- 433 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Doğa Katliamı
DOĞA KATLİAMI
Yetmişli yılların gençleri (özellikle üniversiteliler) memleketi kurtarma peşine düşmüşlerdi. Çok okurlar; seminerlere, konferanslara katılırlar, ikisi üçü bir araya gelince memleket meselelerini konuşurlardı. Sokak ve meydan gösterilerinde ateşli nutuklar atanların sözleriyle kanları tutuşur, idealleri uğruna okuldan atılmayı, hapse girmeyi, sakat kalmayı ve hatta ölümü göze alırlardı. Gençler, birtakım sloganlar içeren afişleri asmak için gece yarıları sokaklara dökülür, kuytu karanlık sokaklarda afiş asma kavgaları çıkardı.
Bizim cenahta en çok “Ne Amerika ne Rusya, milliyetçi Türkiye!” sloganı sevilirdi ve hemen hemen her konuda bir fikrimiz vardı. Mesela Türkiye’nin doğal zenginlikleri konusunda tarımın önemini bilirdik, Tahsin Ünal’ın Tarım Kentleri kitabını okurduk. Herkes gibi biz de Türk turizmi için Bacasız Sanayi derdik. Günlük sohbetlerimizde çok konuşulan bir konu da Türkiye’nin maden yönünden çok zengin olduğu, bu madenlerin acilen çıkarılması gerektiği idi.
Doğrusu bu ya bu fikirleri irdelerken doğayı hiç düşünmemiştik; maden arama ve çıkarma faaliyetlerinin doğal su kaynaklarımıza, nefes almamızı sağlayan ormanlarımıza, çiftçilik ve tarımla geçinmeye çalışan köylülerimizin ekmeklerine topyekûn bir saldırı olacağı aklımıza bile gelmemişti.
Sizin de şahit olduğunuz gibi gün geçmiyor ki maden çıkarma ruhsatı alan Türk şirketlerinin ve yabancı şirketlerin (özellikle Kanadalı) vahşi doğa katliamları basın yayın organlarında yer almasın. Tv ekranlarında ve gazete sayfalarında hep aynı korkunç manzaralar… Doğuda batıda, kuzeyde güneyde, Kaz Dağlarında, Artvin yaylalarında orman katliamları ve siyanür göletleri… Bin yıldır bu topraklarda yaşayan köylüler çaresizce bağırıp çağırıyor, “ekmeğimizle oynamayın, suyumuzu kirletmeyin, dağlarımızı talan etmeyin” diye feryat figan ediyor. Fakat dinleyen kim!..
En son Rize / İkizdere’de yaşandı tahribat. Cengiz Holding; kesici, delici, yarıp parçalayıcı ekskavatörleri ve iş makineleriyle dalmış İkizdere ormanlarına ve derelerine. Ne o? Taş ocağı kuracak, mermer çıkaracak… Bir avuç İkizdere halkı direniyor “Ağaçlarımıza dokunmayın; biz bu ormanlarda bal üretiyoruz” diyor. Dinleyen kim!.. “Bu derelerden su içeriz, bahçemizi sularız; kıymayın suyumuza!” diye feryat ediyor halk. Dinleyen kim!.. Bir avuç İkizdereli, topraklarını korumak için nöbet tutuyor, canlarını ortaya koyarak etten duvar örüyor; fakat nafile! Holdingin iş makineleri, kolluk kuvvetleri korumasında doğa katliamına devam ediyor.
Sevgili okuyucular; biliyorum, bu konu hakkında çok haber izlediniz, köşe yazısı okudunuz, hem İkizderelilerin hem de holding mensuplarının sözlerini işittiniz. Bu meselede beni çok etkileyen ve ömür billah unutamayacağım bir cümle var. Yaşlı bir İkizdereli, kendisiyle röportaj yapan tv muhabirine şu sözü söyledi:
“Eskiden ormanları devlet, vatandaştan korurdu; şimdi vatandaş, devletten korumaya çalışıyor.”
İbret alınacak bir cümle değil mi? Gerçekten de haklı bu yaşlı köylü. Devlet, ormanları korurdu eskiden. Kime karşı korurdu? Vatandaşa karşı elbette. Köylüler ev, dam, ağıl veya kışla yapmak için veya tarla sahibi olmak amacıyla ucundan kenarından ormanı keserek âdeta kemirir ve zamanla hedefine ulaşırdı. Orhangazi’de, genellikle köylerde birçok vatandaşımız orman arazisini zeytinlik hâline getirmiştir. Tabii ki devlet de boş durmamış, tespit ettiklerini mahkemeye vermiş, yakaladıklarını hapse atmıştır. 2/B arazileri dedikleri mülkler bu mücadele ve mahkemeleşmenin sonucudur.
Nereden nereye, öyle değil mi? Şimdi ormanları vatandaş korumaya çalışıyor. Kime karşı? Devletin maden ruhsatı verdiği para babalarına karşı.
Bence iktidar sahipleri İkizdereli köylünün ne demek istediğini iyice idrak etmeli ve maden politikasında değişiklik yapmalı.
Kalın sağlıcakla!..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.