- 512 Okunma
- 3 Yorum
- 5 Beğeni
İç sesimi susturdum artık!
Kitap okumayı seviyor musun?"
Göletin betonunda suya değerek sallanan ayaklarını kendine çekti.Sıcaktan kurumuş dudaklarını ısırırken;
"Ben mi?"
"Tabi ki sen burda senden başka kimse var mı?"
Kendinden emin ve safiyane bir şekilde;
"En son Türkçe kitabımı ödev için okumuştum."
"Öylesi okuma değil; roman, hikaye, masal gibi kitaplar.Bizim evin yanındaki villada oturan Kaan varya o bana sormuştu bu soruyu.Ben de senin verdiğin cevaba yakın cevap vermiştim. Dakikalarca güldü.Sen şükret ben sana gülmedim."
Göletten yüzümüze su serptik.Temmuz sıcağı nefes aldırmıyordu.Şakirin esmer yüzü iyice kararmıştı.Kıvırcık saçlarından sular damlıyordu.
"Öğretmenin yaz tatili için verdiği iki kitap okuma ödevi var ya ?"
" Var evet !"
"Çocuk şimdiye kadar altı kitap okumuş.
Hem de hepsi yüz elli sayfadan fazlaymış."
Eline aldığı söğüt dalını hırsla ikiye kırdı.
" O salladı sen de inandın mı?"
O haftada bir kitap okuyormuş.Ayda dört kitap eder.Hatta yılda kırk sekiz kitap eder.
Oturduğu yerden ayağa kalktı.Elini şortunun yırtık cebine soktu.Sağ ayağını ileri atarak;
"Onlar zengin belki okuyabilir.Biz istesekte okuyamayız.O kadar kitabı nereden bulacağız? Hem ben inanmıyorum.Zenginde olsa bir insan o kadar kitap okuyamaz."
"Bana öğrettiği metodları bilseydin böyle konuşmazdın. "
Hatta şunları peşpeşe sıralayınca apışıp kaldım;
"Oku, "Allah’ın adı ile oku"
Okumak nedir?
Okumayı biliyor muyuz?
Neden okumuyoruz?
Okurken iç sesimizle neden okuruz?
Anlayarak hızlı okumak için iç sesimizi susturmamız lazım.
Okumayı, dil mi, göz mü, beyin mi yapmalı?
Ayda beş kitap okumak mümkün mü?
Okudukça gelişen hafıza ve gönül rahatlığı bizi iyi okur yapar mı?
Büyük alimler, bilim adamları, iş adamları, edebiyatçılar nasıl okurlar?
Dakikada anlayarak BEŞ YÜZ kelime okunur mu?
"Okudukça okuyası gelme" duygusunu tatmak mümkün mü?
Bir yılda ömrün boyunca okumak isteyipte okuyamadığın kitaplarla buluşmak istiyor musun?
Ve bütün bunları merak ediyorsan"
Heyecanlandığı iyice belli olan Şakir,;
"Sana bütün bunlarla beraber metod mu öğretti? Ne zaman? Sen kaç kitap okudun? Ben ne zaman öğreneceğim?"
Soruları peşpeşe makinalı tüfek gibi saydırıyordu.Yüzmekten gözleri kan çanağına dönmüştü.Heyecandan gerdiği gözlerinin kırmızılığı daha belirgin haldeydi.
" Hızlı okuma öğretmeni yarın Kaanlara gelecekmiş.Beni de hocasıyla tanıştıracaktı.Istersen sen de gelebilirsin."
"Olur mu ki?"
"Bakın gençler , sizler dokuzuncu sınıftasınız.Okuma alışkanlığına sahip olacak en güzel dönemdesiniz.Şimdi sizlerle hızlı okuma denemesi yapacağız. Ben sizlere bir dakika, iki dakika ve beş dakikalık süreler tutarak okumanızı deneyeceğim.Böylece,kimin anlayarak hızlı okuduğunu ortaya çıkarmış olacağız. "
Kaan kendinden emin ve sakindi.Şakirle ben heyecanlanmıştık.Önce o başladı.Öğretmen saati bir dakikaya göre ayarladı.Önünde Yakup Kadri’nin "Kiralık Konak" isimli romanı vardı.Eline kalem aldı başladı kafasını soldan sağa doğru getirerek; her cümlede üç defa sesli şekilde "tık tık tık" demeye.
