- 296 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ESKİYLE GELEN YENİ
Yoksulu kırmadan, küçük düşürüp incitmeden, nasıl ona yardımcı olunabileceğini anlatan bir hayat hikâyesi. Duygulu bir hikâye ben beğendim. Sizlerin de okuması için alıntı yaptım. Beğenilerinize sunuyorum. Buyurun okuyun takdir sizlerin…
Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu seyretmekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı, hem de güçlükle…
Üstü başı temizdi ama bayağı eski ve pejmürdeydi…
Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp:
– “Küçüüük!” diye seslendi.”
Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!” Çocuk, ona dönerek:
– “Gerçekten çok güzeller!” diye tebessüm etti, “Ama benim bir bacağım doğuştan eksik”.
– “Bence önemli değil!” diye atıldı adam. “Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı veya vicdanı.” Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:
– “Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi.” Çocuğun kafası iyice karışmıştı...
Bu sefer adama doğru yaklaşıp:
– “Anlayamadım! Dedi. Neden öyle olsun ki?”
– “Çok basit!” dedi, adam. “Eğer vicdanımız yoksa cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler…” Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti.
O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işaret ederek:
– “Baktığın ayakkabı, sana yakışır!” dedi. “Denemek ister misin?” Çocuk, başını yanlara sallayıp: – “Üzerinde 160 lira yazıyor” dedi, “Almam mümkün değil ki!”
– “İndirim sezonunu senin için biraz indirim yaparım!” dedi adam, “Bu durumda 100 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 50 lira eder.” Çocuk biraz düşünüp:
– “Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!” dedi, “Onu kim alacak ki?”
– “Amma yaptın ha!” diye güldü adam. “Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım ”Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:
– “Üstelik de öğrencisin değil mi?” diye sordu.
– “İkiye gidiyorum!” diye atıldı çocuk, “Üçe geçtim sayılır.”
– “Tamam işte!” Dedi adam. “öğrenci indirimi %40 tır. İndirimi yapsak 20 lira, geriye kalır 30 lira borcun.
-"Çocuk benim hiç param yok ki, alamam" der.
Eski ayakkabı var, onu bana verirsen üste para bile veririm. Eski bir ayakkabı benim işime yaramaz, veririm de sen ne yapacaksın ki? Tamam o zaman bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!” Hayırlı olsun…
Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek:
– “Benim satış işlemim bitti!” dedi, “Sen de bana bunu kaça satarsın?” Söyle de alışverişimizi bitirelim dedi...
– “Şaka mi yapıyorsunuz?” diye kekeledi çocuk, “Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?”
– “Sen çok cahil kalmışsın be arkadaş…” dedi adam. “Antika eşyalardan haberin yok her halde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar çok para eder. Ayakkabıcı eski ayakkabıyı eline aldı inceler gibi evirdi çevirdi senin ayakkabın 100 lira eder ama ben 80 e alırım. 20 lira da kazanmak benim hakkım değilmi?
Çocuk, hakkın anlamında başını salladı...
Senin kalan 30 lira borcunu düştükten sonra üste 50 lira verebilirim. Veriyorsan al 50 liranı...
” Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları üzerinden atabilmiş değildi. Mutlaka bir rûyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya.
Çocuk, adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:
– “Bana göre bu ayakkabıya 40 lira yeterli”, “İndirim mevsimini başlamıştı ya!” dedi çocuk.
Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu, indirim yaptığın için teşekkür ederim dedi. Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu olamazdı...
Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:
– “Babam haklıymış!” dedi. “Sakat olduğun için üzülmene hiç gerek yok! Demişti...”
Her rüzgâr savuracak bir toz bulur,
Her hayat yaşanacak bir can bulur,
Her umut gerçekleşecek bir düş bulur,
Bulunmayacak tek şey senin benzerindir, unutma!
Hiç olmazsa şu bayram günü yoksulları doyurup, giydirip sevindirenlere ne mutlu. Allah’ta onları sevindirsin... Selam ve muhabbetim böyle paylaşımcı hayır severlere gitsin...
ESEN KALINIZ
Abdullah Haktankaçmaz
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.