnsan olmak.
Vatan sevdası.
Gözümde yaş kalmadı yangınlar sürüp giderken.
Bir dua edebildim bir de üç beş satır yazdım teselli mahiyetinde.
Güzel ülkemin güzel insanları.
Hocam.
Yazınız ne güzeldi.
Ağlamaya zaten dünden razı iken içim bir tuhaf oldu.
Güzellikler olduğu kadar kötülük de var saklı bu dünyada ki iyinin ve güzelin kıymetini bilelim.
Kumbarasını afet bölgesine gönderen yavrularımız.
Tüm varlığı kül olmuş yaşlı bir amca sırtlanış karpuzu götürüyor yangın bölgesinde yangını söndürmeye çalışan görevlilere.
İyiye namzet.
Ve seçimimizi iyiden yana yapmalı iken.
İşte nasıl da aydınlanıyor içi insanın.
Allah beterinden saklasın.
Ve de Allah razı olsun o güzel yürekli güzel insanlarımıza.
Geç kaldım bu gün ama ilk işim elbet dostların yüreklerine konuk olmaktı yine.
Tebrik ve teşekkür ediyorum.
Sınavdan sınavlardan geçiyoruz insan olarak insanlık olarak ve milletçe
Sonsuz ve en içten selam ve saygılarımla.
Seçkinin işi yine zor bu gün ama gönlüm yazınızdan yana.
Allah a emanet olun.
Allah bir daha yaşatmasın.
Ülkemle insanımla dünümle ve yarınımla da gurur duyuyorum bir Türk kızı olarak.
Coğrafyam.
Şanlı geçmişim.
birlik ve beraberlik duygusu ise ayakta tutan bizleri.
Nifak sokanlara inat ve vatan aşkı Allah aşkından bir adım sonra iken
mavitükenmez
Üstadem çok sagolun
Yorumunuz ve ziyaretiniz beni çok memnun etti. Ara ara giriyorum bu platforma lakin aklımız yine Yangınlarda olduğundan yorum bile yapmaya vakit olmayabiliyor. Biraz önce mugla Ula da yangın haberi aldık çok şükür kontrol altına alınmış duyunca rahatladık
Tekrar teşekkür ediyorum
Sağlıcakla kalınız
Başka dillerde/kültürlerde pek yoktur, biz kanbağımızın olmadığı ama Türkçe konuşan kişilere de "anne, baba, kardeş, bacı, ağabey, oğlum, kızım, amca, dayı, teyze..." diye hitap ederiz...
Bu, aslında bir tür 'zeka'dır...
Muhatabımıza baştan samimiyetimizi, iyi niyetimizi, dolayısıyla toplumsal bütünlüğe katılımımızı sağlayan bir zeka...
Ne var ki bu zeka türü de 'Batı kültürü' ile aklımızdan alındı...
Orman yangınları bu zeka türünün nispeten muhafaza edildiği yörelerde çıktı...Ki, herkes ana-babasının, kardeşinin yanan ormanı karşısında aynı hassasiyeti gösterdi...
Bu kültürden kopmuş, 'çağdaş'(!), 'modern'(!), 'elit'(!), 'kültürlü'(!?) olan 'hanımefendiler'(?), 'beyefendiler'(?) belki de hiç umursamadan tatillerine devam ettiler veya o yörelerde yangından apar topar kaçtılar...
Veya 'jet ski' ile uçakların denizden su almasına engel bile oldular!...
Türk ruhu'nu bir açıdan somutlamaya çalıştım...
Selam ve saygılarımla.
mavitükenmez
Bir türküyü hatırladım yorumunuz vasıtası ile hani der ya,
"Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir,"
Yemen türküsünün özünü taşır her döneminde dünyanın çoğu yerinde zengin keyif sürerken vatanı korumak yoksula kalır.Bu yangında iş makinalarını, gözünü kırpmadan yangına gönderenleri gördüm, tırlar iş makinalarını taşıdı kimi zenginlerimiz taşın altına elini koyarak bu yangında baya yardımcı oldular. Lakin kepçeler zenginindi, içinde ki operatör ise işçiyi. Perspektif bir bakış açısı yapacak olursak işin içinden çıkılmaz. O yüzden tatilde keyf çatan zengin yerine yangında tuzum bulunsun diyenleri görmedim dersem yalan olur.
Tekrar yorum için teşekkürler efendim,
Sağlıcakla kalınız
Üstadım tüylerim diken diken oldu. Allah Türk ün yâr ve yardımcısı olsun. Allah kalemizde razı olsun.
mavitükenmez
Yorum ve ziyaretiniz için çok sagolun.