- 661 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Eşyaya Hürmet
Değişen ve adına modernlik dediğimiz yeni düzen de; eşya ya, hayvana, insana değer her geçen gün yitiriliyor. Tüketim çılgınlığı dayattığı alışveriş merkezleri, rezidanslar, lüks arabalar gereksiz yere sürekli tüketim şaşalığının parlatılmış ışığıyla görmenin içinde ki derin manaya erişmekten mahrum bırakılıyoruz. Aldığımız her şeyden kısa sürede sıkılıyoruz. Al at sistematiği üzerinde yoğunlaştırılıyoruz. İhtiyaç olsun olmasın sürekli bir şeyler alıyoruz. Üzerimizde ki bu doyumsuzluk hali insani değerlerimize de yansıyor. Sahip olduğumuz her şeyle yavaş yavaş kurduğumuz bağı yitiriyoruz. Ruhsuz kimlikler yaşıyoruz.
Bu modernlik çağın da eşyayı sadece alınır satılır bir mal olarak görüyoruz. Oysaki eşya ya hürmet insanın kendisine olan saygısını gösterir. Değil mi ki insanlarla kurduğumuz diyalog ve davranışlarımız bizim kimliğimizin bir parçası. Bunu eşyalar, hayvanlar, bitkiler üzerinden düşündüğümüzde çok ütopik geliyor. Ama biraz geçmişle bağ kurduğumuzda canlı cansız ayrımı yapılmaksızın her şeye hürmet edildiğini görüyoruz.
Çünkü o insanlar bizden farklı olarak Haşr suresinin 52. Ayeti kerimesini kendi hayatlarına yoldaş edinmişler. Ayet’i kerime de diyor ki ;“ Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih etmektedir. O, yücedir, hikmet sahibidir.”. Biz de zikredene hürmet edilir.Neden çünkü o Allah ile beraberdir. Örneklerin en güzeli Peygamber efendimiz ( s.a.v) eşyalarıyla bir bağı vardı. Onlara isimler verirdi. ‘Reyyan’ ve ‘ Muğni (veya muğaysa)’ isimli iki bardağı, abdest alırken kullandığı ‘Mihdab’ isimli taştan bir ibriği olduğunu ve daha birçok eşyasına isim verdiğini onlara bir şahsiyet gibi hitap ettiğini görüyoruz. Onun bu güzel huyundan nasiplenen Mevlevilere baktığımızda görüyoruz ki; yemek yedikleri kaşıkları, su içtikleri bardakları öperler. Sabah olunca ilk işleri gece boyunca yükümü taşıdın diye yastıklarını öpmek olur. Çok uzaklara gitmeye de gerek yok kendimize doğru yaptığımız da yolculuğu düşen ekmeği alıp üç kere hürmetle öpmemizde ki maksat bu değil mi? Yıllardır kullandığı bir eşyaya ailenizin “bizim emektar” dediğini de duymuşsunuzdur. Aileniz o eşyasıyla özel bir bağ kurmuştur.Kırılsa da yıpransa da onu atmak yerine tamir etmiştir. O bizim işimize yararken iyiyken işlev göremez hale gelince yarasını tamir etmek yerine hemen atmaya çalışan bizler maalesef ki insanlarla olan ilişkilerimiz de bunu yapıyoruz.Medeniyetimizle irtibatımızı yitiriyoruz.
Biz özün de İslam Medeniyetinin çocuklarıyız; Ağacın gölgesinden nasiplendiği için ağaçtan helallik isteyen, ağaçları korkutmamak için baltasını saran ormancılar, uçan uçakların hayırla inmesi için dua eden insanların, karıncalara kuşlara helal rızık kazanması için dua eden insanların çocukları. Eşya hürmeti olanın, insana hürmeti olmaz mı? Kuşlar ürkmesin diye yolunu değiştirenler insanların şiddete eğilimi azalmaz mı?
Gelin şimdi medeniyetimizle irtibatımızı hiç değilse bir bağ ile derinleştirelim. Hepimiz sahip olduğumuz telefonumuza önce bir isim verelim. Sonra gurbetleri yakın ettiği ve her işimizi hallettiği için teşekkür edelim. Onu bir meta haline getirdiğimiz için helallik alalım.
Bu Medeniyet’in güzelliklerini hayatımıza geçirebilmemiz duasıyla..
Hoş bakın zatınıza..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.