- 406 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
793 – AKIL ETMEK
Onur BİLGE
Hemen hemen hepimiz, anlaştığımız gibi bu yazın sıcağında oruç tutuyoruz. Bu gece Neşe uyanamamış. Sahur vaktinde bir şey yiyememiş. Su bile içemeyince oruca niyetlenmeye cesaret edememiş.
“Her gün ne açlık, ne susuzluk... Bugün ne yesem, ne içsem, doymuyorum! Allah aşkı, açlığı ve susuzluğu bastırıyordu. Oruç değilim ya kurt gibi acıkıyorum!” dedi.
“Allah aşkı açlığı da susuzluğu da bastırır. İlk aşık olan ya da kara sevdaya yakalanan kişi yemeden içmeden kesilmez mi!” dedi Mahir. "O düşüncelerinde yalnız sevdiğiyle beraber, huzurlu ve mutludur."
“Yemek yemek ve su içmek doyuma, dolayısıyla mutluluğa yol açar. Kişi sevdiğini düşünerek mutlu oluyorsa, mutlu olma yollarını arayarak mutluluk elde etme gereğini düşünmez bile. Aklına bile gelmez yemek içmek.” dedim.
“Allah aşkından da bahsediyorlar. Nasıl bir şeydir, bilmiyorum. Eskiden erenler evliyalar varmış. Onlara Allah âşığı denirmiş. Bu devirde öyle âşıklar var mıdır acaba?” diye sordu İhsan.
“Vardır. Neden olmasın! Çok kişi vardır da çoğunluk bihaberdir tabii ki. Allah bizi çıkar için sevecek değil ya! Ben O’nun sevgisini istiyorum. Neye gözüm takılsa, bakıyorum, bir vesileyle göndermiş, ikram etmiş. Hamdolsun!.. Her istediğimi verdi. Hiç bir şey isteyecek yüzüm yok O’ndan. Ne verdiyse, Hamdolsun!..” dedim.
“Bir adım gelene on adım gelirim!” diyor. “Yürüyerek gelene koşarak...” Bunlar ne demek? Hangi sevgili yapar bunu! O zaman? Ona doğru ne kadar mesafe kat ettin de O yerinde kaldı! O zaman? Sen O’nu andıkça, O da seni anıyor. Düşünebiliyor musun, Kâinatı Yaratan’ın seni andığını? O’nu zikrettikçe seni zikrediyor. “Ya Rabbi!” dediğinde, “Lebbeyk!” diyor kuluna!” dedi Mahir.
“Bu büyüklükten geliyor işte! “Yöneten, yönetilenin emrindedir.” derler ya... Teşbihte hata olmaz da... Onun gibi zannedersem... Tevazuda bize örmek oluyor.”
“Dolaylı olarak öyle olduğunu söyleyebiliriz İhsan. Her şeye kadirdir! Bu ne muhteşem bir olay! Dualarımıza icabet ediyor. Dediğin gibi her şeyden önce insanoğlu kibirden arınmalı! Allah’ın yarattığı her şey kullarına hizmet ediyor. Neye ne kadar ihtiyaç varsa, o kadar nimet vermiş! Nereye baksam, neyi görsem, insan için yaratılmış! İnsana ne kadar da değer vermiş! Güneşinden bakterisine, her şey bizim için!”
“Öyle de Mahir... Allah, kula kulluğu kesin olarak reddetmiş ama bak, yaşadığınız topluma! Öyle mi gerçekten?"
“Kesinlikle öyle, İhsan! Kula kulluk diye bir şey yok! Öyle olacak olsaydı, öncelikle Efendimize kul ederdi bizi. O, o konuda herkesten daha uygun olurdu. Fakat asla öyle bir olay olamaz! Olursa şirk olur!”
“Günümüzde insanlar sadece Allah’a kul olmuyorlar. Her şeye, herkese kul oluyorlar. Paraya, kadına, içkiye, yemeğe, mala, mülke... Patrona, devlete, şirkete... Kul, köle demek. Memuru da köle oluyor, işçisi de... Ben bunu söylemeye çalışıyorum. Benim kavgam tam burada başlıyor işte! Bir de insanlar ibadeti bile göstermelik yapıyorlar. Bu da beni çileden çıkarıyor!”