Böyle kitap mı okunurdu?Ne yapmaya çalışıyordu anlamadık.
Bir dakikada dörtyüz elli kelime okumuştu.
Bana verilen kitap "Şeker Portakal" isimli kitaptı.
"Bir, iki, üç başla"
Başladım sesli bir şekilde hızlı hızlı okumaya.
"Tamam dur "
Şakir de benim gibi okudu.
Ben yüz yetmiş altı kelime,Şakir ise yüz kırk üç kelime okumuştu.Ikimizde Kaana baktık.
Kendinden emin gülüyordu.
Öğretmen bize dönerek;
"Çocuklar, sizin bir suçunuz yok .Maalesef bize de yıllarca hızlı okuma diye böyle öğrettiler.Hızlı okuma beyinle okuma demektir.İç sesimizle değil beyinle okumak demektir.Nasıl ki yolda arabada giderken gördüğümüz tabelaları sesli tekrar etmeden okuyabiliyorsak, kitabı da okuyabiliriz.Yapacağımız ilkokulda alıştığımız iç sesli kelime kelime okumayı bırakıp cümle cümle okumak.Bunun için de her gün bir saat kitap okumak gerek."
Şakirle birbirimize bakıp anladık anlamında kafa salladık.Öğretmen kaldığı yerden devam etti;
Ne yapıyormuşuz.İç sesinizi susturup sayfa da bulunan cümleleri üçe ayırarak Sonra da "Bir iki üç" ya da "tık tık tık" diyerek kalem veya elinizle takip ediyormuşuz.Bunu yirmi gün boyunca her gün yapıyor sonra da yanıma tekrar geliyormuşuz" dedi.
" Tık tık tık"
YORUMLAR
Güzel yazınız beni çok gerilerde kalmış yıllara götürdü. Hızlı okuma eğitimi değil, ama okuma hevesinin yeni yeni ve hızla oluştuğu yıllarım... Öğretmen okulunun birinci sınıfından sonra yaz tatiline girmiştik, köyde okuyacak hiç kitabım yok. Beyin çok aç... Okuma yazması olmayan bir komşumuz şehre gidince kendisinden ricada bulunduk, kitapçıya uğrayıp bir kağıda yazdığım Halide Edip'in "Sinekli Bakkal" romanını almasını rica ettik.
Adam okuma bilmiyor, kitapçı ona Şule Yüksel Şenlerin "Huzur Sokağı " romanını vermiş.
Kitabı görünce, annesini yeni görmüş yavru misli bağrıma bastım. Köydeki evimizin arkasında mezarlık vardır. Ertesi gün, güneşin doğmasıyla sırtımı mezarlık duvarına verip, Haziran güneşini düşünmeden kitaba gömüldüm. Ve altı saat içinde hiç soluklanmadan kitap bitmişti, ben de bitmiştim, çünkü yarın okuyacak başka kitabım yoktu.
Ömrüm boyunca kitaplardan aldığım haz, her gün, her saat benimle beraber oldu, ama halen doymadım...
Saygılarımla Efendim.
Okumak ah bunu bir başarabilsek buna toplum olarak bir alışabilsek bir çok sorun da kendiliğinden çözülecek. İlkokulu bitirmiş adını bile yazamayan imza bile atamayan insanlarımız var hala... Nd kadar çok okursak hızlı okuma ve okuduğunu anlama yeteneği de o kadar fazla gelişecektir... Güzel bir yazıydı kutlarım...
Çocuk daktilo olmuş.
:)
Hızlı okuma eğitiminin işime çok yaradığını söylemek isterim. Ancak şu var ki hızlı okuma da tıpkı spor yapmak gibidir. Uzun ara verirseniz göz yeteneğini kaybetmeye başlar. Ben bunu yaşadım. Bu nedenle blok halinde okumaya başlayan biri bunu en azından beyni ve gözleri bunu unutmayacak şekilde tekrar etmelidir. Yazı verdiği mesajlarla kısa ve etkili olmuş. Çok sevdim.
Sevgilerimle...