- 395 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KEŞKELER VE MUMLAR
Uzun ve soluksuz bir gecenin koynundan yazıyorum sana bu satırları. Uzun ve soluksuz çünkü peş peşe gelen her gece, sanki bir sona varmak istermişçesine hızlı ve yorucu şekilde üstüme çöküyor. Ben böyle gecelerde keşke 60’larda yahut 70’lerde yaşasaydım diyorum. En çok da böyle gecelerde keşkelerle başlayan cümlelerim olur benim. Keşke mesela şuan seninle Galata Rıhtımı’nda oturup, gelen geçen insanların yüzlerindeki acıları da sevinçleri de çözümlemeye çalışsak. Belki gelip geçen insanlar da, bizim bu boş anlamsız dikkatlerimizi fark ederek bizi incelerlerdi. Ya da keşke şuan seninle gün batmaya yakınken, Arnavutköy’de açık hava sinemasına doğru koşturuyor olsaydık. Belki çıkışta saatlerce izlediğimiz filmi konuşmak üzere bir çay bahçesine gider, denize nazır şekilde çayımızı yudumlardık. Sonra mı ? Sonra gün yine biter, gece çökerdi. Ama bu sefer farklı çökerdi, hissediyorum. Ben bu hissi çocukluğumdan biliyorum. Sanki yeni bir bayramlık almışsın da, bir an önce sabah olsun diye uyumak istemişsin ama heyecandan uyuyamamışsın gibi bir his bu. Seninle geçireceğim her gün böyle heyecanlı ve istekli şekilde biterdi. O zaman günler uzar, geceler kısalırdı. İnsan büyüyünce anlıyormuş hiçbir şeyin çocukluğundaki gibi kalmadığını ve keşkelerle başlayan cümlelerinin arttığını. Her yeni yaşım kutlanırken, önüme getirilen pastalarda bunun izlerini görebiliyorum. Ben doğum günü pastalarımda mumlar yerine keşkelerimi söndürmek isterdim. Sen o mumlarsın işte. Her biri ayrı ayrı simgeliyor seni. Biri yaşanmışlıkları, diğeri yarım kalmışlıkları ve bir diğeri ise hiç yaşanmamışlıkları...
Belki bu yüzden, hiçbir zaman tamamlanamamışlığım yüzünden, doğum günleri ve pastalar hiçbir anlam ifade etmeyecek benim için. Elbette her güzel şeyin bir sonu vardır safsatasına inanmıyorum ama gerçekten her güzel şeyin bir sonu varmış. Seninle bu çağın izdüşümünde ortak tek bir noktamız var. Bu çağ ikimizi de eksik bıraktı. Hem zaten Galata Rıhtımı’da 60’larda ki gibi değil. Açık hava sinemaları da artık yok. Belki hala denize nazır çay içebilirdik. Fakat bu sefer de ne sen varsın, ne de benim denize nazır çay içme hevesim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.