- 751 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
HUZUREVİ
Sıcak bir ayın sıcak bir gününün sıcak saatlerine kalmamak için erken çıktılar yola. Abbas arkadaşı Burhan’ı sahildeki bir kasabanın Özel bir Huzurevine götürüyordu. Yol uzun vakit boldu. Abbas:
“Bilirim, hatta birçoğumuzda bilir huyunu. Kafana koyduğunu yaparsın. Delisindir ama dolusundur da. Şimdi bu Huzurevi fikri de nereden çıktı? Güldü Burhan:
“ Abbas, araban su yakmıyor, ne kadar benzin yaktıysa bedelini ödeyeceğim. Şimdi sana “Şartlar öyle gerektirdi” desem yine sormaya devam edeceksin.
“Allah aşkına şu benzin lafını bırak artık. Oturduğumuz masalarda hiç birimizin elini cebine götürmesine izin vermezdin. Seni götürüyorsam bu benim için bir görevdir. Geç onları bu Huzurevi nereden çıktı. O nu anlat.”
“Tamam, anlatacağım. Sözümü kesme ama”.
“Biliyorsun eşimi kaybettikten sonra ölümünü bir türlü kabullenemedim. Evde oda oda geziyor karşıma çıkacak - Şakaaa- diyecek diye bekliyordum Olmadı bir türlü –giden geri gelmiyormuş meğer. Dünyam kararmıştı, canım bedenimi taşıyamıyordu.
Bir oğlum, iki kızım beni yakından takip ediyorlar, yanlarına gelmem için ısrar ediyorlardı.
Oğlum ağır bastı. Geldi beni evine götürdü. Oğlum, gelinim, torunum üzerime titriyorlar, bir isteği olsa da yapsak diye alesta bekliyorlardı. Oğlum mesaisine gitmeden önce sabah mutlaka odama uğrar, alçak sesle:
”Babişim benim “ der başımı okşar, uyandırmamaya dikkat ederek beni öperdi. Oysa ben hep uyanık olur, belli etmezdim.
Ama ben huzursuzdum Abbas… Bana saygılarından sözlerine, davranışlarına dikkat etseler de ben huzursuzdum. Belki de gelinim beyini işe gönderirken, ya da işten gelince ona sarılmak, öpmek, mutfakta şarkı söylemek istiyordu. Ben buna engel oluyordum işte… Ya da öyle olduğunu düşünüyordum.
Hani derler ya; -bir ana baba yedi çoğuna bakmışta yedi çocuğu bir ana babaya bakamamış.- doğru değil bu söz. Ev ev üstüne olmuyor, olmuyor be gardaş, olmuyor işte…
Oğlumun haberi olmadan kızlarımı aradım:
“Babamı çok özledik birazda bizde kalsın deyin.”
Öyle de yaptılar. Sırasıyla kızlarımın yanlarında da kaldım.
Onlar da candan, yürekten beni seven evlatlarımdı. Ben onların yanında da kendimi sığıntı gibi hissettim.
Küçük kızım:
“Hayatımın ilk aşkı babam benim” diyordu.
Büyük kızım:
“Baba arkadaşlarıma senden bahsediyorum,-sen ne kadar şanslısın böyle bir baban var -diyorlar- diyordu.
Onların yanında da duramadım. Evime geldim. Duvarlar üstüme üstüme gelse de kendi evimde yaşamak istiyordum. Ama yalnızlık zor zanaat, yalnız da yapamıyordum. Şimdi bana- sen ne huysuz adamsın- diyeceksin. Öyleyim ya da değilim. Ben buyum işte.
Şu internet var ya şu internet elektrikten sonra insanların en önemli buluşu. Açtım interneti. Araştırdım; bana en uygun şimdi gideceğimiz yeri buldum. Emekli maaşım buranın ödemesine yetiyordu.
Abbas’la Burhan daha birçok şey konuştular, askerlik anılarından bahsettiler.
Gelmişlerdi Huzurevine.
Arabadan indiler. Abbas Burhanın iki valizini çıkardı bagajdan. Birinde şahsi eşyaları, diğerinde okumadığı ya da tekrar okuyacağı kitaplar vardı.
