- 563 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
Köy Yerinde Duruyor Ama!
Ozan Arif ’in “Köyüm Eski Köyüm Değil” diye bir türküsü vardı. Orada bahsedildiği şekilde Anadolu’nun tüm köyleri gibi bizim köy de eski köyümüz değil artık.
Bundan 20-25 yıl önce her hanesi doluydu, her evin bacasından yaşama dair dumanlar tüterdi. Yok yoksul da olsa insanlar mutluydu. Şimdi köyümüz hala yerinde duruyor ama içi boşalmış. Kimsecikler yok desen yeridir. Çoğumuz köyün dışında yaşıyoruz. Artık ya cenazelerde ya da yakınlarımızdan birinin düğünü falan olursa gidebiliyoruz.
Bir yakınım vefat edince köye gittim.
150 haneli koca köyden geriye topu topu kaç hane kalmış ki..? Başsağlığına gelenlerin çoğu dışarıdan gelenler. Evin önündeki bahçede oturduk uzun süre. Pırıl pırıl bir güneş var. Otların böceklerin uyandığı bir Nisan günü. Güzel bir bahar günü.. Tertemiz bir hava. Gökyüzü masmavi.
Gelen insanlara baktım da… Gençlerin çoğunu tanımıyorum. Belli bir yaşın üzerindekileri de uzun zamandan sonra görüyorum. Yıllar ne çok şeyleri değiştiriyor.
Kösenin Yaşar, Gardiyan, diğer kardeşleri Mustafa geldi. Ben bu Mustafa’yı ne zaman görsem, hep sakallarının ortasında göz çukurlarına kadar gülen bir yüzle görürüm. Gardiyan’ın oğlu Osman Hoca da yanlarında. Onlar da oturdular biraz.
İkindi namazına camiye gittik. Abdestlerimizi alıp caminin gölge tarafındaki banklara oturduk tek sıra. İpe dizilmiş tespih taneleri gibi. Caminin içinde Osman Hoca fırsat bu fırsat deyip vaaza başlamış. Gıdı ikide bir yekiniyor “La içeri girelim de biz de ecik vaaz dinleyelim” diyor. Diyor ama gitmeye de hiç niyeti yok aslında. Mahmut’un Ömer “Ya aslanım otur oturduğun yerde işte” diyor gülerek. Oturuyor Gıdı.
Ezan "Allahuekber" diyeceğine yakın biz de girdik içeri.
Vaazın konusu "vade yetip de Azrail’in gelme zamanı." Elbette gelecek Hocam. Şimdiye kadar Azrail’in gelmediği bir tek insan var mı yeryüzünde?..
Osman Hocam işinize karışmak gibi olmasın ama maksat korkutmak mı, yoksa İslam’ın güzelliğini anlatmak mı? Bu mevzular İslam’ın güzellikleri ön planda olacak şekilde anlatılamaz mı Allasen? Önemli olan vade yettiğinde açık alınla gitmeye hazır olabilmek değil mi..?
Namazdan sonra cenazeyi kaldırdık. Mekânı cennet olsun.
Nisan ayının ortaları ya, köy için en güzel mevsim bu günler. Her taraf yemyeşil. Bizim oranın otlarındaki yeşillik bile ayrı güzellikte..
Ağabeyimle Mezarlıktan dönerken Eyüp Ağa’nın Hüseyin evinin önünden yukarı doğrulup “Gelin bir bardak çayımı için” dedi gözlerinin içine kadar olan tüm güleryüzlülüğü ile. Severim Hüseyin’i. Her zaman bir güleryüzü, bir muzip tarafı, insana bir yakınlığı vardır.
Ağabeyim “Çok sağol, cenaze evinde içeriz, oraya gitmemiz lazım” diye cevapladı.
Ben, “Valla birer bardak çayını içelim, ben bu adamı kaç yıldır görmüyorum” dedim.
Yolun alt yanındaki uzun duvarın bir başından Abim dolandı, diğer başından ben dolandım, evin önüne indik. Eşki vardı. Bu Eşki’nın kıyafetini oldum olası anlayamamışımdır; Afganistan mı, Arabistan mı, Pakistan stili mi bilmiyorum. Açık griye çalan alışılmadık bir renkte bol şalvar, acayip bir şey işte. Sanırım özel diktiriyor. Sakal dersen öyle abartılı ki..! Oysa bizim köyde insanlar normal pantolon, gömlek, ceket falan giyiyor; eskiden beri de öyle.. Yaşlılarda bir kumaş yelek ki, bu kumaş yeleklerin çoğunun sağ cebinde mutlaka köstekli bir saat olurdu. Serkisof markalı olan daha makbul.. Sakalları ise daha derli toplu.
Evin önündeki masaya yakın oturduk. Güleryüzlü iki genç çay ikram etti sağ olsunlar. İkişer bardak içtik, mis gibi çaydan.
Sohbet ettik. Hüseyin her zaman esprili.
Vedalaşıp ayrıldık.
Okulun bahçesinde 3-4 çocuk oynuyordu. Onları görünce “Okul açık mı?” diye sordum abime. “Açık” dedi.
“Kaç çocuk var?”
“14 tane. Yalnız seneye dört tanesi şehire gidecek. On çocuk kalırsa sorun yok ama dokuza düştüğü anda okul kapanıyor.”
Kanunen öyleymiş. İnşallah dokuza düşmez de, okul da kapanmaz.
Bir zamanlar 120-130 çocuğun okula gittiği koca köyün haline bakar mısınız?..
Bizim köy yerinde duruyor ama içi boşalmış içi…
10-15 sene sonrasını hiç düşünemiyorum bile...
Suat Zobu
.
YORUMLAR
Aslında köyle olan yakınlığım son beş altı seneden ibaret.
Bizimkiler prefabrik bi' ev yaptırdılar, yazdan yaza gidip kalıyorlar.
Bayramlarda da ben gidiyorum.😊 Bahçesine de biraz çiçek domates biber falan.
Köyde yaşlılar var. Gençler de bayramdan bayrama işte.
Kitaplarda okuduğum köylere benzemediği bi' gerçek.
😊 Günümün yazısı
Köyler boşalıyor, şehirler ağzına kadar doluyor. İnsanlar konserve kutularına sıkışmış gibi üst üste yaşıyor adeta. Kalabalık, kalabalık.... Sırf bir avuç toprak görebilmek için hobi bahçeleri ediniyorlar.
Diğer yandan da tarımın ve çiftçinin halini görünce “gitmesin de ne yapsın” diyor insan.
Her zamanki tadında ve çizgisinde bir yazıydı. Sizi okumak büyük keyif!
Sevgilerimle...
Hepimizin bıraktığı köy aynı köy değil elbette. Ve asla olmayacak ne yazık ki. Ancak gün gelecek herkes köyüne dönmek zorunda kalacak. En azından bir karış toprağı kalanlar. Benim penceremden, bir çok açıdan gelecek bunu gösteriyor.
O kadar güzel anlatmışsın ki, sanki birlikte dolaştık tüm köyü. O hiç tanımadığım insanların her birinin siması oluştu gözlerimde. Ortak geçmişimiz varmış gibi adeta onlarla.
Bir anlatım bu kadar olur dedim kendime. Gururla...
Tebrikler, sonsuz saygılar kardeşinden...