- 659 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
799 - GEÇİM DERDİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Onur BİLGE
Neslihan Hanım’ın arkadaşı Gülcan Hanım da Virane’ye gelenlerden biri. Onlar bitişik evlerde oturuyorlar. Çok sıkı fıkılar. O da boşadığı kocasından dertli. Define’ye dert yanar durur.
“Geri zekalı adam bizi mahvetti! Kaç gündür çile çekiyorum! Oğlan gitti, askerliğini tecil ettirdi geldi. Okul bitince süresi üç yılmış. Süreyi şimdi başlatmış oldu, onun yüzünden. İki yıl erteletti askerliğini. Üç yılın sonunda müracaat etseydi beş yıl kazanacaktı. Neyse! O da aradan çıksın!”
“Nasıl oldu? Hırçınlığı geçti mi biraz?”
“Ruh sağlığı yavaş yavaş düzeldi. Babası iki yıldır onun yanındaydı. Orada strese sokmuş çocuğu. Başının etini yemiş! Beni delirtti, yetmedi. Kızları da delirtti. Sıra oğlana geldi. Onun da hakkından gelmiş! Ersin, şimdi şimdi kendine geliyor. Onu ne kadar sevdiğimi anlıyor da sakinleşiyor.
İstanbul’dan ilk geldiğnde zırdeliydi! Burada, sevgi ortamında huzur buldu. Bu adam, üstüne vara vara delirtiyor insanı! Birine takmayagörsün! Bitti onun işi! Zaten ters ters konuşur. “Yapamazsın! Kazanamazsın! Başaramazsın!” Hep negatif... Güya inadına çalışacaklarmış, kazanacaklarmış!”
Ersin, makine mühendisi oldu. Az daha okulu bitiremeyecekti. Adam başında dır dır! Ben telefon açtım: “Ben sana inanıyorum! Başaracaksın!” dedim. O kadar söyledim, çok değil ama sesimle ona ne kadar güvendiğimi hissettirdim. Kazandı. Okulu bitirdi geldi. Hem de yüksek dereceyle...
Şimdi adam ta oradan yetişiyor bize! Ailemize felaket haberleri yolluyor! “İşte kaçak yazıldı! Yok jandarma geldi! Telefon numarası aldı! Yedeksubaylık hakkını yaktı! Yaka paça askere götürecekler! Parasız, er olarak askerlik yapacak! Halbuki şu kadar maaş alacaktı!” Daha neler söylüyor! Dedim ya... Olumsuz adam!”
“Sen, kardeşleriyle beraber ona ykınlık gösterdiniz. Ona değerli olduğunu hissettirdiniz. Tamamen düzelmiştir artık.”
“Babası ona, sevilmeyen, istenmeyen birisi olduğunu hissettirmiş. Geldiğinde o ruh hali içindeydi. Ben de kızlarla anlaştım. “Onu seveceğim, sizi kenara atıyor görüneceğim. Sakın alınmayın! Öyle gerekiyor bir süreliğine. Bu bir oyun ve onun iyileşmesi için gerekli...” dedim onlara. Küçükken tek olmak isterdi. “Bir benimle ol!” derdi bana. Kocaman adam oldu. Şimdi zor gönderdim odasına. Yanımdan ayrılmıyor. Biliyor ki onu seviyorum. Sakinleşiyor.”
“Sevginin gücüne denk bir güç yok beşerde!”
“Ona yük olduğunu hissettirmiş. O da onun iliğine kemiğine işlemiş!”
“Elbette! İlk zamanlarda aşağılık kompleksi varmış. Şimdi onu atıyor üstünden. Süfli duygulardan arınıyor.”