“Hadi bakayım Veli’mi, Deli’mi olduğunu bilmediğimiz arkadaşım, önce seni yerleştirelim evine. “
Bir hemşire ile iki görevli koşarak geldiler. Hemşire görevlilere:
“Burhan amcamın valizlerini 68 no.lu odaya çıkardın.”
Burhan ilk tanışmış olsa da insanlara takılmayı severdi.
“Hangimiz Burhan?”
Hemşire bir kahkaha attı.
“Sorduğuna göre sensin. Burhan amcam.”
Elini öptü.
“Benim adım Şirin. Şirin Hemşire. Hadi sizi odanıza çıkarayım.
Odaya geldiklerinde, Şirin hemşire kısaca kurallardan bahsetti:
“Akşam yemeği altıda. Üç dolabınız, her odada televizyonunuz, internet bağlantınız var. Yoldan geldiniz acıkmışınızdır. Yemeğe bir saat kadar var. İsterseniz size bir şeyler hazırlattırayım.
Abbas Burhanın gözlerindeki ışığı gördü:
“Hadi iyisin yine Burhan işin iş. Yine yazılarını, şiirlerini yayınlayabileceksin.”
Şirin hemşire sorar gözlerle yüzlerine baktı.
Abbas:
“Burhan iyi bir şair ve iyi bir yazardır. En az ikiyüz bin üyesi olan EDEBİYAT Defteri’nde yazılar yazar, yayınlar. Bu imkân ona ilaç gibi gelecek. Eh artık bana müsaade.”
Şirin Hemşire buna sevindi.
“Deseninize bir de yazarımız oldu. “
Abbas geri dönüşte aracını sakin bir yerde durdurdu. Batmak üzere olan güneşi seyretti. Ağlıyordu.
“Hey gidi koca Burhan heyyy. Sonun HUZUREVİ mi olacaktı. Ne oldu bizim insanlarımıza? Ne oldu? Suçlu insanlar mı? Teknoloji mi? Hırs mı ?”
Bastı gitti. Geldiği gibi dönüş yolu da uzundu.
Burhan mı ne yaptı?
Yorgun olmasına rağmen huzurluydu. Akşamdan yattı uyudu. Rüyasında yeşillikler arasından akan şelalelerde yıkandı.
Ertesi gün bir Hâkim emeklisiyle tanıştı. O da edebiyatı seviyor ve biliyordu.
“Hâkimim dedi.” Canım Hâkimim. Benim yazılarımı yayınladığım Sitede yazılarımı özleyen yazar arkadaşlarım var. Bana:
ABİM NERELERDESİN? Diyen kardeşlerim var.
Beraberce bu yazıyı düzenlediler …
YORUMLAR
Bedri Komutanım,
Biraz geciktim, uzun zamandır ben de yazmıyorum, ama yazılarınızı çok özledim valla...
Sitede olan onca insanın sevgisini kazanmanın yolu budur işte, güzel bir ahlak ve onu süsleyen güzel bir kalem...
Yazınıza gelince; durup dururken kendi halimize ağlasak mı, hayıflansak mı bilemedim? Ülkemizde gidişat öyle hızlı geçmektedir ki, eski yaşadıklarımızı anmaktan bile geri kalır olduk. Bunca gerçekleri dile getirmek ancak Bedrilerin kalemine yakışır.
Çok etkilendim...
Saygılarımla Efendim.
Bedri Tokul
Niye yalan söyleyeyim. Gözüm yazının altında sizi aradı.
Yazılarımızı okumasını arzu ettiğimiz kişiler hep vardır.
Belki de bu hepimiz için böyle.
Sizi göremeyince:
"Hocamın ya çok işi vardır ya da tatildedir" diye düşündüm.
Şundan emindim çünkü; birbirimizin yazılarını seviyor ve okumaktan zevk alıyoruz.
Er ya da geç uğradınız ya o bana yeter.
Beni mutlu ettiniz, onurlandırdınız.
Sağ olun.
Selam ve Saygılarımla...
Mehmet Burhan AKIN
Uzun zamandır yazmıyorum, tatilde değildim, abimin vefatı üzerine taziyemiz uzun sürdü, siteye pek uğrayamadım.
