- 552 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
GERÇEK Mİ HAYAL Mİ...
Hangi düş idi misafirin, gece ve hangi ara savurdun beni ve gerçek sandığım iken aşkın küllerinde yeniden doğmayı değil doğdurmayı ilke edindim artık…
Bir renksen en asilinden siyah ama koyu gözlerinde gecenin içimdeki hülyalı bakışlı kız çocuğu.
Matem duvarı ördüm bunca zaman ve örtündüm sözcüklerle ve peçeme kaçan sözcüklerden inşa ettim bu aşkı.
Künyemde saklı ismim ve külüstür yüreğim: motor yağı ise rüzgârın elbet umut ve sevgi ve pekişen bir rehavetle bazen de çizmeyi aştım ne de olsa içine düştüğüm çukur ağzına kadar sözcük doluydu.
Gözlerim de dolu dolu bu gece ve yağacak rahmetin bekçisiyim ve içimdeki çengi tezahürat yapıyor: ya yazacağım ya yazacağım; ya seveceğim ya küseceğim.
Kâinat orkestrası sevgili yazarın da vurguladığı üzere:
Yer ayrı oynuyor gökse başka telden çalıyor ve zıpkın gibi sözcüklerim en çok da fermuar çektiğim ağzımdan da oluk gibi akıyor sözcükler hem bu sayede yaşımın selinde boğulmuyorum yasımın şerrinde bile bir hayır, vardır deyip kimi insana da yeri geldi mi ‘’hayır’ ’diyorum.
Sistematik bir çalış düzeni.
İnce ayar yapıyorum ruhuma ve tiz bir ses.
Bazense devre dışı kalıyor ruhum ve işte kopuyorum hayattan o an.
Bir anı ise derlediğim ansızın susuveriyor kalemim ve her sus payı söylemde başa alıyorum hayatı.
Bazen kaykıldığım bazen kıvrandığım bazense kahrolduğum…
Hangi düş’ün yerlisiyim peki ben ve de sen, sefil yabancı?
Hangi sarkaçtır ayaklarının dolandığı ve devindiği?
Mavidendir tabutun göğün her kisvesinde saklıdır maruzatı evrenin ve evreleri k/ayıptır aşkın bir o kadar devreleri atıp da şehir sakinleri alkışlarken yaralı ve sevdalı şehrin yalnızlığını…
Kubbesinde mevsimin ve aşk meleğinin.
Bir renkse hapşıran çok yaşasın gök kuşağı.
Hüznüme de kefilim hem tıpkı şehrin cenderesinde dolaşmaya çıkan bir bayram çocuğu gibi…
Ah, eteklerimin tutuştuğu bayram sabahı ve bir sonrası ve…
Devir daim yapan yürek ve hatırı sayılır zaman elbet hala azat edilmediğim küflü dünüm gürültülü günüm ve gülücükler bahşetsin diye beklediğim yarınların pervazında gider de gelir aklım…
Ad’ımda saklıyım ve atamadığım her adımda.
Ah etmediğim kimse rücu ettiğim melekler ve rükû eden yüreğim ve işte mehtaba yenik düştüm bu gece yıldız vasfımla yanıp sönerken şehrin semasında tutuldum da aşk ne de olsa aydı tutulan ve aymazlığında yalnızlığın haydan gelen sevginin de huya gittiği…
Huyum kurumasın da hani yoksa nasıl eğlendirirdim içimdeki sefili ve nasıl dayanırdım ben ve yere göğe sığamadığım her vakit uçuşa geçtiğim Allah katında saklı tek gerçek:
Hem bu gün hem de bir ömür ve yaşımın da yasımın da insanı değilim ben sadece yaşamayı şiar edinmiş ve de laf olsun diye yaşamadığım ömrün ganimeti iken sefil kalemimle yazdıklarım bir de yazılmayı bekleyen içimdeki binlerce n/esir.
Rengimle de müptelayım gök kuşağına ve her kesitte saklı soytarı bir rüzgârım.
Günümse uymaz günüme hem asla da benzemedim kimselere ve en kızdığım yine kendim ve tek öykündüğüm de…
Farazi yolculuklar.
İzafi mutluluklar ve güleç yüzümün ansızın asıldığı ve de asılı kaldığım kubbenin kırık tekerinde bir yatır m/eziyetinde içimde yaptığım kutsal yolculuğun da tutanaklarıdır yazdıklarım…
Ah, bir de yazmadıklarım.
Tasniflediğim onca duygu ve anı ve hayal dünyamla içselleşen gerçekler bazen benim bile ayırdına varamadığım kimi zaman ayrık otu addedildiğim nihayetinde kendimden ayrı düştüğüm ki görünürde iç içe yaşadığım içimdeki seyyah yürek ve bıçkın ruhum ve içime esen rüzgârın da tutuklusu bir masal kahramanı gibi ağzımı açıp da baktığım gök hani düşen üç elmanın başımı yardığı ve tam da ısıracakken elmaların ayaklanıp benden fersah fersah kaçtığı.
Benim belki de kaçan ve kaçışanların peşinden seğirtip da bir deliğe saklanan ve o deliği de kalemimle gagalayıp kalem-kakan vasfımla kendime inşa ettiğim kocaman bir kovuk akabinde yarattığım cennet ve dünyadan uzak bir yaşam sürerken dünyevi mizacımla da hala bir ferdi iken kâinatın.
İklimin seyrüseferinde büyüyen göz bebeklerim.
