- 1215 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GİDE GİDE GAVUR KÖYÜ YURT OLUR
GİDE GİDE GAVUR KÖYÜ YURT OLUR
Babam ilk kez 1979 yılında, 5 yıl boyunca geri dönmemek üzere Almanya’ya gitmişti. Henüz 12-13 yaşlarındaydım. Ailece ilk kez gurbeti, hasreti, sılayı o zaman tatmıştık. O ana kadar sandım ki babam otobüse binip Malatya’ya gidecek ve sonrada aynı gün akşam köye gelecek diye…
Babam, köy meydanında toplanmış olan yakın akrabalarıyla, komşularla görüşüp, helallik alıp otobüse binip koltuğuna oturdu. Ne zaman ki, babam otobüsün içinde oturduğu yerden, dışarıda beklemekte olan bana dönüp göz göze geldiğimizde bir süre bakıştık, işte o zaman, o ana kadar ayrılığın ne olduğunu bilmeyen ben, donup kalmıştım. Yüreğime tarifi zor bir acı saplanmıştı, konuşamıyordum, boğazım düğümlenmiş, dilim lal olmuştu. Elimi kaldırıp güle güle demek istiyordum ama elim kalkmıyordu, dizlerime bir hal olmuş kıpırdayamıyordum...Otobüs, hırıltıyı andıran gürültü ile arkasında bıraktığı toz bulutu içinde köyün tepesi olan kaşa doğru hareket ettiğinde sanki, yüreğimden bir parça kopmuştu, içim acıyordu.
Rahmetli babaannem(Sittöğ anam); ‘’ Abbasım! giden senin baban emme.., benimde yavrum! yavrum!...canımdan can gitti!,...’ diyerek, başını yukarı kaldırıp göğüs hizasında kollarını olabildiğince açtı. Eller ise avuç içi göğe dönük bakar haliyle sanki gökyüzünü kucaklar gibi; ‘Kurban olduğum Allah! Yolunu açık eylesin, dırnağına daş değdirmesin, kötülere duş getirmesin, Boz Atlı Hızır Yoldaşı Olsun,’...diyerek kâh Abdulvahap’a, kâh Kırklar ziyaretine dönerek; ‘Eyy...Abdılmahap!, Eyy.. Kırklar! bir üzümü kırka bölen kurban olduğum kırklar yüzün suyun hürmetine İrbahamı’mı dara duş etmeyesin...Eyy..! Kurban olduğum Allah’ım, yavrum İrbahamım sana emanet,.. ‘ diye bir çok dua ve yalvarışlardan sonra sesini alçaltarak, duyulur duyulmaz sesiyle sadece kendi kendisiyle konuşur gibi ‘kuya düşen İrbahamım yavrum’..., yavrum seni de bir daha ya gördüm, ya görmedim... Bu gurbetlik niye icat edilmiş ki? Yenecek bir lokma ekmek burda yok mu ?.. Gurbetliği icat edenin gözü çıksın!..Yavrusunu anasından, vatanından ayıranın gözü çıksın!’’... diyerekten bana sarıldı.
O an anladım ki; tekrar ne zaman nasip olup da göreceğimi bilmemek üzere Babam gerçekten gitmişti. Ayrılmıştı evinden, yuvasından. İşte o an, ilk defa ayrılığın ne menem şey olduğunu tatmıştım.
Canım Anam evde uğurlamıştı babamı, otobüsün yanına gelememişti, ağladığını babam görüp de üzülmesin diye, kim bilir belki de ele, konu-komşuya karşı güçsüz görünmesin diye,...Oysa o gece ailece hiç uymamıştık sabahın ilk ışıklarına kadar...Bekledik babamızı beş yıl boyunca…
Canım ANAM tarlada elinde orak ekin derer iken, tarlaya tohum ekerken, harmanda buğday elerken, bahçede ot derip, ağaçları sularken, mevsiminde bostan fidanları dikerken, kışa hazırlık çalı çırpı toplarken, ahırda inekleri sağıp makinede süt çekip yayık yayarken, haşa, hurç kirkitlerken(örerken), dikiş makinesine elbise, bez sökükleri dikerken, gecenin bir vakti ertesi gün tarlada çalışacak bilmem kaç tane ırgata teşt(leğen) dolu hamur yufka yada ekşili ekmek ve yanında yemekleri yaparken,... kimselere ağladığını hissettirmeden hemen her gün hep bu; ’Gide gide gavur köyü yurt olur...’ türküsünü söylerdi;
Gide gide gavur köyü yurt olur
Sinek üşer yaralarım gurt olur
Bir güzeli sevdiğinden etmişler
Ölmez yitmez yüreğime dert olur
Gide gide gavur köyü yurt olur
Yıkma kaşlarını bana dert olur
Sen olmazsan bu el bana kurt olur
Giden güzel gerisine dönmez mi
Karadır kaşların kipriğin oktur
Aradım dünyayı menendin yoktur
Gittiğin yerlerin güzeli çoktur
Görüp güzelleri unutma beni
Bir kara kaş,bir kara göz sende var
Hiç çekilmez deli gönül bende var
Yedi yıl derdime derman aradım
Hiç demedin derde derman bende var
...
Arguvan yöresine ait ayrılık ve hüzün dolu bu türküsünü, bir iki mısrasın da özellikle ’’ Gide gide gavur köyü yurt olur, Sinek üşer yaralarım g(k)urt olur, Bir güzeli sevdiğinden etmişler, Ölmez yitmez yüreğime dert olur...’’ sözlerinden oluşan kendi söz ve duygularını türküye ekleyerek kendi içinden geldiği gibi söylerdi ve sonra;
Birilerinin yanına geldiğini fark edince ya da yanına gittiğimizde biz üzülmeyelim diye, hemen başındaki yazmasının ucu ile gözlerini silerdi. Gözleri ağlamaktan kan çanağı olduğunu görünce anlardım ki Canım Anam yine ağlamış...Babam Almanya’dan memlekete, köyümüze gelinceye kadar Anam hemen hemen her gün bu türküyü söylerdi, gizliden gizliye de ağlardı.
Ben bu türküyü ne zaman duysam, ya da ne zaman söylemeye çalışsam gözlerim buğulanır, burnumun direği sızlar, gönlüm bir tuaf olur...O günleri yeniden yaşarmış gibi olurum...
Velhasıl gurbetlik, hasretlik, hele de el kapıları,.. Zor zanaat be usta!
Abbas DURAK.(25.05.2015)