- 419 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ŞARAPLA ŞİİRLE DEFNEDİN BENİ
Tarihsel bir kişiliğin, hangi yönüyle tarihe mal olması gerektiği konusu, hep merak uyandırmıştır.
’’Yaratıcının gerçeği yaratımındadır, gerisi yanlış anlamadır’’ dense de, tarihsel kişiliklerin iç dünyaları, hayat biçimleri ve felsefeleri, her zaman önemini korumuştur.
Ömer Hayyam, bildiğimiz tarihsel kişilikler içinde, bu açıdan farklı bir yere sahiptir. Hayatının ayrıntıları konusunda çok az bilgiye sahibiz. Hayyam ismini duyan insanların bir çoğu, hakkında hemen hiç bir şey bilmez. Bilinenlerde büyük oranda tarihsel olguları tarafından doğrulanamayan efsanelere dayanır.
Hayyam, Doğu’nun büyük bilginlerinden olmasına karşın, ününü bilimsel araştırmalarına değil yazdığı rubailere borçludur. Şaşırtıcı olan nokta da budur.
Hayyam islam dünyasının en dikkate değer üç matematikçisinden biridir. Cebirde üçüncü dereceden denklemlerin çözümüyle, geometride paraleller tartışmasıyla ve orantılı teorisinde, eski tanımların eleştirisi ve astronomi ve matematikte kullanılan sayılardan daha genel bir sayı kavramının teorik varlığının ortaya konmasıyla, matematik tabloları ve Meliki takvimiyle gibi eserleriyle, Ömer Hayyam
Doğu’nun önemli bilim insanları arasındadır.
Hayyam ’ın bilimsel çalışmalarıyla değil de sadece rubaileriyle zihinlerimizde yer etme nedenlerini sorguladığımızda, iki olguyla karşılaşıyoruz. Birincisi Nizamülmülk’ün iktidardan uzaklaştırılışı ve öldürülüşünden sonra yerine Fahrülmülk’ün geçmesiyle dönemin gerici din otoritesi İmam Gazali’nin etkisinin artmasıdır. Melik şahtan sonra iktidarı alan Terken Hatun zamanında saray çevresinde, İmam Gazali gibi insan aklının hakikate ulaşmaya yetersiz olduğu anlayışına sahip katı din adamları etkin olmaya başlamıştır.
Hayyam’ın bu çevrelerce gözden düşürülmek amacıyla bilimsel çalışmalarının üstü örtülerek, rubaileriyle hedef alındığını söyleyebiliriz. Böylece Hayyam’ı dinsizlikle suçlayarak onu kolayca mahkum edeceklerdi. Ancak, rubailer tartışıldıkça halkın bilincine kazınmıştır. Çünkü Hayyam’ın rubaileri gerçekçidirler. Gördüklerini, yalın biçimde yaşadığı dünyada arar Hayyam. Hakikate akıl yoluyla ulaşılacağını savunur. Rubailer, halkla gerici iktidarlar arasındaki felsefi çatışmanın bir parçası haline gelmişlerdir. Hayyam’ın rubaileriyle ünlenmesinin ikinci ve asıl nedeni budur.
Onun dörtlüklerini şiir/felsefe olarak okumak doğrudur. Hayyam aşk, şarap, yaşama sevinci gibi, tutucular tarafından hafiflik olarak görülen konuları, haksızlıkların ve gericilerin sorgulanması amacıyla işlemiştir.
Hayyam, halkın diliyle konuşmaktadır. Onun gibi Horasan’dan çıkan öğrencileri olan Yunus’ların, Karacaoğlan’ların şiirlerinde bu özellik vardır. Bektaşi ozanlarının eserlerindeki içki ve Tanrı sorgusu, aynı felsefi kökene dayanmaktadır. Anadolu ozanlarının eserlerindeki şarap, rakı ya da genel adıyla içki, şamanizmden kalan toplumsal anlamlarını bugün de korumaktadır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.