- 536 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Karpaz'da Aşk
Kıbrıs, yüzyıllardır nice kültürü bağrında barındırmış, nice toplumlara yuva olmuş ve nice aşklara, nice sevgilere mekân olmuş bir adadır.
Kıbrıs, birçok şiirlere, hikâyelere, romanlara ve filmlere de konu olmuştur. Yazarlarımız, şairlerimiz, sanatçılarımız Kıbrıs’ı eserlerinde yeniden yaratmışlardır.
Yazarlarımızdan Erol Ateş de bunlardan biridir. Annesi Kıbrıslı olan yazar Ateş, Kıbrıs’a sonradan gelmiş ve bir daha buradan ayrılamamıştır. Kıbrıs’ın güzelliği, insanları, kültürü onu büyülemiş ve kendisine bağlamıştır. Kıbrıs’a adeta aşık olan yazar, Kıbrıs’ı mekan tutarak ömrünün kalan kısmını burada geçirmeye karar vermiştir.
Erol Ateş, “Talihsiz Sultan”, “Prenses Leyla’nın Aşkı” gibi romanları bulunmaktadır. Kıbrıs’a geldikten sonra “Karpaz’da Aşk” adlı romanı kaleme almış ve bu romanla gündeme gelmiştir.
Karpaz’da Aşk, aşk ve drama içerikli klasik tarzda yazılmış bir romandır. Roman, adada bölünmüş, iki toplum arasında yaşanan hazin bir aşk hikâyesini konu ediniyor.
Erol Ateş, bu romanında tutkulu bir aşkı, entrikayı, farklı dilleri, dinleri, ayrı örf ve adetleri, değişik kültürleri, birbirine tamamen zıt olan iki toplumun sosyal yaşantılarını tarafsız bir gözle kurgulayarak anlatıyor. Hemen, hemen, romanın her sayfasına serpiştirilen Psikodrama niteliğinde Paradigma çözümleri göze çarpıyor.
Klasik romantizm ve Psikodramayı bünyesinde barındıran bu eser, yaşadığımız hayatı, farklı gözlerle, vicdan muhasebeleri yaparak, okuyucularını tatlı ve acı anılarıyla baş başa bırakıyor.
Roman, KKTC’nin en uç bölgesi olan Dipkarpaz Köyü’nde geçiyor. 1974 Mutlu Barış Harekâtından sonra ada, ikiye bölünmüş, halklar, Kuzey ve Güney olarak iki ayrı devlet halinde yaşamlarını sürdürmeye başlamışlardır.
Karpaz Bölgesinde Rumlar da yaşamaktadır. Rumların çoğu güneye gitmişse de burada yaşayan bir kısım insan kalmıştır. Bunlar, evlerini, bahçelerini, tarlalarını bırakamamış, komşularından, topraklarından kopmamışlardır. Bunların bir kaç kişi de olsa çocukları için bir Rum Okulu açılmıştır. Rum tarafından da öğretmenler gelmektedir. İşte bu öğretmenlerden biri de Helen isminde güzel bir genç bayandır.
Rum vatandaşların çocukları, Rum okulunda, Rum öğretmenler eşliğinde tahsillerine devam etmektedirler. Helen, kendi halkı tarafından sevilen, mükemmel Türkçesiyle Türkler tarafından da saygı gören biridir.
Ailesi Güneyde oturduğundan Helen, okula yakın bir pansiyonda kalır. Genç kız, fırsat buldukça hafta sonlarında Güneye geçerek ailesiyle hasret giderir. Ailesinin tek çocuğu olan Helen oldukça alımlı, bir o kadar da güzel bir kızdır.
Kasabanın serseri Rum genci Yorgo, Helen’in güzelliğine vurulur, delice bir tutkuyla Genç kıza aşık olur. Yasadışı yollardan kazandığı parasına ve zorbalığına güvenen Yorgo, her fırsatta Helen’in önüne çıkar. Ona arkadaşlık teklif ederse de bu serserinin hakkında hiç de iyi şeyler duymayan Genç kız, Yorgo’nun kendisine bir kötülük yapmasından çekinir. Başına bir şey gelmesinden korkar her seferinde Yorgo’nun teklifini kibarca geri çevirir. Ama Yorgo, uslanmaz, bir baş belasıdır. Helen’i görebilmek için “Yeğenim” dediği kız çocuğunun derslerini bahane edip sık sık okula gelmeye başlar.
Türklere karşı için, için kin bileyen Yorgo Parasına güvenip kendi kafasına uyan Rum gençlerini etrafında toplamaya başlar. Gençler arasında ufak tefek kavgaların altından hep Yorgo çıkar. Kasabanın huzuru için iki toplumun arasında bir gerginlik olmasın diye Belediye başkanı ve Karakol amiri bu ufak çaplı olaylarda Yorgo’yu her seferinde affederler. Güzel Helen’in hayatı Okul ve pansiyon arasında tekdüze, monotonca devam ederken kim bilir belki de bir genç hayatını değiştirecek, tüm insanlar gibi o da bilinmeyen kaderini yaşayacaktır…
Bir gün Türkiye’den genç bir subay Kıbrıs’a tayin edilir. Bu, Erol adında genç bir teğmendir. Küçük birlikte lojman olmadığı için genç teğmen birliğine yakın olan Dipkarpaz’da bir pansiyona yerleşir.
