Yaşamında öteki kişilere ulaşabildiğin anlar, bir ormandaki kuş ötüşleri gibi olacak... uzaklardan gelip geçerken, kısacık bir süre yapraklarda yankılanacaklar o kadar. orman bütün sessizliğiyle yine yalnız duracak orada... ı.kant
YedinciKule
YedinciKule

DÖNGÜ

Yorum

DÖNGÜ

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

547

Okunma

DÖNGÜ

DÖNGÜ

“Her gün aynı. Her gün bir gün. Aynı evlere. Aynı yollara. Aynı kentlere düşen aynı gün.”

Elimde bir haftadır aynı kitapla evde dolanıp duruyorum. Özlü’nün acılarından kalanlarını okuyorum. Aynı sayfaları defalarca okudum. Bitmesin istiyorum. Yazarın duygularıyla kendi duygularım örtüşürse yazarı da kitabı da bırakmak istemem. Kasveti bu denli yoğun hissettiğim zamanlarda dramatik filmlerden, içli şarkılardan, acı çeken insanlardan ekseriyetle uzaklaşmak gibi bir huyum var. Lakin kitapların acıyı ve yıkımı ne kadar yoğun yaşattığı, o ince çizgiyi aşıp aşmadığı önemli değil. Zamanın çekilir gibi olduğu anlarda sözcüklerini içine akıtıp sonra dayanılmaz olunca onulmaz bir iştahla kâğıda sarılan tüm o yazarlarla sanki eskiden beri arkadaşız. Tekdüze bir bunalımın sıradan bir yaşama karıştığı kitaplar, insanın dibe doğru çekildiğini düşündüğü zamanların bir zırha bürünmüş hali gibi. İnsanlar kendini bu kitaplarla ya da yazarın acılarıyla beslemek istiyorsa bunda bir sakınca görmüyorum. Hem iyileştirici bir yanı da var. Sadece bazen merak ediyorum. Diğer insanlara, çevreme göstermediğim tahammül neden söz konusu kitaplar ve melankolik yazarları olunca sel olup taşıyor. Bu bana biraz ironik geliyor doğrusu. Sanırım yazarı zihnimde masalsı bir kahraman olarak tasavvur ediyorum. Hep uzakları, sahip olamadıklarını, dağların tepenin ardındaki kentleri özlemek, bu dünyadan olamayacak kadar formuna yabancı bir insanı düşlemek ya da onu anlayışla karşılamak bu yüzden. Yazarın tüm o hüzünlü deyişlerinden, depresif hallerinden usandığım zamanlar olmuyor değil, elbette oluyor. Varoluşsal sıkıntıları kendi bünyemde bile hoşgörüyle karşılayamazken yazara karşı tahammülüm sonsuz. Çünkü o yazmaya başladığı anda bizimle denk bir yükseklikten sıyrılıyor. Artık onu görmek, hissettiklerini bilmek ve anlamak için gövdemizin üstündeki nadide başımızı göğe kaldırmak şart. Yazar bulutların arasında belli belirsiz düşsel bir ikona olarak yerini alıyor. Artık oradan sözcüklerini yağdırabilir, tüm benliği ile haykırabilir. Sonsuza kadar sürecek olsa dinlerim. Onu anlarsam kendimi de anlarım. Kendimi anlarsam tahammül edemediğim insanları, karmaşayı, düzeni çözmek mümkün olur belki.

Neyse ki bu karmaşa içinde yazarın “her gün aynı” dediği günlerin dayanak noktaları yok değil. Var. Tezer’i bırakıp başka bir kitaba geçiyorum. Varoluşunu çözmeye çalışan tüm yazarların olduğu gibi onun yeri ayrı. Her ne kadar hüzünlü yoğunluğa yatkın olsam da insani yanım dünyevi neşelere oldukça açık. Bu cümleden sonra gülümsüyorum. Bunu söylemek ne kadar doğru bilmem ama yazarken arada telefon ekranındaki o tuhaf gülen, sarı renkli ifadeler olsa fena olmaz. İşte size dünyevi neşe! Şakayı bir kenara bırakırsak dayanak noktaları biraz şiirsel kaçıyor. Yine duygular fikirlerin çok ötesinde. Mesela bu sabah ruhuma çiçekler açtıran şairin şu dizeleri: “Koruyucu en tatlı uykusunda / Sabah yanındaki toprakta serinlemektedir / Tatlı ve yapışkan bir buğu gökte / Sabah rüzgârını özlemektedir.” Ne denir ki varoluşum uçurumdaki yazarı anlamaya çalışırken yeryüzünün madde halini almış neşesi işte beni de cezbediyor. İnsana açlığını, acısını unutturan pür neşe ve varoluşun karmaşık duyguları tek vücutta beraber can buluyor. Üstelik ikisini de besleyen kan aynı damarda akıyor. Hepsini bir anda doğal akış olarak hazmetmek zor. Hatta bazen dışarıdan hastalıklı, histerik bir durum gibi algılansa da insana ait olanı kabulleniyorum. Fikirleri yatıştıran da onlara gem vuran da ele avuca sığmayan duygularımız değil mi? Öyle ya da böyle benim için zaman ve içindekiler düz bir çizgi değil; döngüsel, değişken. Hüznü ve neşeyi aynı döngüde yaşıyoruz. Döngüyü kırmak zor ama anlamak mümkün. O döngüde kalmak umuduyla…

KULE

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Döngü Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Döngü yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
DÖNGÜ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
glenay
glenay, @glenay
15.6.2021 00:05:08
Kitaplar bize bizden birilerinin de bizim gibi veya başka duygu ve düşüncelerle yaşadıklarını gösteriyor..
üçrenk (Italia)
üçrenk (Italia), @italia
14.6.2021 23:29:08
Biliyor musun…
Rüzgârı hiç dinmeyen bir mavilikte
Güneşli sular gibi gülümsüyor yüzün.

...


© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.