Titreyen sesim ve elim ve tinimde saklı iken kâh coşku kâh durağanlık.
Esvabımsa ne yırtık ne pasaklı.
Endamımsa bana özgü ve erdemli bir insan olmanın da tek yolu iken içi dışı bir olmanın kimi zaman külfet addedildiği ve başımın da dertten kurtulmadığı ve işte kendime duyduğum saygı ve de inancın merkezi:
Allah rızası için yaşadığım ve boyumdan büyük sevdiğim insanlar ve tabiatımdaki doğal afetlerden sonra içime göçtüğüm belki bir enkaz ama altından kalkıp yeniden yükseldiğim ve yonttuğum kalemim ve yüreğim.
Sözcüklerimse hayatın albenisi.
Asla da alı al moru mor değil hem yazmam ve yazgım ve en pembesinden bir düş ve dünya ve yüreğimdeki sakarlıkla sevmeyi başarmışken ansızın korkup gerisin geri kaçtığım.
Hüznüme rakip iken sözcüklerim.
Şiarım iken umut ve sevgi…
Ve inancın katıksız rahmeti ile dönendiğim kendi etrafımda lakin bir ömür sevgiyi tavaf ede ede kendime yaklaştığım ve yavaş yavaş kendimle barıştığım…
Bir üzünç ise bir kefede saklı ve de rüzgâr kefeleri sallayan bazen dengemi yitirdiğim ve coşkumla sadık iken yaşama sevincime ve rest çektiğim her ne/kim ise randıman aldığım bir ömür en çok da kendimi çimdikleyip yazdıklarım gerçek mi hayal mi ben bile ayırdına varamazken…
YORUMLAR
"Bir renkse hapşıran çok yaşasın gök kuşağı."
İşte söz ustalığı, bir elmas parçasını bir dağın eteklerinde ki milyonlarca taştan ayıran bilgi ve dikkat. Yazarın kaleminde ki bulutlara çok dikkat ederim içerisinde ki bu söz sanatını icra etmesi, o yazının sanat değerini artırır.
Okurken bazen nasıl aklına gelmiş, bu neden daha önce benim aklıma gelmedi bile diyemeyeceğim bir buluş ve edebiyata teberru ettiğiniz güzel yazıdan dolayı, naçizane yorumumla sizi takdir ve tebrik ediyorum.
Saygılar sunuyorum
Sağlıcakla kalınız
Gülüm Çamlısoy
Varlığımız bazense atıfta bulunduklarımız illa ki nükseden zaman denen sarkacın gel-git leri.
İplikleri sökülmüş gök kubbe bazen sararan yüzümüz aslında bir yaprak gibi asılı kaldığımız bedenimiz ve...
Her şey nasıl da izafi.
Bir karede sabitlenmek çok olası ama durağan kalmıyor hiç bir şey ve hiç kimse.
İnanılmaz bir devinim ve rabıtası ömrün...
Çok çok teşekkür ediyorum değerli varlığınıza ve yorumunuza.
Yazdıklarımdan kalem mesul ki beni bile anlamıyorum doğaçlama yazarken kalemin nerede susup nerede şakıyacağını sanırım adı: aşk ile yazmak.
Tıpkı bir ömür dokunduğum dokunmadığım her şeye ve her insana aşk ile bakarken.
İndinde duyguların aslında hükmeden duyguların salımında yüreğin kabardığı ve sözcüklerin bir bir döküldüğü...
Tüm güzellikler sizinle olsun yeter ki.
En derin saygı ve selamlarımla...
Gülüm Çamlısoy
İyi akşamlar dilerim hocam
Buna karar verecek olan sizlersiniz.
Ki benden bir kez çıkıyor yazı ve ben bile ayırt edemiyorum neyin hayal neyin gerçek olduğuna lakin...
Gerçek olan bir şey var ki:
Sizlerin de bildiği.
Sevginin ve Edebiyatın gücü.
Mutlu bayramlar ki...
Gitti gidecek bayram da bayram anıları da.
Aydınlık ve sağlıklı daha güzel yarınlara ve bayramlara kavuşmak ümidiyle.
Sevgimle.
Karşılığı var ya da yok duyguların ama illa ki bir muhatabı var.
Kalbikelamm
Muhatap gördüğün bir edebiyat dostu olarak her kelamın bir inci.
Yüreğine kalemine sağlık arkadaşım
Hayırlı geceler
Sevgiyle muhabbetle selamlıyorum
Gülüm Çamlısoy
Bozguna uğramış günümüz dünyasında ayakta kalmak adına bir şeyler yapmalıyız ki.
Mecburiyet de değil bu bilakis içten gelen coşku ve sevginin iz düşümü.
Paylaşmak ve yaşamak için sebepsiz sevebilme dürtüsü.
Teşekkür ederim güzel yürekli arkadaşım benim.
İyi ki varsın.
Sevgilerimle gönül bahçene
Bir renkse hapşıran çok yaşasın gök kuşağı.
MÜKEMMELDİ,,
Siz değerli kalem bir denize benziyorsunuz bize ne rızık sunacağınız o zaman ki ruh halinize bağlı,,
saygılar sevgiler selamlar
Gülüm Çamlısoy
Sadece boş araziye salıyorum şahlanan duygularımı.
Teşekkür ederim
HASAN ÇAPRAZ
O güzel yazılarına
Hep ışık tutsun
Bırak
İstanbul
Senin ile büyüsün