- 232 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
El Terazi Göz Mizan
Rahmetli babamın ayakkabıcılık mesleğinden arkadaşı bir Muzaffer Amcamız var, espirili, yetenekli, çalışkan, şaka kaldırır. Ara ara bizim dükkana gelir, misafirimiz olur, çayımızı içer, bazen bize yemekler yapar elleri ile, mis gibide olur yemekleri ha, bir kuru fasulyesi vardır ki, meşhurdur bizim oralarda, müşteriler denk geldi mi hemen yanaşırlar sofraya...
Baba dostu ne de olsa Muzaffer Amcamız, biz de onun bir dediğini iki etmeyiz dükkanda, hem yemek yaparken hem de diğer zamanlarda. İki üç sene önce ege taraflarında yazlık alınca amcamız, uzun süre yazlıkta geçireceğinden zamanlarını, yemek yapma işi için birilerinin devreye girmesi gerekti. Benim kalfa Murat ile ben bu işi yapar mıyız diye geçirir olduk aklımızdan. Muzaffer Amca yemek yaparken, yanaşıyoruz biraz da naz yaparak ’’Emmi ya şu işi bize de öğretsene Allah aşkına sana dua ederiz en kallavisinden’’ onda da cevap hazır ’’Oğlum biz nasıl öğrendiysek siz de öğrenirsiniz ya bunun tek kuralı var el terazi göz mizan, yani ölçü oğluuum ölçüüü’’
Bizde de yaramazlık çok, o yemek yaparken varıyoruz, olur olmaz espriler sıkıştırıyoruz araya, arada iş gelirse çalışıyoruz arada yine sırnaşıyoruz emmiye . ’’Ya emmi sen aşçıların kralısın ne olur bize de el versen biz de bir meslek edinsek kıyısından köşesinden..’’az kızıyor sinirleniyor, bazen şakadan kepçeyi kaldırıyor ’’Bebeler, dedim ya el terazi göz mizan başka kuralı yok bunuuun’’ biz yine sıkıştırıyoruz ara ara böyle sürüp gidiyor muhabbetlerimiz...
Ayrılık vakti gelip çatınca Muzaffer Amca ile, yani o yönünü yazlığa çevirince biz dımdızlak ortada kaldık bir müddet. Bir gün benim kalfayı aldım karşıma , ’’Ne diyordu bizim emmi Murat, el terazi göz mizan bir deneyelim bakalım şu yemek yapma işini belki beceririz bilader, en kötü Mahmut Usta beğenmezse ağzını ekşitir, biraz da sinirlenir’’ Murat ile bakıştık, tamam mı tamam dedikten sonra karar verdik bir gün yemek yapmaya...
İlk yapacağımız yemek sofralarımızın vazgeçilmezi, Türk Mutfağının gurur kaynağı kuru fasulye; askerde de yediğim ilk karavanaydı acemi birliğinde tesadüf işte. Aldım Murat’ı karşıma ’’Ne yapıyordu Muzaffer Amca ilk, düşünüyorum bir yandan ’’Önce soğanı sonra biberi daha sonra domatesi öldürüyorsun sonra fasulyeyi ekleyip bir de su ekledin mi tamamdır usta’’ Murat ile bakıştık koyulduk işe, soğanı soyarken bir gözlerimiz nemleniyor ki sormayın gitsin, daha o zaman soğan soyarken sakız çiğneme işini keşfetmemişiz. Karşılıklı hüngür hüngür ağlıyoruz eski Türk filmlerine ağlar gibi uzaktan gören de bir yakınımızı kaybettik sanır. Neyse uzatmayalım ağır aksak, eksiği ile fazlası ile o gün o kuru fasulyeyi sofraya kadar kazasız belasız ulaştırdık ulaştırmasına da biz de az kalsın ruhumuzu teslim ediyorduk. Yemeğimize pek olumsuz eleştiri de gelmeyince, daha sonra bu işi hakkı ile kotarabileceğimiz aklımıza yattı. İki üç senedir Muzaffer Amcasız ne yemekler yapıyoruz dükkanda, buyurun sizi de bekleriz efendim yolunuz düşerse bizim oralara. Ama o lafı da hiç unutmuyoruz ’’El terazi göz mizan’’