Genç teğmen, pansiyonda kalan Helen’i görünce onun güzelliği karşısında çok etkilenir. Bir gün bir öğretmen arkadaşı teğmeni eve davet eder. Helen de oradadır. Tanışırlar ve arkadaş olurlar. Helen, ona Kıbrıs’ı gezdirmeyi teklif eder. Böylece aralarında bir yakınlık başlar. Bu yakınlık kısa zamanda aşka dönüşür. Ama kızın Rum olması, teğmenin bir Türk subayı olması bu aşka engeldir. Çünkü Helen’in ailesi bu aşka kesinlikle onay vermeyecektir.
Genç teğmen, Helen’in Rum olduğunu anlayınca bu aşkın zor olduğunu bildiğinden aşkını kalbine gömer. Ve bu aşktan vazgeçer. Ama olaylar farklı geliştiğinden bu aşk tekrar alevlenir. Tabii böyle bir aşk romanında karşılıksız aşk olmazsa olmaz. Şeyda isimli genç bir kız da teğmene âşık olur, teğmene yaklaşmaya çalışır. Düşme bahanesiyle teğmenin kollarına atılır. Helen de bu olayı görünce yanlış anlar. Günlerce aşk acısı çeker. Gerçek sonradan ortaya çıkacaktır.
Helen, Teğmen Erol’u anne ve babasıyla tanıştırır. Annesi babası bu aşkı nasıl karşılayacaktır? Babası zaten bir Türk düşmanıdır. Bir Türk subayı damadı olmasını isteyecek midir? Babası Erol’un bir Türk subayı olduğunu öğrenince ne yapmıştır? Nasıl davranmıştır? Bu sorulara romanın ilerleyen sayfalarında cevap buluyorsunuz.
Helen ve Erol, böyle bir anlayış karşısında ne yapacaktır? Nasıl davranacaklar? Bunlar okuyucuların kafasında o an oluşan sorular oluyor. Okuyucu merakla sayfaları çevirip bu sorulara cevap arıyor.
Burada okuyucu, Yorgo’yu merak ediyor. Bu aşk karşısında Yorgo’nun tutumu ne oluyor? Nasıl karşılıyor ve neler yapıyor? Tabii hoş görülü olmasını kimse beklemiyor. Kötülükleri ile bilinen Yorgo, romanda kendisinden beklenilenleri ortaya koyuyor. Çünkü o, kötülüğün bizzat kendisidir.
Yorgo, Karpaz’da yaşayan Rumları kışkırtıp Helen’e karşı tavır almalarını sağlar. Helen, vatandaşları tarafından dışlanır. Öyle ki Helen aşkı ve vatandaşları arasında bir tercih yapma noktasına gelecektir. Peki, Helen’in tercihi ne olacaktır? Çok sevdiği aşkı mı, yoksa yıllardır birlikte yaşadığı, aynı dili konuştuğu, aynı dine mensup olduğu vatandaşları mı?
Romanın sonlarında Yorgo, tüm kötülükleri ile okuyucunun karşısına çıkar. Roman adeta Yorgo’nun etrafında gelişir. Ve roman beklenmedik bir şekilde son bulur. Artık bunu okuyucunun kitabı alıp okuması için açıklamıyoruz. Biraz merak her zaman iyidir diye düşünüyoruz.
Karpaz’da Aşk romanı yayınlandıktan sonra film yapımcılarının da dikkatini çekmiş. Rüzgar Eren Film Şirketi tarafından Kıbrıs’ta çekilmek üzere, filme alınmak için bir sözleşme imzalandı. Serpil Şahin filmin yapımcılığını, Hakan Şahin de yönetmenliğini üstlendi.
Filmin çekildikten sonra yurt dışında film festivallerine katılacağı ve birçok ülkede gösterime sunulacağı belirtildi.
Filmin fragmanı yayınlanmış olup en kısa zamanda Karpaz’da çekime başlanacağı belirtildi. Biz de heyecanla bu filmi bekliyoruz. Hatta birçok oyuncunun Kıbrıslı Türklerden oluşturulması düşünüldüğü belirtildi.
İnanıyoruz ki bu film sayesinde Kıbrıs’ımızın tanıtımı en iyi şekilde yapılacak ve Kıbrıs’a karşı merak unsuru artacaktır. Bu vesile ile de gerek Türkiye’den, gerekse diğer ülkelerden birçok turistin adaya geleceğine inanıyoruz.
Şimdiden başarılar diliyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.