“Namaz kılmamak, abdestsiz gezmek akıl kârı değil! Nafile ibadetler gizli yapılmalı. En makbulü, Allah’la kul arasında kalandır. İçine gösteriş karışırsa şirk olur.”
“İbadet de gizli kabahat de... Açık açık günah işlemek ya da işlenen günahı ifşa etmek doğru değil. Kötü örnek olunmamalı, değil mi?”
“Dedim ya İhsan... Farz ibadetler yapılırsa, çalışma süresi dahil bütün günah olmayan işler ibadete dahildir. Diyelim günde namaza bir saat ayırmışız, müminin uykusu bile ibadet olduğu için neredeyse günün tamamını ibadetle geçirmiş gibi oluruz.”
“Sen neden bu kadar düşkünsün bu konulara? İktisattan ticaretten fazla dini konularla alakalısın.”
“İhsan, benim amcalarım dayılarım genç denecek yaşta öldüler. Teyzelerimden halalarımdan da çok genç yaşlarda ölenler oldu. İki tarafta da ellisini gören yok gibi... İnsan ömrü zaten ne kadar ki! İşte yirmili yaşlara geldik. Ne kaldı şunun şurasında! İnsan, ne kadar erken ayılırsa gafletten, o kadar lehine olur! Ölüm, her zaman hastalıktan sonra gelmez ki! Bazen ansızın da çıkar gelir! Elinde garantisi olan var mı! Tabii ki kendimi düşüneceğim! Herkes kendisini düşünmeli! Paçasını kurtarmaya çalışmalı! En iyi ticareti yapmaya çalışıyorum ben. Dünya ticareti dünyada kalır!”
“Bu dünyada, bu devirde Allah âşığı olsaydı, galiba senin gibi olurdu Mahir. Yüzüne bakınca içime sevinç doluyor. Öz kardeşim gibi hissediyorum seni. Ne güzel! İyi ki varsın! Uzun yıllar var ol ve hep yanımda ol İnşallah!”
“İnşallah! Zaten aynı memleketteniz. Allah ne kadar ömür verdiyse, bu samimiyette devam ederiz.”
O ikisi, gerçekten çıkarsız ve riyasız arkadaşlık ediyorlar. Birkaç arkadaş aynı evde kalıyorlar. Orçun’la birlikteler ve hiç ayrılmadılar. İnşallah memleketlerine döndüklerinde de uzun yıllar hep beraber olurlar! Kendilerine bahşedilen hayatın güzelliklerini paylaşırlar. Ancak Orçun Balıkesirli. Okul bittikten sonra onunla bir daha karşılaşabilirler mi, arkadaşlıklarını aynı şekilde sürdürebilirler mi bilmiyorum. Bana bu biraz zor gibi geliyor.
Virane Kafe’de bir arada olduğumuz zamanlar, duyguların ruha sığmadığı, fışkırdığı zamanlar... Buna bir de toplu ibadetin güzelliği eklenince, sımsıkı bir yumruk gibi hissediyoruz kendimizi. O kadar güçlü bir bağ var aramızda. İslamiyet, böyle bir bağ gerektiriyor zaten. Onun doyulmaz tadının keyfini çıkarıyoruz.
“Sevdiğim bir arkadaşıma demiştim demiştim ama bildiğini yapmıştı. Günaha gark olmuştu ve ecel ona çok yaklaşmıştı. Ben de bir şiir yazmıştım, bir zamanlar onun için. Son Darbe! Rest çekiyordum o şiirde! Ne yazık ki Huzuru Mahşere şeytanıyla gidecek. Yaptıklarından ve yapmadıklarından ötürü cezaya çarptırıldığında, onu suçlayacak. Şeytanı da: “Bana uymasaydı! Yapmasaydı etmeseydi!” diyecek. Allah ona beynini kullanmasını emretmişti. Ben de elimden geldiği kadar dil dökmüştüm. Artık cezasına katlanacak! İnsan nereye baksa, aklına ne gelse tefekkür etmeli gençler! Tefekkür, fikretmek demek... Aklı kullanmak... Düşünmek ama sürekli...” diyerek katıldı sohbetimize Define.
“O zaman İlahi huzur gelir insana. Yakınlık hasıl olur. Kurbiyeti, O’nunla olan huzuru yakalar. İşte o zaman Allah, daima O’nunla olana her şeyi, o daha istemeden lutfeder.”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 793
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.