- 446 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Monolog Röportaj-Anlatımla Anlaşılma Arasında Bulunan İnce Perde-
-Sevgili okuyucularımız, şiirle yeniden gönül penceremizi açarak duygu ve hisleri arasında gezinmek için tekrardan karşınızdayız. Konuğumuz yine Gülveren. Sayın Gülveren hoş geldiniz. Bize şiirde anlatım bakımında mısralar arasında ince perdeler varmış gibi yazılan şiirlerde, anlatılmaya çalışılan o ince perdeyi aralamak için, okuyucular açsın gönül dünyaların düşüncelerle fark etmeyle anlasınlar diye yazılmıştır diyebilir miyiz?
-Öncelikle okuyucularıma selamlar vereyim ve size hoş bulduk diyerek, beni okuyucularımla buluşturduğun için teşekkürlerimi edeyim. Öncelikle çoğu şiirler ilk okunmayla anlaşılacak şiirlerdir, bazen de hemen fark edilecek anlamada yazılmıyor, okuyucu araştırmayla değişik yönlerde düşünmeye araştırmaya götüren, kendisini bilgiye ulaşarak bilgilenmesiyle fark etmesiyle, konuya uzak kalmadan içine dahil olarak, belirgin olmayan farkların kendince fark etmesiyle şiire katkı sağlanması şeklinde yazılır. Şair büyük umutlarla yazdığı şiirine, okuyucunun da gönlünü katarak anlaşılmak adına, anlaşılmanın kapısını açarak anlamaya kapı açmasını isteyerek hem kendini hem de okuyucusunu memnun etmek ister. Şair büyük bir mücadele içinde yazarken okuyucusunun da mücadele ederek anlaması için bir kapı açar. Şiirdeki bu esrarlı dünyaya herkes giremez okuyucu biraz meşakkatle araştırmayla, gönlünü içine katarak girebilir, zaten şiirde bu değil midir ,duygu ve hislerin hecelerin eşliğinde gezinmek, gülümsetmek gülmek… Okuyucu okurken sorular sorarak bu sorulara cevap bulması gerekir, ruhunu bilinmezlikten değersiz tutkulardan savlardan yakan lavlardan sorular sorarak bu sorulara cevaplar bularak dinlendirir…Bu tür şiirlerde anlamın okuyucu ile tamamlanması için yazılmıştır, şair kendini yarım görür ve yazar okuyucu ile buluşur okuyucu fikri düşüncesi ile anlar ve tamamalar ve iki yarım bir tam olurlar.
Uzaktan seviyorum seni
kokunu alamadan,
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum
Cemal Süreyya
-Ben okuyucu olarak bunu anlamaya çalışayım. Bir insan nasıl uzaktan sevebilir ki? Kokusunu almadan? Boynuna sarılmadan? Elini tutmadan, yüreğine güzel dokunaklı sözler söylemeden? Düşüneyim bu nasıl olur diye kendime sorayım? Olsa olsa bu aşkla olur az aşkı inceleyeyim, aşkla sevenlerin hallerini izleyeyim gözlemleyeyim…
“Aşk tek bir kişiye, Sevgi birçok kişiye hissedilir
Aşk bir duygu, Sevgi bir durumdur
Aşk, birçoklarının zannettiği gibi birlikte yaşanılan bir duygu değildir. Aşk, her zaman tek başına yaşanılır. Âşık olan kişi aşkını yalnız yaşar. Aşk paylaşılamaz. Çünkü aşk çift yönlü bir etkileşimin ortaya çıkardığı duygu yoğunluğu değildir. Bir tek kişinin karşı cinsten etkilenmesiyle ortaya çıkan bir duygu yoğunluğudur.
Karşınızdaki kişiye birdenbire “Sana âşık oldum” diyebilirsiniz. Ancak “Seni seviyorum” diyemezsiniz. Bu tuhaf karşılanacaktır. Aşkta yaşanılan duygu yoğunluğu sevgiye nazaran daha fazladır. Müthiş bir duygusal haz yaşarsınız. Mideniz bulanır, kalp atışlarınız artar, ağzınız kurur, sakarlaşırsınız. Buna karşın etkilendiğiniz kişi aynı derecede bir duygu yoğunluna sahip değildir. Daha çok şaşkındır.