Saygılarımla...
Valla kendi sonumuzu gördüm.
Şimdilerde yaşlılık çok zor abi.
Allah ölümün bile hayırlısını versin.
Kişi başı 8-10 bin liradan aşağı huzurevi olduğunu sanmıyorum.
Hadi gel de huzur evine yatabil.
Sağlıklı günler abi. İyi bayramlar. Allah bakıma muhtaç etmeden ölümün bile hayırlısını versin.
Amin
Bedri Tokul
İster pandeminin verdiği sıkıntılar diyelim, istersek yaşlılığın verdiği duygusallık. Bu günlerde bir hüzün çöreklendi ki yüreğime sorma gitsin.
"Ey ölüm sen geldiğinde ben gitmiş olacağım"
Gelmeyi gelecekte üzmeden, yormadan gelsin.
SEVİYORUM SENİİİ
Devrem!
Bu satırları kirpiklerin ıslanmadan mı kaleme aldın?
Yazı güzel
İçerik dokunaklı.
Birde Musa Eroğlu ‘dan yolun sonu görünüyor ekleseydin.
👏🏻👏🏻👏🏻👏🏻
🌹 hem makaleyi, hem de kurban bayramını Kutlarım .
Saygılarımla
Bedri Tokul
Nasılda fark ettin. Üç evladın varken kolay mı kendini Huzurevlerine hapsetmek.
Evet... Ağlayarak yazdım bu yazıyı.
Yaşlandık can Dost yaşlandık... Hassaslaştık, alıngan olduk.
Telaşlandık.
Allah encamımızın sonunu hayretsin.
Selam ve Saygıyla koca yürekli silah arkadaşım.
Bedri ağabeyim
Hoş geldin. Öyle bir yazı ile geldin ki tam geldin. Nerede olursan ol özletme kendini. İyi bak.
Sevgilerimle.
Bedri Tokul
Bana gelen böyle bir mesaj yazmak için tetikledi beri işte...
Canım Kardeşim.
Sevilmek, sayılmak, değer görmek duyguların en yücesi.
Sana teşekkür ediyor Selam ve Saygılar gönderiyorum.
Sen ne iyi bir kardeşsin...
Nerelerdeydiniz Bedri baba, doğru demişsiniz yazılarınızı özleyenler var.
Anne baba evlatlarına yük olur mu hiç, bu düşünceler anca yaşlılığın ya da yalnızlığın verdiği bir duygusallık olabilir.
Eskiden evlerimizde babanne-dede olurdu. Onların duası sanki evlerimizi korurdu. Mesela çocuklar yemeğe başlarken bismillah demeyi babannesinden ögrenirdi. Ya da yemek yerken konuşulmaz derdi dedesi, yemek adabı öğretilirdi.
Hayalinizde olsa bile sizde hemen eşinizi gömdünüz :) şakaaaa kim kime der bilinmez Bedri baba..
Allah hayırlı yaşam hayırlı ölüm nasip etsin hepimize. Sevgiyle büyütülen her evlat anne babasını hiçbir yere bırakmaz. Siz huzur evinin hayalini değil de huzurlu bir evin keyfini sürün. Güzel günleriniz daha da çoğalsın, bize de bol bol yazın..
Bayramınızı kutlarım, sevgiler.
Bedri Tokul
Evet...
Eskiden öyleydi işte.
Köroğlunun dediği gibi "Delikli demir çıktı mertlik bozuldu."
Şimdilerde de teknoloji, hırs arttı örf adet bozuldu..
Çok çok şükür çocuklarımdan bir şikayetim yok.
Yok olmasına yok ta etrafımızda görüyor, duyuyoruz.
Anne babayı sokağa atanları. Bende bir nevi onlardan bahsetmek istedim işte...
Selam ve Saygılarımla Kardeşim.
BEDRİ BABA
Tebrik ederim Bedri abi yine su gibi bir anlatım çok beğendim ellerinden öper bayramını kutluyorum
Bedri Tokul
Öperim dost gözlerinden...
BAYRAMIN KUTLU OLSUN.