- 579 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
KÖY DOLMUŞU
Köy dolmuşu
Şehir merkezinden köyümüz 40 km uzaktaydı. Köyümüzde bakkal veya alışveriş yapabileceğimiz bir yer olmadığından en az haftada bir kere şehir merkezine gider, oradan alacaklarımızı alırdık. Bu alış veriş öyle gidip marketten al parayı ver malzemeyi değildi. Meşakkatli bir evreydi. Nasıl meşakatliydi size anlatayımda okuyun.
Sabah erkenden kalkılır eğer şehirde satılacak bir mahsul varsa hazırlanılır. Şayet ağırsa yolun kenarına kadar indirilir. Akabinde dolmuş bekleme faslı başlar. Dolmuşun kalkış saati 7 ise gelmesi bazen 8 i bulur bazen geçer. 15 dakikalık yol bir saati nasıl geçer, işin detayına gelirsek, pazara satılmak için gidecek malzemeler dolmuşun üstünde ki demir ferforje kasaya güzelce istiflenip kalın iplerle iyice bağlanır. Bu safhada bir torba iki torba dolmuş ev ev gezer. Yüklediği torba başına para aldığından hiç üşenmez. Sonunda tüm köyde gidecekleri topladıkları sonra yolda giden yürüyen indi bindi yapanları almaya başlar yarım saatlik yol oldumu sana bir buçuk, iki saat. Şehir merkezine gidene kadar dolmuşun içi tıklım tıklım dolar.
Hatta bir mesele vardı bu hususta fıkra gibi komik. Birgun trafik polisi bizim dolmuşçuyu durdurur. 15+1 lik minibüsten 27 kişi çıkar. Bizim minibüsçü polis ile artık ahbap olmuştur, polise yalvar yakar ceza yazmamasını ister. Şayet polis bir minibüse bakar birde yolculara. Sonunda şoföre derki "belki görevimi suistimal edeceğim lakin bu riske girmeden edemeyeceğim. Bu 27 yolcuyu tekrar minibüse yerleştir ceza meza yazmayacağım" der. Minibüsçü öte eder beri eder yok, kah arkaya yüklenir kah kendi yanında ki sol kapı eşiğine birisini alır, kah önu üçler, kimini kiminin kucağına bindirir yok, 3 kişi dışarıda kalıyor, sıkış tepis eder 2 kişi dışarıda kalıyor derken pes eder. "Memur bey ben bu ikisini tanımıyorum, Benim dolmuşta inmemişlerdir, bunlar buradan gelip geçerken bu yolcuların arasına karışmış" der. Polis gülerek cezayı keser, kalan iki kisiyide şehir girişinde olduklarından şehir içi minibüslere bindirip gönderir.
Bunun birde yük indirme faslı vardır. Şehre gelince, o der ki şuraya bu der ki buraya sonunda 40 km lik yol olurmu sana 3 saat. Herkes indikten sonra dolmuşçu hemen akşam hazırlığına başlar çünkü kaybedecek vakit yoktur. Sipariş verip parasını önceden dolmuşçuya ödeyen yolcular. Yem, un, şeker vs torbalarını dolmuşçu öğleden önce halledip yüklemeye çalışır. Tabi daha sonra çıkabilecek yükler içinde yer bırakmak zorunda olduğundan güzelce istifler. Ayrıca vakitlice evinde olmalıdır, bağ bahçe işleri onu beklemektedir. Saat 15:00 gibi köy garajından kalkış yapar lakin biri der "annemleri şu mahalleden alacaz," diğeri der "şunu o mahalleden alacaz" yine başlar dolaşma faslı. En sonunda herkes alınınca siparişlerde tamam olunca köy yolu görünür. Yola çıkma ile birlikte şoför başta olmak kaydı ile ceplerde tütün tabakaları çıkar sigara içenler bir birlerine uzatırlar o sarar sigarayı yakar öbürü yakar minik yavrucaklar ve kadınlar dumanaltı o iğrenç kokuya maruz kalarak yola devam ederler. Inseler olmaz inmeseler içmeyin deseler kim aldırış eder. Arada bir tane kadın başını bağladığı tülbentinin ucu ile ağzını burnunu kapatır. "Uy anam ne kötü kohtu" der. Kocası ile göz göze gelince korkusundan susar ve yolculuk bu şekilde köye varana değin, o yörenin türkülerini söyleyen 1001 kere dinlenmiş mahalli türkücünün kasetini dinleyerek devam eder. Evli evine köylü köyüne varınca herkes bir oh çeker işkence biter.
YORUMLAR
Nüktedan ve de ne hoş bir sunumdu değerli hocam.
Hele ki minibüsten inip binenlere eklenen insanları okurken bayağı güldüm.
Erdek geldi aklıma bir dönem orayı mesken bilmiştik fi tarihinde hayli de uzun bir yolda merkeze ulaşmak bense üşenmeden her gün yürüyüş yapardım sahilden merkeze giden yolda.
Tadı damağımda kaldı yazınızın bu bağlamda çok teşekkür ederim kendi adına.
En içten selam ve saygılarımla.
Var olunuz
mavitükenmez
Size bir nebze tebessüm ekleyebildim ise ne mutlu. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkür ediyorum.
Sağlıcakla kalınız efendim