- 376 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
İLKBAHARIN GİZEMLİ GÜZELİ: ERGUVAN
Erguvan, rengiyle, diğer özellikleriyle ve hakkında söylenmiş hikâyelerle, bana göre, ilkbaharın gizemli güzelidir.
Erguvan, her şeyden önce, diğer bir çok çiçeğin aksine ağaçta yetişir. Kokusu da yoktur, erguvanın. Hakkında söylenmiş hikâyeler yüzyıllar boyu sürmüş olsa da, mevsimi kısacıktır. Ancak Nisan’ın sonlarıyla, Mayıs’ın başlarında rastlayabiliriz ona. Nadiren, hava şartları müsait olup da lütfedip gelirse bir de Mart’ın sonlarında. Az görünür, çok durmaz. Acelecidir ve de nazlı. Seyrek görünse de ardından çok konuşulur.
Efsanelere baktığımızda erguvanın kökenlerinin Filistine uzandığını görüyoruz. Daha bilimsel kayıtlar ise Akdeniz, Balkanlar ya da Güney Avrupa ve Batı Asya olarak göstermektedirler, anavatanını. Ülkemizde ise Ege, Güney Anadolu ve Marmara Bölgesi’nde yayılmakla birlikte, dünyada en bol ve en güzel haline, özellikle Boğazın yamaçlarında rastlandığını herkes kabul etmektedir. Bu gerçeği en güzel dile getirenlerden biri de, kendisi de bir erguvan aşığı olan Süheyl Ünver’ dir:
“Neden İstanbul’da Mayıs’a erguvan demezler. Neden Boğaziçi’ne Erguvan Boğazı demezler, aklım ermez. Nedir bu tabiatı sevmemek ve ondan hislerimizi zenginleştirmemek? Erguvan renginin farkında değil, bari sen ol! Erguvanı Boğaz’da vapurdan görmeli. Karadan geçip gitmek hem Boğaz’a ve hem erguvanlara hakaret. Erguvana şiir söyleme, anlatamazsın. kendisi şiir. Gör ve duy, kâfi. Erguvan seven vefalı ise yerinde görür, koparmaz. Erguvanı görmek ister misin? Gözünü terbiye et. Göz musikisi buna derler. Erguvana koku lâzım değil, erguvanlığı kâfi ... İki güzellik bir arada olmaz.”
Evet ... Kısacık bir vakittir erguvan mevsimi; bir görünür, bir kaybolur. İhanetle ve utançla özdeşleşmiş bir hikâyesi de var. Efsane acılı, yâni. Ama İstanbul’ da neş’e buluyor, âşık oluyor, coşup Boğaziçi’ ne taşıyor. Uzaktan pembe bir pamuk şekeri, yaklaştıkça nâzenin, içli ... Ona bakınca ve Süheyl Ünver’in sözlerini de okuyunca, insan, Boğaziçi’nde değil de “Erguvan Boğazı” nda yaşamak ve yaşlanmak istiyor.
En görünen rengi pembedir erguvanın. Biraz Lila. Gizlice mavimsi. Çivit mavisi... Doya doya baktırmaz kendine, baktırsa da doyurmaz. O salkım saçak renkler, o mavimsi pembe çiçekler sadece 15-20 gün içinde yerini yeşil yapraklara bırakır. Yani, bir şiir yazımlık ömrü vardır erguvanın. Belki de bunun için erguvanın sırrını ilk önce ve en çok şairler anlamıştır.
Erguvan, edebiyatın da bitmez tükenmez hazinesidir. Hemen her klasik İstanbul romanında geçer. Hemen her şairin en az bir şiirinin hiç değilse beytinin diline düşer. İşte Bâkî’nin şahane tasvirlerinden bir inci: “Dürr ü yâkût ile birnahl-i murassa sandum / Erguvan üzre dökülmüş katerât-ı emtâr.” (Erguvan üzerindeki çiğ damlalarını görünce, yakut ve mercanla süslü bir fidan sandım.)
Fuzûlî, “Nefî, yâsemenlerle erguvânını kucaklaştırır.” derken Hz. Ali’yi metheder. Şeyh Galib’in buna suali/cevabı ise pek manidar: “Gül mü güler, erguvan mı ağlar.”
Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig’ de içinden erguvan geçen bir baharı şöyle resmeder: “Şark’ tan esen
bahar meltemi, âlemi süslemek için cennet kapısını aralayıp da zeminin lûtfu âsuman üzre gâlip gelince,
âlem süslenmeyi arzu eder ve zümrüt kaynağı coşar. İşte bu letâfet gülistan üzerine düştüğünde, Ebu Cehil
karpuzu bile gülbe şeker döker hale gelir ve erguvân-ı izz ü şevket otağı kurulur.”
Erguvan tarih boyunca hep bir güç ve iktidar sembolü olmuş. Eski Mısır’da asâletin ve erişilmezliğin sembolüymüş. Roma’da da bu manasını genel itibariyle muhafaza ederken, dar anlamda ise asaletin ve yüceliğin en tepesinde bulunan imparatorun ve ailesinin simgesi haline dönüşmüş. Varlıklı olmanın ve gücün de alameti olan erguvan, İmparatordan arta kalanlarla yetinen zenginlerin ve diğer soyluların da en gözde rengi olmuş, aynı zamanda.
Erken Bizans’ta da kıymetini muhafaza etmiş, erguvan. Sonra geç Bizans’ta; artık sahip olacakları bir devletleri bile kalmadığı dönemlerde bile bu rengin yegâne sahibi olma iddialarından vazgeçmemişler, Bizans İmparatorları. Hatta bir ara bu güç ve kibir takıntısı öyle bir noktaya gelmiş ki, imparatorun dışında herhangi bir kimsenin bu rengi kullanması bile yasaklanmış, söylenenlere göre.
Evliya Çelebi’nin, “Erguvan Cemiyeti Faslı” diyerek mevzu ettiği bir de gelenek var. Erguvan, yüzyıllar boyu Bursa şehrinin de sembolü olmuş. Anadolu erenlerinden Emir Sultan’ın her yıl erguvan açma mevsiminde Bursa’ da talebeleriyle buluşması sebebiyle, 14. yüzyıldan itibaren düzenlenen “Erguvan Bayramı” 19. yüzyıla kadar gelenek olarak devam etmiş.
Erguvan ... Ömrü kısa, şöhreti ve methi ve hikâyesi uzun çiçek ... Erguvan ... İlkbaharın gizemli güzeli ...
Remzi Ormancı
Nisan 2021
BURSA
YORUMLAR
Remzi Ormancı
)) Ervugan tamda şimdi Çiçeklenmeye başladı . ve o ne güzel bak bak doyulmuyor.. canı gönülden kutluyorum,bu incelikli,anlamlı güzel paylaşımınızı şair. Gönül sesiniz daim olsun... Saygılarımla...