İz Bırakanlar (2)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İz Bırakanlar (2)
...
...
Artık vakit geldiğinin haberini alınca, koştur koştur arabaya. Doğru yukarı köye, Osman amcalara.
Ev sahiplerinin bitmek bilmeyen ikramları gelir gelmez daha kapıda, ekşili ayranlar metal bardaklarda..
-İçin için yoldan geldiniz.
(sadece üç dakika süren bir yolculuktu bu, arabayla)
Oturtuverdiler bizi bir çardağa, demleniyor bu arada çay ocakta, tepemizde yeni açmış asma yaprakları aheste aheste sallanmakta.
Ayran sonrası kahve, yanında sıcaktan erimiş çikolata.. Benim mide durduğu yerde çalkalanmakta. Babamın midede ses yok, alışmış demek ki zamanla.
"Hadi ne olur Osman amca alalım köpüşü de gidelim biz bir an önce, yoksa mide zafiyeti geçireceğim bu gidişle" desem de
getiriyor Zehra teyze çayları ve üzümlü kekleri elinde plastik bir tepsiyle.
(bir dilimi neredeyse üç kişiyi doyuracak büyüklükte) ...
Ve daha yeni başlıyor hal hatır sormaca
- Ee kızım baban nasıl annen nasıl afiyettedir inşallah
-Babam yanımda ya Osman amca. Annem de uyuyor işte ne yapsın. Geçen hafta uğradıydım kabristana.
-Ha uyusun uyusun kızım, sivrisinek yok değil mi sizin oralarda ?
(Cenazeye gelmiş vaktiyle Osman amca hatta iki kürekte toprak atmış annemin mezarına)
-Sivrisineği boşverelimde ne zaman göreceğiz, çok merak ediyorum bizim yavruyu, acaba ne alemde ?
-Aceleniz ne kızım kırk yılın bir başı gelmişsiniz, görürsünüz elbette
( iki günün biri Osman amcalardayız halbuki bir vesileyle )
Hem daha dün kapımızın önüne geldi bir çocuk, binmiş eşeğin üstüne.
-Ebru abla Ebru abla. Osman dede şehirden dönmemiş daha. Zehra teyze de Viktırgili izlerken sigortalar mı atmış ne. Gelsin de bir baksın dedi, köyün her işe yetişecesi.
(Viktırgil - victor- yalan rüzgarı adlı bir dizinin karakteri )
Gittim baktım; elinde bir cımbız, küçük bir de ayna, oturmuş kapının eşiğine Zehra teyze.
"Gel kızım gel bende sakallarımı traş ediyorum" demesin mi beni görünce.
İçeriye girdik sonra. Kontrol ettim elektrik var mutfakta banyoda. Salonun ampülü patlamış. Zehra teyzede sanırım çıkarmaya çalışırken kırılmış, yarısı içerde kalmış.
-Zehra teyze kapalı mı elektrik düğmesi?
-Kapalı kızım görmüyor musun yanmıyor işte.
(nasıl yansın ki kırık ampul)
Düğmeyi kontrol ediyorum yukarıya basılı her şey normal.
(ben öyle sanıyorum)
Merdivene çıkıp ampülü sökmeye çalışıyorum. Aniden geriye doğru irkiliyorum. Kalbim pıt pıt. Kendimi saniyeler içinde yerde buluyorum. Meğerse elektrik düğmesini ters takmışlar. Evde de kontrol kalemi olmayınca başıma gelenleri çekmek zorunda kalıyorum ve Zehra teyzenin şoktan çıkarma taktiğiyle daha çok şoka giriyorum. Bir sağ yanağıma bir sol yanağıma tokat atıp duruyor. Ama öyle bir vuruyor ki tam bir Osmanlı tokadı. Benim saçlar kabarmış hangi yöne gideceğini şaşırmış bir o tarafa bir bu tarafa ahenksizce dans ediyor. Elektrik çarpmasından değil de Zehra teyzenin tokatlarından bayılacaktım neredeyse.
Akşamı ettik laflaya laflaya, yavruyu da aldım en sonunda kucağıma, isim muhabbeti dönüyor bu arada.
Babam pamuk diyor, Zehra teyze Sarıkız. Osman amca dedi ki "Ebrunun köpeği o artık, o versin adını siz karışmayın".
Suki olsun dedim, gülmeye başladılar.
( Suki Japonca sevgi anlamına geliyor)
Suki diye köpek ismimi olurmuş. Bu güzel ortamda aklıma başka herhangi bir isim gelmedi dedim.
Biz isim tartışması içindeyken beyaz bir tavuk masanın altına doğru gelince, Suki kucağımdan fırladığı gibi tavuğu kovalamaya başladı.
Babam "Şuna bakın hele, nasılda efeleniyor minnacık boyuyla" deyince Sukinin yanına bir de Efe ekledik.
Bu ismi herkes severek benimsedi de yalnız Zehra teyzenin deyimiyle bizim Suki Efe,
oldu Şukufe...
Dedi bu isme dönmüyor benim dil
Bundan sonra diyeceğim ona Şukufegil.
