- 443 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
782 – GÖNÜL İŞİ
Onur BİLGE
Bahtiyar Bey de yuva kurmak istiyordu ama aşk evliliği yapmaktan yanaydı. Bence gözüne Işıl’ı kestirmişti. Henüz hakkında hiçbir şey bilmediği bir kızla derhal, paldır küldür evlenmeye kalkacak değildi ya... Dedenin ağzından laf almaya çalışıyordu. Tavsiye edeceği birinin olup olmadığını sorması da bu sebepleydi ama bu iş teklifi değildi ki! Dede o eli görmedi.
“Ben de hayırlısıyla evlenmek istiyorum ama bunun için öncelikle gerçek anlamda sevda arıyorum.”
“Allah, gönlüne göre versin, evladım! Mecazi aşkı bilmeyen Allah aşkından da bihaberdir. Mecazi aşk, tramplendir. Dilerim en güzelini yaşarsın! Ondan da İlahi aşka atlar, vuslata erersin!”
“Her şeyden önce fiziken ve ruhen beğendiğim biri çıkmalı karşıma. Evleneceğim kadına sırılsıklam aşık olmalıyım! Yoksa olmaz! Sırf evlenmiş olmak için evlenmekle hayatımın hatasını yaptım zaten.”
“Dileğini ona göre dile, o zaman. “Allah’ım, bana, beni Sana ulaştıracak güçlü bir aşk ver!” de! Bu üç aylarda aklına geldikçe bunu tekrarla. Mutlaka verecektir. Vermezse de duanın sevabı, sana yeter!”
“Diliyorum. Her sabah güne dua ederek başlıyorum.”
“Üç aylara girdik. Namaza başladık mı? Ömür azalmakta...”
“Henüz hayır!”
“O’nun da bizden istedikleri var ve onlar bizim çıkarımıza...”
“Biliyorum.”
“Bedel ödemeden olur mu!”
“Tabii ki olmaz!”
“Namaz nedir, biliyor musun? Cennettir! Mutluluk yere düşmüş, eğilip almaktır. Allah insanlara bel vermiş, eğemiyorlar, el vermiş veremiyorlar, gönül vermiş, sevemiyorlar. Kullarına cennette, el değmemiş eşler verecek. Emirlerine huriler, gılmanlar... Onlara hizmet edecekler. Çiçeklerle dolu bir bahçe insana rahatsızlık verir mi! Dekor olarak bile çok güzel olacaklar... Ellerinde tepsilerle dolaşacaklar. Dilediklerini ikram edecekler. Orada iş yok. Para kazanma derdi yok. Ne güzel!”
“Şüphesiz! Ancak benim bir şüphem var! Şu kadın milleti girince, cennet cennet olarak mı kalır, cehenneme mi döner acaba?”
“Orada, insanlardan kıskançlık alınacak. O zaman kadınlar birbirlerini de kocalarının başlarının etini de yemeyecekler!”
“Espriyi espriyle karşılaman ne kadar hoş! Dostluğun gerçekten çok güzel!”
“Eyvallah! Kadınla da olmaz, kadınsız da... Sonsuz cennet nimetleri için eli kolu bağlı beklemek akıl işi mi!”
“Mutlaka bir yerlerde doğru kadın vardır! Onu bulunca, yaşamaktan keyif alır hale gelebilirim. O zaman gönül huzuruyla ibadet de ederim.”
“Az bir dünya metaına dazıra dazır çalışmak... Bu gidişle sen, ona ayıracak zaman da bulamazsın! Yine tartışmalar başlar. "Yeter artık kocacığım, biraz da benimle ilgilen!" "İktisatlı ol karıcığım!" falan...”
“Bulabildiğim zamanı nitelikli yaşamaya başlarım İnşallah! Bunu yapmayacak kadın doğru kadındır! Yok, ben hayatın o tarafında olmadım hiç. Sadece birlikteliği kaliteli hale getirmek için çaba sarf edilmeli!”
