- 814 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
816 - ÖLÜM MESAJI
Onur BİLGE
Felaket yakınmış. Habersizdik. Köpekler havlıyor, uluyordu gecelerde. Baykuşlar ötüyordu pencerelerde. Yarasalar uçuşuyordu karanlıkların içinde. Islak ve kadifemsi kanatlarıyla tenime temas ediyorlardı sanki. Arada sırada öyle bir şeyler hissediyor, ürperiyordum. Adım adım yaklaşan, ecelin ayak sesleriymiş. Bilmiyordum.
Krizler sıklaşmıştı. Kendimi tutamıyor, feryatlar ediyordum her defasında, öldüğü zannıyla. Dişler kilitleniyor, tahta kaşıklar kırılıyordu. Dudaklar ısırılıyor, kanıyordu. Dil parçası düşüyordu yastığa. Yastıkta kan izleri, salya lekeleri... Üst baş ter, idrar, yatak ıpıslak... Sonra tekrar hayata dönüş... Yeni bir sevinç ve hayret! “Hamdolsun!” diyordum. Dualar ediyordum.
“Yine mi hayata döndüm ben! Keşke ölüverseydim hazır gitmişken! Neden geri geldim ki sanki! Yeryüzünde yaşanması gereken ne varsa yaşadım ben. Hiçbir şeyde gözüm kalmadı. Evlendim. Sevdiğim kızı aldım. Dünyanın en akıllı, en güzel kızını... Oğlum kızım, mutlu bir evliliğim oldu, her şeyden önce. Daha ne bekleyeceğim ki hayattan!” diyordu. “Böyle her defasında ölüp ölüp dirilmektense, bir defasında can vermek ve kurtulmak istiyorum artık! Hem sen de kurtulursun benimle beraber ölüp ölüp dirilmekten! Yine perişan ettim seni ben! Hakkını helal et!”
Eşim bir rüya görmüş bir keresinde. “İki kişi indi gökyüzünden yere. Beni soydular, ellerimden tuttular, onlar da el ele tutuştular. Çırılçıplak bulutlara yükseldik birlikte. Gökyüzüne çıkardılar. Fakat vücudum örtülü gibiydi, görünmüyordu." dedi, uyandığında.”
“Ayet-i Kerime tecelli etmiş: "Erkek, kadının giysisidir, kadın da erkeğin... " Evlilikte, kadın ve erkek, şehvetlerini birbirleriyle örterler. Elbisenin çıkmış olması, yani çırılçıplak olmak, nikahın düşmüş olduğunun işaretidir. Seni çıkarıp, almışlar, üzerinden, o yoluna yalnız devam etmiş.
Bir kadın bir erene: “Rüyamda kocamı çırılçıplak gördüm. Neye işaret acaba?” diye sormuş. Kocası da ticaret gayesiyle başka bir vilayetteymiş. Eren: “Başın sağ olsun kızım! Hüküm Allah’ın!” demiş. Kadın, kocasının öldüğüne inanamamış. “Kocam sağ... Mal almaya gitti.” diyecek olmuş. Erenin dediğine bir anlam verememiş. Gerçekten de aradan bir zaman geçince, o rüyayı gördüğü sırada kocasının ölmüş olduğunu duyunca, yine o zata sormuş. O da o olayı ayetle izah etmiş.”
“Ben de o gece eşimi balkonda, kapının dışında, çıplak olarak görmüştüm. Nikâh düşmüş demek ki! Rüyalar hızlıca anlatılıyor da üstünde durulmuyor. Bir de ölüm gibi kötü şeyler hissedilse de kondurulamıyor. Fakat rüyası gayet açıktı. O üçü el ele, yıldırım hızıyla gökyüzüne yükselmişler. Atmosferi geçmişler. Dünya nokta kadar kalmış. Galaksimizi ve diğer galajsileri geçmişler. Evren, ayaklarının altındaymış. Üçünün de başlarından birer ışık giriyor, ayaklarından çıkarak evreni aydınlatıyormuş.”
“Aman Alllah’ım!.. Müthiş bir rüya!..”
“Bir sabah de başka bir rüyasını anlatmıştı. Annesi ve diğer ölü akrabalarının yanındaymış. Annesi bir yıl kadar önce vefat etmişti. “Annenle gittin mi?” diye sordum. “Onlar oradaydı. Ben yanlarına gittim.” dedi.”
“Ahirete intikal edeceği bildirilmiş.”
