- 411 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DÜŞÜNÜYOR MUYUZ ?
Yüzyılların imbiğinden süzülerek, günümüze ulaşabilme savaşımını kazanmış sözlerden biri de, düşünür Rene Descartes’ın usumuza çivilemek istediği, ne var ki bunda çokça başarılı olamadığı bir sözüdür:’’Düşünüyorum, öyleyse varım.’’
Descartes’in 17. yüzyıldan 21. yüzyıla çığlıklanan sesine sağır kaldı insanlık. Us varlığı, bilinen en ussal yaratık olduğunu kendi kendine ezberletmeye çalışsa da, bunda pek başarılı olamadı:Doğayı değiştirmek adına bozmakla kalmayıp, insan-doğasını da bozdu. Kardeşlerini sömürdü, topraklarına yayıldı, savaştı;aç bıraktı, kıydı ve öldürdü. Özce ve ne yazık ki, en ussal yaratık olan insan, insanın kurdu oldu.
Düşünüyorum demek, kuşku duyuyorum, usa vuruyorum, eleştiriyorum, inceliyorum, soru soruyorum;yanıt arıyorum, betimliyorum, sorguluyorum anlamını içermektedir;yoksa kafamı avuçlarımın içine alıp, parmaklarımı şakaklarıma dayayıp,’’ne olacak bu memleketin, bu dünyanın hali?’’deyip, düşünüyormuş gibi yapmak:topu topu bir kaç kitap-gazete dergi okuyup, radyo-televizyon programlarının/haberlerinin , kemikleşmiş/gelenekselleşmiş inançların, öğretilerin, sözlerin...dayatmasıyla, puslu düşlere dalmak değil...
Varım demek, yeryüzüne bırakılmışlığımdan düşünce yoluyla sıyrıldım, kendimi oluşturdum vr var olmaktan varoluşa dönüşme sürecimde kendimi bilme konumuna vardım, anlamını içermektedir;yoksa, nerde akşam-orda sabah, ye-iç-yat, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, kötülük ve pislikten bana ne, ben çıkarıma bakarım, benden sonra tufan...sözlerinin gölgesinde, yokluğa sürüklenmek değil...
Her işin başı eğitim demenin yetmediğini anlayan ülkeler, düşünen, sorgulayan, araştıran bir kimliği içselleştiren bireyler yetiştirmeyi eğitim politikası kılmaya çabalayanlardır. Yoz, yobazi, tutucu, anamalcı bir anlayışın yayıldığı ve yaşama geçtiği bir yüzyılda, bir ya da birkaç ulusun ussal siyasetler üretmeye çalışması;yarınların genç kuşağını ekin, sanat, yazın, bilim ve felsefeye dayalı bir eğitim-öğretim anlayışıyla yetiştirmeyi amaçlaması, dünyanın kurtuluşuna yetmese de, bilinçli insanlık oluşturma adına, belki bir umut olabilir.
İnsanların bilinçlenme olgusunun ötesinde, yaşar gibi yaptığı;varoluş savaşını vermediği;dayatılanın ötesine geçme gereksinimini bile duyumsamadan, yazgıcı yaşamı benimsediği;ne- neden-nasıl-niçin-nerede-kimlerle-ne zaman ?...benzeri soruları sormadığı;hem yaşamını hem de yaşamı sorgulayamadığı, eşdeyişle, ezbere yaşamdan yana olduğu sürece, sürecektir sömürü.
Son söz olarak:Us varlığı olarak insan, insanı sömürüyor ve açık-seçik türünü yok etmeye çabalıyorsa, düşünüyor muyuz?!...Yoksa, yokuz da, ayırdında mı değiliz bu gerçeğin?!...