EbRuAsya //
çok teşekkür ediyorum...
naçiz kalemimi değerli kılıp anlamlandıran, daha fazla kişiye ulaşmamı sağlayarak okuyanların dudaklarına küçük de olsa bir tebessüm konduran Seçki Kuruluna...
yorum & beğenileriyle yürek yolculuğumda anılarıma eşlik eden tüm site arkadaşlarıma...
sevgiyle...
YORUMLAR
İnce belli bardakta demli bir çayla birlikte üzümlü kekin tadı damağımda kaldı sanki.
Malum sahip olmadığım bahçeli ev hayalim (sedirli bahçeli ev) ile örtüşen bir ortam canlandı gözümün önünde. Şukufe'm yok gerçi kıskanç bir tekir kedim var da🤭.
'Yine güzeldi' sevgili Ebru; gülümseten, imrendiren, tebrik ettiren.
Sevgimle....
Rû //
çok teşekkür ve sevgimle
Bazı şeyler bizim en masum, en çocuk yanlarını ortaya seriyor. Gülümsetir bazen, bazen afacanlığımızı süsler.
Ama şunu da gördüm bu güzel yaşanmışlıkta, kent hayatında sıkışan hayatımızın unutuluş yanlarını. O dostane, o içten bakış ve seslenişler, o yürekten yapılan şakalar, davranışlar.
Öykünün bence gülümseten yanlarının yanında en derinden iç çekerek şu zamanda kaybolmaya yüz tutmuş içten ve karşılıksız dostlukları görmek lazım.
Öyküdeki o sımsıcak atmosfer yüreğimizin en hassas damarını yakalıyor.
Akıcı, hoş ve çok ustaca..
Güne gelmesi beni asla şaşırtmadı, tam tersi
güne gelmeseydik üzülürdüm..
En derin tebriğimle
Yüreğine kederin izi uğramasın..
Sevgimle
Rû //
hıımm...
şu kederin izi...
öyle dolu dolusun ki bende
ne diyeyim
kedere uğrayacak yer kalmamış zaten yüreğimde...
çok teşekkür ve sevgimle
En eski Türk geleneğidir değil mi dün gördüğümüz ahbabımızı uzun zamandır görmüyormuş gibi coşkuyla karşılamak, üç porsiyonluk ikramlarla mide fesadı geçirtmek.
Ama beni en çok gülümseten geleneğimiz bir şoktan çıkarmak için başka şoka sokmak yediğiniz tokatların sesi burdan duyuldu, elektriklenmiş saçların dansı da ayrıca gülümsetti.
Suki ile başlayıp Şukufegil ile biten sıcacık bir tebessüm kaldı bize de okurken
Ezcümle okuyanda da iz bırakan duru bir anlatım, samimi bir yorum ve gülümseten anlar.
Gönlünüze sağlık tebrik ediyorum yüreğinizi kaleminizi. Sevgiyle kalın.
Rû //
iyi ki okumuşsunuz yazımı...
mutlu oluyorum ben
birazcıkta olsa insanlar tebessüm ettiğinde... hele ki şu zor stresli günlerin dönemecinde...
şok meselesi efsaneydi yalnız..
Zehra teyzenin parmaklarda balyoz gibi:)))
Bir de televizyon oyuncularını bile aileden biri gibi görmeleri Viktırgil mesela... Halen aklıma geldikçe gülümserim...
çok teşekkür ediyorum sevgili yakamoz deniz
içten samimi sözlerinize
bu güzel yorumunuza....
sevgilerimle
Öyle uzun uzadıya değil, ilk satırında hemencecik çocuk oluyorsun,
Güzellik insanın taaa içinde çocukken yeşerir. Gençliğinde de meyvesini verir.
Sohbetinize çocukluğuna eşlik etmek, kendimi, kendi içimde tutamadığım gülümsemelere bıraktım
Öylesine yalın öylesine tatlı ve öylesine içten ki yazın sana el sallıyorum
Sevgilerimle
Rû //
oy yaa...
ne güzel sözler bunlar çok teşekkür ederim....
hep gül.... e mi ?
ki
gül'sün zaten (🌹)
sevgimle canım...
Rû //
okuduğun için teşekkürler...
sevgimle canım...
🌹
Teması, dili harikaydı. Keyifle okudum.
Kaleminize yüreğinize sağlık
Rû //
selamlarımla. ...
Okurken sürekli yüzümde bir tebessüm vardı. Çok keyifli bir anlatıydı.
Şukufegil ismi de ayrı bir güzel olmuş.:)
Kaleminize sağlık.
Sevgi ve selamlarımla.
Rû //
var ya canım bizim köye gelsen sana da sky gil derler:))
çok teşekkür ve sevgimle
Tam bir köy havası aldım sevgili sairem.
Çocukluğumun yılları geçti gözümden. Şukufe de baya iyi geldi.ismi ile büyüsün diyelim o vakit.
Sevgiler
Rû //
çok teşekkür ve sevgilerimle eMİNe
Rû //
bir tatlı seda, azıcık huzur sağlığımızda yerindeyse daha isteriz ki...
şukufe çok yaramaz ama, ayak parmaklarımı kemiriyor çivi gibi dişleriyle... kemirme işi bitince söylerim sevgi dileklerini..:)))
çok çok teşekkürlerimle sevgili Güşta....
selam ve sevgilerimle