- 788 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
Mavi Gülüşlü Kadın
Bugün birden aklıma geldi, o akşam gözlerimin şahit olduğu gülüşü, unutmamak için yazmam gerekiyordu. Aslında yazma konusunda çok başarılı olduğumu söyleyemem, öğrenim gördüğüm zamanlarda kompozisyon yazarken bile kopya çekmiş yanımda oturan arkadaşlarımla kağıtları değiştirmişliğimiz bile vardı.
Doğru kelimeleri yan yana getirip, uzun ve anlamlı cümleler kuramıyordum.
Nasılsa yazdıklarımı benden başkası okumayacak, bunun içinde doğru kelimeye ya da yanlış kelimenin pek önemi yoktu. Bir gün birileri okusa bile, o akşam yaşadıklarımı anlamayacaklardı.
Akşam saatleri tam paydos edecektik ve sekreter odama gelip Müdür Beyin beni odasında beklediğini söylemişti. Müdür Bey ve yönetim kurulu, uzun zamandır çalışmalarımdan ve projelerimden memnun olduklarını ve beni bu sebepten dolayı, Müdür Yardımcılığına layık gördüklerini anlatarak terfi edildiğimi söylemişti. Evet, yanlış duymamıştım terfi almıştım.
Bu terfiyi kutlamak için arkadaşlarımı aradım ve işleri olduğundan başka bir gün kutlamak için sözleşmiştik.
İçimde hiç tanıdık olmayan bir ses, ’’ bunu kutlamalısın ’’ diyordu.
Ara sıra arkadaşlarımla gittiğim bir Restorant’ın önünden geçerken bir anda yolumu çevirip içeri girmiştim bile.
Çok sık giden biri olmasam da, garsonlar tarafından tanınmak güzel bir duyguydu. İçimde her önüme gelene sarılma isteğine engel olamıyor, gördüğüm her yüze mutluluk dağıtıyordum.
Her zamanki gibi denizi görebileceğim bir yer seçmiş hatta Special’ımı söylemiş, Ay’ın denize vuran o muhteşem görüntüsünü izliyordum.
Yan masada, yakasında mavi fiyonklar olan beyaz bir gömlek, mavi kot pantolon giymiş, mavi çerçeveli gözlüklü, ayağında beyaz bir spor ayakkabı olan ve yüzünün üst kısmında doğum lekesi bulunan, sarı saçlı, yeşil gözlü bir kadının gülüşüne hayranca bakarken buldum kendimi.
Daha önce hiç yapmadığım bir şeydi bu, nasıl oluyordu da ben birini gözlerimle süzüyordum. Bunu arkadaşlarıma anlatsam inanmazlardı.
O kadar masumdu ki gülüşü, o kadar güzeldi ki mimik hareketlerini, değil ben, dünyanın en iyi şairi olsa anlatamazdı.
Bir şey gizliydi gülüşünde, beni çekiyordu. Sanki varoluşumun sebebini bulmuş gibiydim. Sanki o gülüşte doğmuş, o gülüşte yaşamış gibiydim.
Bir ara göz göze geldik, utanmış ve hemen yüzümü çevirmiştim. Eminim o hâlime daha çok gülmüştü ama bunu görememiştim. Special’ım gelmiş garson başka bir isteğim olup olmadığını sorarken önümü kapatmasına bir taraftan kızıyor, bir taraftan da minnet duyuyordum.
Kızıyordum çünkü gözlerimin şahit olduğu en güzel gülüşten beni mahrum bırakıyordu. Minnetim ise beni az önceki utanç duygusundan biraz da olsa uzaklaştırmasıydı.
Ara sıra kaçamak bakışlar atıyor, o bana baktığında ise hemen yüzümü çeviriyordum. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama göz göze geldiğimizde artık yüzümü çevirmiyordum. Bunu bilinçli mi yapıyordum, yoksa farkında mı değildim hiç bilmiyordum. Gülüşleri, konuşurken yapmış olduğu mimikler, hatta kafasını çevirirken saçlarının dalgalanması, sanki birazdan uyanacağım bir rüyada gibi hissediyordum kendimi. Ve tek istediğim bu rüyanın hiç bitmemesiydi.
Artık o da bana bakıyordu, bundan emindim, çünkü konuşan arkadaşını dinliyor gibi yapıyor ama hiç ona bakmıyordu.
Karşısında oturan arkadaşı durumdan rahatsız olmuş olmalı ki homurdandığını duyuyordum, bana bakışları öfke kusuyordu bunu anlayabiliyordum, ama hiç umurumda değildi bu durum.
Çünkü gözlerim, dünyanın en güzel gülüşüne şahitlik ediyordu.
Garson ara sıra gelip bir şeyler isteyip istemediğimi soruyordu ama onun sorularına da cevap vermiyordum.
Muhtemelen daha önceden tanıdığı, mütevazı, centilmen kişiliğin bir anda bu kadar değişmesine hayret ediyordu, ama bu durumda umurumda değildi.
Umurumda olan tek şey vardı, bu anı kimsenin bozmasını istemediğim ve bunun son bulmasından korktuğumdu.
Biliyordum ki, biraz sonra kalkıp gidecekti ve bu rüya her mutlu rüya gibi son bulacaktı.
Garsondan hesabı istemişti karşısındaki kız ve birazdan gideceklerdi.
Ben çaresizlik içinde, adını bilmediğim, ses tonunu bile duymadığım birinin gidişini izleyecektim.
Sanki yıllar sürmüş bir ilişkiden ayrılıyor gibiydim, acı çekiyordum.
Birkaç adım attıktan sonra bana bakmış ve son kez gülmüştü.
Öyle bir gidiyordu ki, geride iki göz, bir şehir, bir ayrılık ve yaşanmamış günler bıraktığından habersizdi.
Hesabı istedim ve Restorant’tan çıktım.
Bir taksi çevirdim hemen, yürümek istiyordum ama kendimde bir adım atacak gücü bulamıyordum.
Taksinin camından izleyerek geldim eve kadar aklımda kalan o gülüşü ve koca bir şehirdeki yalnızlığımı.