“Yani sen: "Karıcığım, ben ne yapacağım bu kadar parayı! Haydi biraz gayret et de bitirelim!" mi dersin?”
“Evet! Kazandığım sürece ve elime geçen miktar için öyle...”
“Espri için uçlardayım! Ortası vardır mutlaka.”
“Evet öylesin! Demek ki sen de hayata farklı yerlerden bakıyorsun. Tabii ki her şeyin azı karar, çoğu zarar... Tutumluyum. Cimri değilim. Gelirimi rasyonel kullanırım. Biriktirip, iyi şeye veya isabetli yere yatırmayı severim.”
“Azları, sabırla topla, çok olsun! Çok, her kapıyı açar. Allah, yokluğunu göstermesin! Kimseye muhtaç etmesin! Sende yoksa kimsede yok! Asla vermezler! Aza kanaat etmeyen, çoğu hiç bulamaz. Şaka benimkisi...”
“Kadınlar arasında dolaşan bir tanım vardır. “Azı olmayan, çoğu olan erkek!” Tercihleri de odur!”
“Onlar doyumsuz kadınlar...”
“Bir de “Adam gibi adam!” lafları vardır. İllet oluyorum! Kadın milletine karşı antipati uyandırıyor bende.”
“Adam gibi adam, kadın gibi kadın olanın hakkıdır!”
“Özeleştiri yapmıyorlar. Kimse “Ben kadın gibi kadın mıyım hakikaten?” demiyor. Parayı seviyorlar ama acaba hiç para kazanmışlar mı? İş bulmanın, çalışmanın, iş hayatının sorunlarına sabretmenin ne demek olduğunu biliyorlar mı?”
“Bilenler de vardır. Fakat onlarla bir süre yakından ilgilenmek, konuşmak, hayat hikâyelerini kendilerinden dinlemek, emin olmak için de yakınlarına teyit ettirmek gerekir. İnsana değer verirsen, aradığın cevhere sahip birini bulman kolaylaşır.”
“Bana bir şey demek istiyorsun galiba Necmettin Amca. “Bildiğin biri mi var?” diye sormuştum ve bu sorumu yinelemek istiyorum şimdi.”
“Ben parmağımla işaret ederek: “İşte bu!” diyecek değilim. Onu sen arkadaşlık ederek, dostluk kurarak zamanla öğreneceksin. Benim çevremde de üniversite bitirmek üzere olan ve birkaç yıldır çalışan genç kızlar var. Nasip kısmet meselesi... Ancak, evli kızları ve oğlu olan biri için çok gençler. Aradaki yaş farkını umursamayacak biri de olabilir aralarında. Hayatı senin kadar olmasa da epey tanımış olan biri de vardır. Belki o senin yaşını, sen onun başka bir yanını umursamazsın, bakarsın anlaşıverirsiniz. Hayatta hiçbir şey tesadüf eseri değildir. Bir İlahi plan yapılmış ve tıkır tıkır işlemektedir.”
“Yani ben buraya tesadüfen gelmemişim, seninle tanışmam kaderde varmış. Onu demek istiyorsun ve galiba devamının da olabileceğini kast ediyorsun. Seni anlayabilmek için tercümana gerek var. Kripto gibisin! Çözebilmek için şifre çözücü olmak ya da bulmak lazım!”
“Fazlasına dilim varmaz evladım! Bir vakitler babanın yaptığını mı yapmamı istersin? Kimse kimseye birini dayatamaz! Dayatmamalı! Hele gönül meselelerine dışarıdan müdahale edilmemeli! Ben bunu bilir bunu söylerim! Gönül bu! Nereye konacağına kendisi karar verir. Konduğu yerin sefasını da cefasına kendisi çeker. Kişi de gönül de özgür bırakılmalıdır. Ceremesi de cesaretle göze alınmalıdır.”
“Güzellik konusunda ne diyorsun? Gönül güzeli arar bulur.”
“Gönül kimi severse, güzel odur!”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 782