“Bir keresinde de örtünmüş, Yasin okuyordum. O da öğle uykusundan uyanmıştı: “Rüyamda senin gibi örtülü kızların arasındaydım. Ne güzeldi!..” dedi. Ben de: “Hurilerin mi?” diye takıldım. “Orası cennet miydi?” Gülümsedi. Çok fazla nafile ibadet etmezdi ama acaba farzları yerine getirmeye çalışarak, ailesine iyi davranarak, helal kazanarak, hastalığına sabrederek, isyan etmeyerek kurtulanlardan, mükâfatlandılanlardan mı oldu? Bilmem ki ben de öyle olabilir miyim?”
"O, kapasite, istek ve gayretle mümkün ama yine de bizim elimizde pek bir şey yok. Cüzi irade bizi şımartmasın! Onun ucu da kaderde düğümlü. Hepimiz uçurtmalarsak, iplerimiz kader kalamasına bağlı, o da Sevgili’nin elinde... Kalamayı doladı mı yanındayız! Aşk rüzgarıyla uçabiliyorsak ne mutlu! Fırtınası var, yağmuru var, karı var! Tellere takılmak, ağaca yakalanmak, direğe geçmek ve parçalanmak da var! Yağmalanmak bile var! Nihayetinde kağıttanız. Gücümüz ne ki!”
“Her şey Allah’a bağlı. O oldurmazsda hiçbir şey olmaz. Biliyorum ama yine de umuyorum.”
"Kuklalar gibiyiz. Hayat sahnesindeki gölgeler... Işık, Allah’ın. Onunla hayat bulan gölgeleriz. Birleştiren Allah, ayıran Allah... Kavga da ettirir, oynatır da, ağlatır da... Dilerse birimizi bir dağa, birimizi bir dağa atar. Ne murat ederse o! Bırakmışım kendimi akıntıya... Yakınımda yardım uman biri varsa, bir el uzatabilirim, o kadar. Ben kendimi kurtaramamışım ki, ona ne faydam olacak ama benimkisi destek olabilmek, boğulmaması için bir çaba harcamak, bir umut verebilmek, en azından kendisine güvenmesini sağlayabilmek... Elimden gelen bu! Güçlü inancımın yanı sıra güçsüz bir yazım var, ezelden yazılmış. Silip tekrar yazamam, bozamam. Hem, ben yazsam, haşa Allah’tan iyi şeyler mi yazabilirdim! Mümkün mü bu!"
"Ben de öyle düşünüyorum. Bu adamı öldürmeye kıyabilir miydim! Bebeğim olmuştu, merhametimden. O kıydı!.. Oh! İyi de yaptı! O’ndan ne gelirse iyidir. O, külli aklın sahibidir. Ona da bana da kıyamadı. “Yeter!..” dedi. Onun dünya esareti, benim onunla ilgili olan merhamet, yardım ve sabır imtihanım bitti. Dersimi geçtiğimden eminim. Hiçbir kötülük yapmadım! Öldü, yine de yapmak istemiyorum. Yarın orada yüz yüze bakacağız onunla. Allah’ım İnşallah Firdevs Cennetinde tekrar bir araya gelmemize izin verir! Çok uzakta değil, sayılı yıldan sonra oradayım.”
“Biz burada sadece Allah aşkıyla birbirlerini sevenleriz. Zümrüt ve zebercet köşklere talibiz. Zaten bu yaştan sonra insanlar birbirlerini daha başka hangi duygularla sevebilirler ki! Hayatlarımız başka... Bedenlerimiz ayrı da olsa yangınımız aynı...”
“Hem, Allah’ı gerçekten sevenin kalbinde evlat sevgisinin bile önemi olmaz. İbrahim Ethem, Kabe’de, beşikte bıraktığı oğlunu delikanlı olmuş halde görüp, bağrına bastığında ne dedi?”
“Oğlunun sevgisinin galebe çalacağından korkarak: “Allah’ım! Ya benim ya oğlumun canını al! Bir kalpte iki sevgi olmaz!” dedi. Oğlu, kollarının arasında yığılıp kaldı! Mesela beni sevenlerin hepsi imanları kuvvetli insanlar. Onlar bende Allah’ı seviyorlar. Sevmeyenler de malum... Anmaya gerek yok!”
“Ben de seni Allah için çok seviyorum Necmettin Ağabey.”
“Sağ olasın! Şu paylaşılan değerler ve içerdiği manalar, servetler ödense satın alınamayacak kadar değerli! Çünkü içinde ve dışında sadece Allah var!”
“Yaşatana binlerce kez canım feda! Ne varsa aşkla güzel! İbadet, arkadaşlık, alışveriş, her şey... Allah aşkı... Her şey ondan olma, ondan doğma... Sevdi, Resulünü yarattı. O aşktan da kâinatı...”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 816