- 2573 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Türk edebiyatında postmodern şiir örnekleri
Belirsizliğe, tanımsızlığa, biçimsizliğe yaslanan postmodernizm, tartışmalar içerisinde varlığını koruyarak etki alanını günden güne artırmaktadır. Bugün postmodernizmin ötesine geçildiği ve kültür çalışmalarında yeni teorilerin gündeme geldiği dillendirilse de postmodernizmin tam olarak anlamlandırılamaması, araştırmacıları yeni fikirler ortaya koymaları noktasında cesaretlendirmektedir. Bir sanat ve edebiyat akımı olarak 1960 larda Amerika ve Fransa da ilk olarak görülmeye başlayan postmodernizm, II. Dünya Savaş ı sonrası aydınlanmacı aklın iflas etmesi sonucu geliştirilen eleştiriler üzerinde vücut bulur. Modernitenin her şeyi akla göre yorumlayarak insan ve insan ile alakalı her türlü faaliyeti mekanik bir yapı olarak değerlendirmesine postmodernistler şüpheyle yaklaşarak düzen, biçim, bütünlük, birlik gibi unsurları göz ardı ederler. Özellikle sanat ve edebiyatta söz konusu unsurlar yerine düzensizlik, biçimsizlik, parçalılık, eklektizm, ayrılık ve karmaşa gibi unsurları ön plana çıkararak modern sanat söyleminin dışına çıkarlar. Modern söylemde sanatçının dâhi olduğu ve sanat eserinin biricikliği kabul görürken postmodern söylemde sanatçının ölümü ve eklektik bir biçimde eserin meydana getirilmesi dillendirilir. Denilebilir ki eklektizm bütün postmodern sanatın temel özelliğidir. Yeni bir değer üretmekten ziyade var olan malzemelerden yeni yapılar meydana getirmeye çalışan postmodernistler farklı teknikler kullanırlar. Fredric Jameson, postmodernistlerin pastiş (öykünme) yöntemi ile eserlerini ortaya koyduklarını belirtir. Ona göre bireysel öznenin kaybolması ve kişisel üslubun varlığını yitirmesinden sonra pastiş evrensel bir uygulamaya dönüşür (2011: 55). Terry Eagleton pastiş ile birlikte postmodernistlerin parodiye (yansılama) de sıkça başvurduklarını söyler. Ona göre sanatın artık dünyayı taklit etme görevi ortadan kalktığından sanatçı, temsil etmenin parodisini yapar . Yeni bir değer üretmekten ziyade var olan değerleri farklı teknikliklerle bir araya getirir.
Gerçekle hayalin iç içe girdiği kişiden kişiye değişen görüş algısı yaratmak postmodern şairlerin yegane gayesidir. Her okuyucu farklı duyular ve duygular dünyasına girmelidir. Görünen her şeyin aslında kişiden kişiye değişen şekil ve şemaları şiir için de geçerli olmalıdır. Daha net bir şekilde düzensizlik, biçimsizlik, süreksizlik, belirsizlik, çok seslilik ve çok kültürlülük gibi kavramlarla açıklanır. Postmodern edebiyatın postmodern söylem gibi modern Batı düşüncesine karşı duyulan güvensizliğin bir sonucu olarak genellikle II. Dünya Savaş ı sonrası dönemde Avrupa ve Amerika da yeşermeye başladığı, 1960 lardan sonra ise dünyaya yayıldığı düşünülür.
Postmodern edebiyat hakkında uzun yıllardır birçok şey dile getirilmiş, Amerika ve Avrupa da olduğu gibi Türkiye’de de postmodern edebiyat ile ilgili yüzlerce çalışma yapılmıştır. Fakat Türkiye de postmodern edebiyat çalışmalarının büyük çoğunluğunun öykü ve roman gibi kurmaca eserlere yönelik olduğu gözden kaçmaz. Buna karşın Amerika ve Avrupa da postmodern edebiyat çalışmalarının ilk önce şiirde başladığı daha sonra roman ve öykü gibi kurmaca metinlere yöneldiği görülür. Batıda postmodern şiir antolojilerinin uzun yıllardan beri hazırlandığı, postmodern şiir denilen bir fenomenin çalışma nesnesi olarak ele alındığı bilinir. Türkiye de bazı makaleler ve eleştiri yazıları dışında şiir ve postmodernizm ilişkisine değinen çalışmanın olmaması büyük bir eksikliktir. Bütün sanat dallarının postmodernizmden etkilendiği bir ortamda şiirin de belli açılardan postmodernizmden etkilenmesi kaçınılmazdır.
