- 1802 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
AH İSTANBUL...İSTANBUL
Sabahın açılmasını sabırsızlıkla bekliyorum,Muzaffer abim beni almağa gelecektir. Onu görende çok seviniyorum o kadar sıgak ve samimi ki, hele araba kullananda türkü okuması var ya...bayılıyorum vallahi.Sayesinde bütün türküleri öğrenmiş oldum.
Telefonum çalıyor arayan Muzaffer abimdir aşağıda beni bekliyor.Ben çoktan hazırım valizlerimi de yanıma alıyorum. Beyaz arabası güzel İstanbulu dolaşırken geçtiğimiz yolları bana tanıtıyor; burası Levent, burası Haliç, burası Beşiktaş, burası Bebek sokak, burası da Boğaz. Kıyıdakı gemiler çok güzeldir hava da öyle hoş ki, sanki bahardır.İnsanlar sahil boyu gezişiyorlar, kimi balık tutuyor, kimisi kol-boyun sohbet ediyor.Evet görmemişten önce arkada şlarımdan duymuştum İstanbul aşk şehri,aşıkların şehri.Yüregimden heyyy Yeditepe İstanbul seni seviyorum diyesim geliyor.Resim makinam yanımda, Boğazda abime diyorum:
-Abi, benim burda bir resmimi çeksene.Gülümsüyor.Valla çocuk gibi nazıma katlanıyor.Ha bir de abim yaşına göre çok genc duruyor çünki yüregi güzel.Abi kardeş gibi şehri dolaşıyoruz.
-Seni bir yere yemeğe götüreceğim diyor.Leventde bir restorantın karşısında arabamızı otoparka çekiyoruz.Birlikte restoranta giriyoruz.Benim başımda kahve rengli yazma var görenler belki de beni arap sanmışlar.Bir masanın başında karşı karşıya oturuyoruz, abim:
-Ne yemek istiyorsun diye soruyor.
Şaşırıyorum. Yemeklerinizi bilmiyorum ki, abi diyorum.Garson menyünü veriyor onca yemekten bir yemek tanımıyorum ki söyleyem.Abimin yüzüne bakıyorum. Sana en güzel kebabı getirsin İskender kebabı diyor.Tamam getirsin bakalım İsgender kebabı nasılmış.
Pencereden sokaka bakıyorum, kasım ayı olmasına rağmen saksılarda rengareng menekşeler ve farklı çiçekler taze ter duruyor.İstanbul güzeldir yalan desem dilim kurur.Kebabımız geliyor bir de kola alıyoruz.Çok farklı mutfakınız var sizin en güzel dediğiniz İskender kebabını belki de azerıler sevmezler sizler acıyı çok seversiniz ama ben hiç sevmem.Merci çorbasına limon sıkılmadan yenmez.Belki de mutfakınız hakta irelide bir kitap yaza bilirim diyorum abime.
-Sevdinmi diyor İskender kebabını?
-Valla abicim ne iyi değil, ne kötü.Sağolasın diyorum.
Karnımızı doyurup restorantdan çıkıyoruz.
Hava çabuk kararıyor, İstanbul da büyük şehir dolaşa dolaşa bitiremedik.Şimdi eve gidiyoruz abimin evi Gaziosmanpaşa semtinde hem de Aynura yakın.Apartmandan içeri giriyoruz yukarı kata çıkıyoruz kapını bir gecn bayan açıyor ben onu Muzaffer abime benzettiğimden anlıyorum ki bu onun kızıdır.Antrede bir bayan daha var her ikisi bana hoş geldin diyor ve öpüyorlar.Evet bu abimin eşidir.Esmer bir bayan kızı da esmer.Bir de Mustafa var evde o da esmer.Ailesi de güzelmiş abimin. Beşire hanım masanın yüzerine türlü-türlü tatlılar ve yemekler koyuyor çay getiriyor.Meraktan soruyorum:
-Bunun ismi ne?
-Muhallebi.
-Peki bu ne?
-Giğ köfte.
-Bu marul salatası.
Dedim ya acısı olmasaydı daha çok beğenirdim.Aslında çok şey yedim de hepsinin ismini hatırlayamıyorum.
Abimin misafir odası turuncu ve masaların yüzeri gül ve çiçeklerle süslü.Bir iki tane resim de burda çekiliyoruz.Hatıra olsun.Abim leptopunu açıyor hadi gel arkadaşlarınla konuş diyor.Ben de birazacık konuşuyorum çok yorğunum uyumak istiyorum.Abim bana bu oda senin diyor, burda rahat ol kendi evindir diyor, sağolsun.
Yarın Berlaca radyosuna, Hatıce Koça misafiriz.Ben, abim ve bir kaç kişi.Erken kalkmamız lazım.Ümran Tokmak telefon açıyor yarın akşama Mustafa Yıldızdoğanla görüşümüz var diyor.Demek yarın çok meraklı olacak.Yine büyük sevincle yatmağa gidiyorum, heyyy sabah çabuk gel, İstanbulun koynu beni bekliyor, arkadaşlar beni bekliyor.Surlar,Kale duvarları beni bekliyor.Aceba ruyadamıyım?Öyle ise bu ruya da bitmesin...
22.02.2007
Azerbaycan-Bakü
YORUMLAR
Şehr'i İstanbul.Şehirlerin efendisi" Ah!İstanbul İatanbul olalı hiç görmedi böyke keder.Ölüyorum aşkından oldum derbeder!" Sarayburnu'ndan bir gemi kalkar,gelir de yüremi dağlar bu ayrılık.
Yerebatan sarayında üflenen neylerde rakseder bir rock ya da heavy metalci.eder mi tarihimizin içersine şimdi?
Fatih'in fedaisi surları terketmiş de şimdi "sır çocukları"tinerci çocuklarına dönüşmüştür.Bunu Alaladdin Keykubat dahi biliyordu kozmik ışınların moleküllerlyle uzayda ışınlanıp cep telefonunumuza lojistik casusu gbi çörekleneceğini.
Ulubatlı Hasan surlara çıkarken dahi,arkasından bayrağı kapacak olan heybetli Hasan'a "gel peşimden pişman olmazsın"deyip de İzmit pişmaniyelerini ikram etmeseydi halimiz perperişandı şincik.
Karmaşık coğrafyasını içersinde barındıran İsyanbul artık yorgun ve argın.Bir karış toprağa hasret beton yığınları arasında.Tophaneli Murat sevgilisi Piraye'ye bir paket sigara alamadı diye Toptaşı cezaevine düşmese Turgut Özatay'ın babasının katili olacağını bilebilir miydi? Sorarım size kuşkonmazlar?
Hadi hep beraber İstanbul'u boşaltalım İatanbul'un laneti üzerimize çökmeden...