“Yetişkin bir çocuğa: “Sana şu kadar para döktüm Daha dün verdim, ne yaptın?”denir mi! Muhtaç olduğu hissettirilir, verilenler başına kakılır mı! Bense para konusunda hiç konuşmuyorum. Evde çıt yok! Odasında oyalanıyor. Arada sırada beni deniyor. Gece dışarıya çıkmak istiyor. “Git!” diyorum. “Gitme!” desem, inadına her gece çıkacak! “Sana bir şey olusa ben ölürüm!” dedim. Bir daha yapmadı. Ben hep anlayan oldum. Sabrettim. Ona sevgimi söylerken gözlerime bakıyor. İnanmıyor sanki! Ben de daha sevdiğimi demeden gözlerim der. İki dizi yaş akmaya başlar yanaklarıma... O kadar duygusalım!”
“En çok babasının mı, annesinin mi özelliği taşıyor?”
“Bana daha çok benzer. Kişiliği çetindir. Yüreği yufkadır. Bana çok düşkün ve hayrandır. Babası ona o da babasına eziyet etmiş, İstanbul’da. Beni baba gibi gördü. Babasıymışım gibi eziyete başladı. Baktı ki farklıyım, vazgeçti.”
“Kardeşleriyle arası nasıldır?”
“O iki kızkardeşini yanıma yaklaştırmadı küçüklüğünde. Şimdi araları çok iyi. Kardeşlerine kıyamaz. Sever onları. Hiç kırmaz. Eskiden beri paraya değer vermez. Kazanmaya başlasa, paraya boğar onları. Hepsinin de her istediğini alır. O konuda da benim gibidir.”
“Bu huyu hem çok iyi hem de kötü...”
“Ben üç çocuk okutmasam, paraya değer vermem. Ele muhtaç olmamak için biraz kısıyorum. O zaman ancak yetiyor. Gerçi bereketi içinde de...”
“Seninki de kolay değil! Daha bunlar evlenecek! Zor günler bitmiyor ki!”
“Hiç korkum yok! Allah var! Rızka kefil! Dünyaya getirdiğini aç koymaz, açıkta koymaz!”
“Şimdi en önemli olanı ailenin kendi görevlerini bilmesi... Ben ekonomik yönünü kasdettim.”
“Ekonomik yönden de Allah her şeyi öyle bir ayarlıyor ki nerden nasıl geliyor, nasıl oluyor, anlamıyorum. Bu arada bahçeli evin camları takıldı. İçi alçı sıva oldu. Fayansları yapılıyor. Badana edilecek. Öteki evin çatısını yaptırdılar. Kiraya verilmeye hazır ikisi de... “Bu çocukları nasıl okutacağız?” derken araba bile aldık.”
“Allah her zaman yar ve yardımcınız olsun!”
“Oğlum üniversiteye gidecekti. Babam öldü. Miras kaldı. Tam borçlanmaya başlamıştım ki emekli oldum. Sonra eşimden ayrıldım. Ondan nafaka falan istemedim. Babamdan yetim aylığı bağlattım. Bu arada annemin eski evi yıkılıyordu. “Kiraya ver de bakılsın! Kirasından geçtim, yıkılmasın!” dedi. Kiraya verdim. Altı ay kira almadım. Tamir ettiler, boyadılar, oturuyorlar. Kirasını ben alıyorum. Az da olsa... Kendi evlerimi de versem kiraya, yeter de artar bile. Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz! Anneme Allah uzun ömür versin!”
“O da ölen eşinin emekliliğinden faydalanıyordur. Annene çok kızıyordun. Bu gün dua ettin.”
“Yine de kızıyorum. Geçenlerde bana oğlum için diyor ki: “Onu sev! Sevgiye herkesin ihtiyacı var. Yaşlıların da ihtiyacı var!” Bugüne kadar nerdeydi! Ben onu o kadar severken o beni hep itti. Çocukuyum diye beni istemedi. Şimdi çocuklarım büyüdü ya... Onlardan yardım umuyor. Benden de sevgi bekliyor. Sevgi kuştu. Avuçlarına koyduğumda sahip çıkmadı. Uçtu gitti! Artık gelmez! Gelse de camdan bakar. İçeriye girmez. Yakalayamayacak!”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 799