- 571 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ruh yazıları (3) Ruha yatırım yapan cennete dönecek
“İnsana şekil verip ruhumdan üflediğim zaman onun için hemen secdeye kapanın” (Hicr 29)
“Sonra insanın (yaratılışını) tamamlayıp şekillendirdi, ona kendi ruhundan üfledi. Sizin için kulaklar, gözler, kalpler yarattı. Az şükrediyorsunuz” (Secde 9)
“Sana ruh hakkında sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emridir. Size ruh hakkında az bir bilgi verildi.” (İsra 85)
İnsan ‘ilahi bir öz’ taşıyan ruh; ruh, zatıyla meçhul sıfatıyla malum.
Rab da, zatıyla gizli, isim ve sıfatlarıyla apaçık.
Allah sıfatlarıyla her yerde; ruh da, bedende her yerde.
Tabiat her an değişmekte; ölümleri dirimler, dirimleri ölümler izlemekte.
Ruhta ise bu tür değişimler muhal. Ruh sabit; tabiata ait olmadığından tabiattaki yasalar ruhu bağlamıyor; o, tabiatüstü.
İnsanda ‘ben’ denilen kendilik bilincinin adı ruh. İnsan ‘ben aldım’, ‘ben sevdim’, ‘ben savaştım’, ‘ben gördüm’, ‘ben işittim’ vb. derken, beş duyuya atıfta bulunmaz; ben’ini kasteder. O halde insanın zahiri (tabiat) ve batını (ahiret) ruhun etki alanı içinde: ruh, her iki âlemi, bedenli bedensiz, idrak etmekte.
Yıldızların, güneşin, ayın, dünyanın; hayvanların, bitkilerin vb. fıtratı var, iradeleri, yani seçme hürriyetleriyse, yok. İradesi olan tek varlık insan. İnsanın seçme hürriyeti de bedene ait bir özellik değil, ruhun bir özelliği.
Bahçeli bir evde oturuyorum; hafta sonu bahçede bahar temizliği yaptım. Ben onları hissettim; fakat canlanmış ağaçlar, uyanmış çalılar, güller, bahçe otları beni hissetmedi. Dönüp evime baktım; hayır, o da beni görmüyor, işitmiyor, hortumla evin duvarına su tuttum, irkilmedi, bana kızmadı. Nedeni şu ki ne evin, ne bahçedeki ağaçların ‘insanî bir ruhu’ yok; olsaydı, her biri, benim gibi, bir insandı.
Ben; görüyor, işitiyor, dokunuyor, seçimlerde bulunuyor, seviniyor, hüzünleniyor, tozu da hissediyor, kuru yaprağı da. Kuşkusuz ‘ben’ beden değil, ‘ben’ ruh. Bedeni kullanarak dış dünyayı ruh algılıyor; bütün duyular ruha bağlı.
İnsan türünün tabii özellikleri aynı, hangi kıtada yaşarsa yaşasın. Peki, sekiz milyar insanın, -çoğu da bir biriyle çelişen-, neden sekiz milyar fikri var?
Zira her insan bir ‘ben’; bir ruh.
Elma ağacı rüya görmez, fakat insan rüya görür; öyle rüyalar görür ki, onlar gelecekte olacakları ifşa eder. İşte bu da ruhun evvelle, ahirle, zahir ve batınla ilişkisine bir kanıt.
Bilgi cehalet, cömertlik cimrilik, korkaklık cesaret, neşe keder, sevgi nefret, acıma öfkelenme, acı tatlı; hırs, kın, kibir, gurur, inat, tevazu vb. duygular, her insanda farklı; demek hisler ve özellikler bedene ait değil, ruha ait.
Konuşan ruh, susan ruh, dinleyen ruh, arzu eden ruh, nefret eden ruh…
Her çağı yeniden, yeniden kuran ve yıkan ruh.
Allah Teâlâ, insanı en güzel şekilde var etti; ruh ve bedenle. Ruha beka verdi bedene fena.
Ruhu mükemmel hale getirecek olan Kuran ve Sünnet. Ruhunu Kuran ve Sünnetle ıslah eden cennete dönecek.
M. Talat Uzunyaylalı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.