Zihinsel olarak, kişi âşık olduğunda akıl ve mantık mekanizmaları sağlıklı çalışmaz. Algısal bilgiler büyük yoğunlukla akıl üzerinden değil, duygu üzerinden düşünceye aktarılır. Buda âşık olduğumuzda olayları ve olguları sağlıklı değerlendirmemize engel olur. Birçok aşk yoğun ve hızlı yaşanır ama çabuk biter. Gerçek hayatta mutlu biten aşkların sayısı oldukça azdır.” Alıntıdır.
Bunu da buyurun sizler anlatın.
Bir serçenin kanadın kırk kanlıya yüklettim
Kırk çift dahi çekmedi kaldı şöyle yazılı.
Yunus Emre
-Gerçekten çok güzel anlattınız.
-Yunus Emre’nin bu mısrasın ben değil Üstat Niyazi Misrı açıklamış ondan dinleyelim ve anlayalım yoksa bu kadar derin konuyu hemen bulmamız kolay olmayacak.
"Bir serçenin kanadın kırk kanlıya yüklettim
Kırk çift dahi çekmedi kaldı şöyle yazılı."
Bu beyt tarikat ilminin şerefi ve lüzumu ve sülük ehlini sülûke teşvik beyanındadır. Dış tarafın düzeltilmesinden önce için daha önce düzeltilmesi gerektiğini beyan eder. Zira amelin zahiri kolay, batını ziyade güç olduğundandır.
Kağnı ile yürümek zahir (dışın) ameline misaldir. Kanat ile uçmak bâtın ameline misaldir. Şimdi bâtın ehlinin ameli dışı gören riya ehline ziyade ağır gelir. Çünkü riyalı amel kolaydır. Her ne kadar saman gibi çok olsa değeri azdır, ama hulûs ile olan amel güçtür ve ağırdır. Lâkin her ne kadar altın gibi az da olsa değeri fazladır. “Bir saat tefekkür, bir sene ibadetten hayırlıdır”[5] “Allah Teâlâ’nın kuluna olan cezbesi, ins ve cinnin amellerine denktir.”[6]
Batın amellerinde terk vardır, kağnı ile gitmek gibi değildir. Çünkü tarikat ehlinin ilk ameli terk-i dünyadır. Terk melekût âlemine doğru uçmak için kanattır. Murat yakın ile olan ibadettir.
“Ehl’ullah’ın kanatları var, tüyü yoktur. Zira nurdandır. Melekût âlemine doğru uçarlar.” kanatlar olarda terkleri sebebiyledir. Şeyhlerin telkini, Hz. Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemin mayası ve esma zikri usulüne devam ve ağır perhizler ile biter.
Tarikat ehlinin en alt makamında olanın ihlâsını, sıdkını, yakinini ve güzel itikadını kırk âbidin gönlü çekemez. Çünkü bunlarda terk vardır.
“Dünya sevgisi her çeşit hatalı davranışların başıdır. Bir şeye olan sevgin seni kör ve sağır yapar.”(Kütüb-i Sitte)
Bir kimse nohut kadar cevheri kırk kağnıya yüklettim çekemedi demiş olsa murat onun kıymetidir ki hadd-i zatında yüz altın eder. Bu surette bir cevheri kırk elli kağnıya yükletmek uygundur.
Bu temsil hal ehlinin en düşük mertebesinde olanlara göredir. Zira serçe kuşların zayıfıdır. Uzak sefer edemez. Yüksek mertebede olanlar doğanlar ve şahinler gibidirler. Onların birinin ameli ve yakini ve zevki yüz bin âbidin amellerinden ve yakinlerinden ve zevklerinden fazladır. Onların kanadını kağnı değil belki yer, gök, arş, kürsi çekemez.Alıntıdır (nurettintemurtas.wordpress.com/)
-Teşekkürler ederiz, yeni bir şiirle gönül perdemizi ve penceremizi açarak gülümsemek duygular içinde gezinmek için buluşmak üzere.
Mehmet Aluç/Gülveren
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.