Dış dünyaya nasıl sorusuyla yaklaşmak yerine ne sorusuyla yaklaşır. Postmodern şiirin kökeni ile ilgili bir görüş de edebiyatta deneysel girişimlerin artması hakkındadır. Şairin özerkliğini savunan modernistler metne değişik müdahalelerde bulunarak geleneksel değerlerden ve biçimlerden sıyrılmaya gayret ederler. Postmodernistler, daha ileri giderek şair ile birlikte metnin de özerkleşmesi gerektiğini öne sürerler. Bu noktada, edebiyatı bütünüyle deneyselliğin emrine veren Oulipo hareketi postmodern şiir ile ilişkilendirilir. Geleneğin tekdüzeliğine karşı postmodern şairlerin diledikleri gibi denemelerde bulundukları ve estetik kalıpları kendilerine göre dönüştürdükleri doğrudur. Bu özellikler göz önünde tutulursa Frank O Hara yı postmodern şiirin öncülerinden kabul etmek yanlış olmaz. Nitekim M. Nuri Parmaksız, postmodern bakışın ilk defa Frank O Hara nın şiirinde görüldüğünü ileri sürer. Türk Edebiyatında ise Selim Savaş Karakaş postmodern şiirin temsilcisi diyebiliriz.
Frank O’HARA şiir örneği:
bundan on yıl sonra
frank’i düşününce
belki
gözümden ansızın
bir damla yaş yuvarlanacak
çölün engin göğünde beliriveren
gümüş bir uçak gibi
oysa albuquerque’de
alvarado otel’in taze çimenleri
bugün karşımda duran avlu kadar
parlak yeşildi
tıpkı seni hiç tanımamış olan papazın
üç hafta önce, rubert burns ve seninle ilgili saçmalıklarını
o yavan sesiyle sıraladığı yer gibi
onun sesini boğmak için düşüncelerime haykırdığım
yer gibi
"aah, frank o’hara aşırı yaşamaktan yere yığıldı."
hadi, sevgili çocuğum, kalk artık... seni seviyoruz.
Türk Edebiyatında ise şiir denemesi nadiren görülür. Genelde öykü ve romanda kendisini gösteren postmodern akım Selim Savaş Karakaş’ın “Aşkın Gizemi” isimli romanında ve farklı dergilerde yayımlanan şiirlerinde görülmektedir.
Selim Savaş Karakaş postmodern şiir örneği:
Boşluk
Aşk kalbin,,, bilgi aklın çelişkisiz boyut aşaması,
kuzu gibi evren evran salyasında
her türlü fikir ön sözsüz soluk gri bir travma,,,
bir iz, bir im kuyruklu çakıl taşları,
ekmek kırıntısını atmamıştım kuzgunlara.
Bir iz,
bir iz,,,
sevgili okurlarım bir ırmak,,, biriz!
Bir im,,,
bir im,,,
işte Martin,,,… boşlukta birim
Hangi göklerin boyutlarından sızmışım
Sızmış da düşmüşüm ocağına hiçliğin
Ayık ol!(?) Mutat değil kaplumbağa
Düştüm bahar kapılarının angst duvarlarına
Sadece düşümdün
Gölgemi yok etmeden ulaşamam gerçeğe
Zahirde batını görmek yola düşmekle olur
Sisifos çıkmazında kameranın gözü
Objektif düzen düzensizlikte gizli
Özgürlüğe mahkûmum
Mahkûm muyum (!)?
Duvarları hücremin façetalı
Hem en eski hem en yeni
Ulu bir dağ gibi sis salmış toprağa,,,…
Edebiyat tarihçilerine göz kırpıyor kelimelerim
Selim Savaş Karakaş
Farandole
Tozun içinde töz, tözün içine toz vardır ?!?
Hangi bulutların göklerinde efrâsiyâb
Çorak teslimiyetlerin hangi kavşağında çemâne
“ben” olabilmen için tanrısamalısın kendini
ayva tüyü,,, ben(!)
İtiyorum onu kendi sınırlarımdan
Kainatın bilinmezliklerine atılan bir üfürük gibi
Füüüüüü…, füüüü
Hazır olduğunda dön!!!
Kırmızı başlıklı erkek
Farandole harmonisi kaotik keklerin
Bir çek-yat huzuru yuvasız sokak şiirlerine küfür
üfür…üfffff...üfffff… küfür(?!)
İnanırım gözlerine
aşkın eytişimi çok naif
ölümden bile yaşlı
silme(!)
bu postmodern bir şiir kendince iç, oku!
dördüncü duvarı da yıktım (?) !
imgesiz tiyatro yazarım ya da öykü (zzz)
Serendib-cidde
Vuslatın gölgesine yağmur getiren sıcaklar bıraktım.
Yalnızım… çooooook!!!
Selim Savaş Karakaş
Bük
Bulutlarını aldırdım büklerimin
Pembesine zift karıncaları yürüttüm
Sarmaşık tülleri ve saka dikenleri
Turfanda tufan baharlarının firavun mozaiklerini
Süpürdüm yüreğimle canımın önünü
Örselenmesi mümkün olmayan bük hikayesiyim
Düşsel (!) ?
hadi, düş sel,,,,,,,,,,,,,. yağmur kanadı tak
düş – me! ? düş – mü !
nereden geldiğini
nereye gideceğini cezvelere sor,,,,,,
remoraları kurutmayan kurur mu ateşte !
teslimiyet ibrahimin nikbin çeşmesi
karındaşı olmasa da siper pelerin
daha ne söylesem? ………örümcek ?!!!!
uç Jumbo,,,üç,,,beş,,,,100 havuzda,,,,1ooo yat
yalı çapkını
ALLAH ALLAH (!)
