yazı
başımı unuttum. duvarla karıştırılmış şarkının mor pullarından bahsediyordum. tekirin kayıp çizgisinden. sokak taşmış diyorlar. bunu kendime tane tane anlattım. bak her şey güney. terlikli çocuk, somun, birkaç kavanoz. balkona kadar koştuk.
beni bir yerde yanlış telaffuz ettim. göz göze gelecek mavi bir kapı aradım. mavi kapı olabilecek herhangi bir şey. ipe dizilmiş kutsanmış uğurlanmış… (burada tanrıya avlu mu derler)
başımı daha sıkı tuttum. ayak ucuma kadar yuvarlanacaktık. senden kıyısı olan bir fikir beklerdim.
YORUMLAR
Bu sabah uzunca bir süre ‘mavi kapı’ fotoğraflarına baktım. O kapıdan geçip bir sonsuzluğa açılsın istedim içim.
Yazınızı okuyup da “ mavi bir kapı” ve benzer bir düşünceyle karşılaşınca oldukça şaşırdım.
Benim için o mavi kapı sınırlandırılmış pek çok şeyin sınırsız ve sonsuzluğuna açılan bir geçişiydi. O yüzden yazıda geçen “Tanrı=avlu” ilişkisi, bizi çevreleyen ama aynı zamanda sınırlarıyla da bizi koruyan bir yaratıcının parçası olduğumuzu hissettirdi.
/ Yine de Tanrı’nın kudretinin sonsuzluğu düşünüldüğünde, onun kudretini değilse de, söz konusu insan olunca, onun iradesini sınırlamak anlamına gelebilir belki bir avlu. Yazıdan âri... /
İnsanın kendinde var olan o mavi kapıdan geçip, nefes alacağı bir avluya çıkması ne kadar güzelse bu yazı da o kadar güzeldi.
Çok beğendim yazınızı, lütfen yazmaya devam edin.
Sevgiler, selamlar.
sahra
"gölgeyi arıyorum" dedi bay bonzo.
"gölgedeyiz" dedi kadın.
"ben bir sesin gölgesini arıyorum" dedi bay bonzo, bir sesin gölgesi, dünyaya kapı olabilecek o şeyi.
bir şey söyleyecekmiş gibi baktı, uzun zamandır orda dikilip duran bir söğüt. hafif elini kaldırdı. vazgeçti.
evi, arabayı, bir kediyi, yükselen balonları işaret etti, kadın.
sonra, her şey sustu.