- 545 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Düşük ( bir kadın hikayesi)
Savaşın etkilerinin hala sürdüğü, insanların umutlarının giderek azaldığı bir zaman diliminde
genç bir kadın umut doluydu, çünkü hamileydi. İlk hamileliğiydi ve çok sevinçliydİ, henüz üç
aylıktı bebeği ,köyündeki insanlar için bu çok sıradan bir olaydı. Kendi ailesi içinde. Birlikte
yaşadığı kayınvalidesi ve kayınpederi onun bu durumunu önemsemiyor, hep çalışmasını
bekliyorlardı.
Köyde işler çok yoğundu, Nadiye’nin,sabah namazından önce başlayan yoğun temposu hava
kararıncaya kadar devam ediyor, akşam ezanıyla eve çekilen ailenin evdeki işlerini yine o
yapıyordu. Yemek, bulaşık, çamaşır, ertesi gün için hazırlıklar… Her iş ona bakıyordu.
O gün de, sıradan bir gündü. Sabah erkenden kalkılmış herkes hiç söze dökülmeden belirlenmiş
görev dağılımına göre işinin başında yerini almıştı. Son bir aydır yapılan rutin işlere farklı bir iş
eklenmişti. Kendilerine yeni bir ev yapıyorlardı, bu evin malzemeleri de hane halkı tarafından
eski evin avlusundan inşaat alanına kadar sırtta taşınıyordu.
Nadiye’nin kocası Mustafa inşaatın yapımında en çok çalışan kişiydi. Bebek doğana kadar inşaatı
bitirmek istiyordu, çünkü oturdukları ev çok küçüktü,.
Nadiye ev işlerini çok sevmese de dışarda yapılan işlerde çok becerikliydi. Ormandan odun
toplamak, inekleri için ot biçmek, ekin ekmek, patates dikmek bunlar onun için çok sıradan ve
kolay işlerdi. Inşaatın yapımında kullanılacak taşları inşaat alanına taşımak da, son zamanlarda
yapmak zorunda olduğu işlere eklenmişti.
Nadiyenin işleri giderek artarken karnıda hızla büyüyordu.. O ise karnını gizlemek için çok bol
elbiseler giyiyor, kamburunu çıkararak yürüyordu. Çünkü büyüklerin yanında hamileliğini
göstermek utanılacak birşeydi. Karnının hızla ve aşırı şekilde büyümesi onu tedirgin
ediyordu.Yine de Bunun normal olduğunu düşünmeye çalışıyor, evham yapmak istemiyordu.
Zaten çok soğukkanlı bir kadındı, kolay kolay duygulanmaz veya duygulandığı zamanlarda da
bunu çok iyi saklardı.
Nadiye, inşaatta kullanılacak taşları oturdukları evin avlusundan yaklaşık beşyüz adım ötedeki
yeni inşaat alanına taşımak için yine eski evin avlusundaydı. Sepeti sırtına alıp taşıma düşüncesi
bu kez onu rahatsız etti.. Ama doğacak bebeğini ve yeni evini düşünerek taşları yerinden kaldırıp
sepete koymaya başladı. Sepeti şöyle bir yokladı, yeterli ağırlığa ulaştığına karar verip bahçe
duvarının üstüne çıkardı. Bunu yaparken karnında çok hafif bir sancı hissettiyse de
önemsemedi. Sonra kendiside duvarın önünde hafifçe öne doğru kaykılarak sepeti sırtına almak
için geriye doğru hamle yaptı. Sepetin iplerini kollarını sokarak omzuna kadar geçirdi. Ayaklarını
iyice yere basıp dengesini sağladı. Elleriyle yerden güç alıp oturduğu yerden kalkmaya çalışırken
karnına korkunç bir ağrı saplandı. Hayatı boyunca böyle bir ağrıyla tanışmamıştı, öylesine canı
yanmıştı, neye uğradığını şaşırdı. Bir taraftan kıvranırken acıyı boşverip bir hamle daha yaparak
yeniden kalkmaya çalıştı. İkinci kez gelen ağrı öncekinden de şiddetli ve dayanılmazdı. Ellerini
karnına koydu, dişleri birbirine kenetlendi. Sepeti yere bıraktı, Dizlerinin üzerine çöktü karnını
tutarak acı içinde eve kadar sürüklendi. Evde kimse yoktu, bağırmak istedi, fakat duyulur diye
kendini susmaya zorladı. Köylünün diline düşmek istemezdi, yüzünde boncuk boncuk ter
birikmişti, başörtüsünü dişlerinin arasına alıp var gücüyle sıktı. Bir anormallik olduğunu
düşünürken bacaklarının arasında sıcak bir akıntı hissetti, eliyle yokladı, kanıyordu, şaşırdı,
korktu ama yine de bağıramadı. Ağzındaki başörtüyü biraz daha kuvvetle sıktı gücü giderek
azalıyordu.Ağrı dahada dayanılmaz bir hal almıştı. Kanama artarak devam ediyordu. Sonra
ağrıyla birlikte içinden birşeylerin hızla boşaldığını farketti, aynı anda ilkinden daha da şiddetli
olan bir başka ağrı vücudunu ele geçirmeye başladı kanama daha da hızlanmıştı ayağa kalkmaya bacaklarının arasından bir kütlenin yere düştüğünü gördü sonra bir tane daha.
Karnındaki aşırı büyümenin nedenini anlamıştı...tek başına ikizlerini doğurmuş ama maalesef
erken doğan bebekleri daha doğmadan ölmüşlerdi.üzüntü ve dehşet içinde yere düşen kitlelere
baktı, acı ve öfke ruhunda giderek büyüyordu,ama bu duyguyu hemen kontrol altına aldı, hiç
ağlamadı, öylece kalakaldı, acısı devam ediyorsa da o artık farkında bile değildi. Kaybettiği
bebekleri için üzülmüştü ama çok uzun sürmedi, ona öğretildiği gibi sessiz sitemsiz kalakaldı,
Allah vermis ve almıştı, bu düşünce onu biraz rahatlattıysa da kalbi sıkışmış, göğsünün ortasına
tuhaf bir his çökmüştü.
İsyankar olacağından korkarak hızlı hızlı dua etmeye başladı bir taraftan da eline geçirdiği çarşaf,
havlu ne varsa kanamayı durdurmak için kullandı, bebeklerini bir leğene koyup bahçeye
götürmek için kapıya kadar yürüdü sonra da oracık da yığılıp kaldı…
Babaannemin anısına, ruhu şad olsun…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.