Kokuyor nefesi açlığın!!!!!!!
Neden şairler hep arada kalır?!!!!!!
Herkesin tanrısı farklı………
Söz bu kadar………………….
yeter mi
Dön büklerine
Bükülmesin masumiyetin körpesi
Yarım elma ve solucan bataklık düşkünü
Selim Savaş Karakaş
PatLAmaaa!!!,,,
Ağaçların kızıldereli soluğundan istasyon düşler
Zamanın küpelerine şafaklanan intihar tüfekleri
Kurgunun içinde patates büyüt hadi
Patikası olmayan kır çiçekleri ateş yığını
Ellerin ne çok gök!!!?
Celseye soba atabilirsin cübbe timsah derisi
Allahsız yarınlar,,,
dilinden Allah’ı düşürmeyenlerin eseri
(keep it hidden in your heart)
sağır gözleri tanrının!!!?
Yürür yollar,,,evler konuşur
Narkoz şımartır kokuyu
Dürüyor uykumu yatağım
kör teni,,,eti,,,eli,,,yeli tanrının
JP
Tanrının kulakları kör!
Hibe ettim sırtıma yaslanan kafı
Yeraltı soluklarımın bağladım çenesini
Zamanın küpelerinde asılı kalan yağmur
ve gerçeklerin şakaklarına dayanan intihar tüfekleri
patlama!!!... patlama,,,
bir ceset üşüyor omuzlarımda
diriltebilirmi mesih
yedi dev ihbar et krala…
Selim Savaş Karakaş
Geleneğin tekdüzeliğine karşı postmodern şairler diledikleri gibi denemelerde bulunurlar ve estetik kalıpları kendilerine göre dönüştürürler.
Belirsizliğe, tanımsızlığa, biçimsizliğe yaslanan postmodernizm, tartışmalar içerisinde varlığını koruyarak etki alanını günden güne artırmaktadır. Bugün postmodernizmin ötesine geçildiği ve kültür çalışmalarında yeni teorilerin gündeme geldiği dillendirilse de postmodernizmin tam olarak anlamlandırılamaması, sanatçıları yeni fikirler ortaya koymaları noktasında cesaretlendirmektedir.
Türk Edebiyatında postmodern şiirin en önemli temsilcilerinden olan Selim Savaş Karakaş; belirsizliği, çok sesliliği şiirlerinde ustaca yerleştirmiştir:
“…
Göz kırpan göbek deliğine gül yaprakları
İtina ile çiseleyen buğday tarlası yağsın!
Kaplumbağa kurgu peşinde uçsa da
Her el mermi sürgünü dudak peşinde
Bekleme! Dün eşek arısıydı D Blok
Yarın saçlarını gazel bestesi tokatlar!
Şartsız sevişir kin ayakucuna basarak yükselir
Işığa bavul süzülür boyu posu izdivaç eskisi
Cezirsiz fermuarı dumanımın
bitkin açma kapama sıcaklığına inat
Zıkkım kesesinden bir kuş seda tuşlanır...
İstersen uzatalım geceyi
Sen başından tut ben sonundan...”
Görünen her şeyin aslında kişiden kişiye değişen şekil ve şemaları şiir için de geçerlidir. Daha net bir şekilde postmodernizm; düzensizlik, biçimsizlik, süreksizlik, belirsizlik, çok seslilik ve çok kültürlülük gibi kavramlarla açıklanır. İşte tüm bu özelliklerin desenini Selim Savaş Karakaş’ın şiirlerinde görmek mümkündür. İşte size şairin şiirlerinden seçtiğim birkaç dize:
“…
Saçlarını dağın eteklerine serip
Rüzgarla dans eden dilber
Hasretin bütün mucizelerini muhafaza eden mevsim
Ruhumun haritasındaki gizemli şehir: Petra
Ve tılsımını kaybetmeyen kıta, aşk
Ağlayan ve gülen huysuz bir çocuk
Sen! Gönlümün ırmak ırmak döküldüğü okyanus…”
“…
Nakış nakış örülen yangınlar düşer avuçlarıma
Buz çiçekleri taşır bulutlar
İndirsem gökyüzünü pamuk aklığında cılız sokaklarına
Uyanır mı acaba benden önce ağlayan koca şehir?”
“…
Bakmadan tutabilirim bakışlarını.
Tebessümün bahanesi geceyi korkutan karanlık
Kalbidir zirvelerin uçurumlar
Uzansan meçhule konuşur yıldızlar
Hiç susmayacakmış gibi bağırır
ellerin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.