- 602 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
761 - İŞ ARAMA
Onur BİLGE
““Yaz tatilini boşa geçirmek istemiyorum. Bir şeyler yapmalıyım. İyi bir iş arıyorum. İş bulmalıyım! O zaman Necibe’ye gitmek zorunda kalmam. Her zaman ona bahane uydurmaktan kurtulurum. Söyler misin dede, iş bulmak için ne yapmalıyım?”
“Tam da adamına sordun kızım! Ben çok bilirim ya... Kel merhem bulsa başına sürecek!”
“İş ve İşçi Bulma Kurumuna gittim. Bir memur: “Daha çok vasıfsız işçiler için iş buluyoruz. Lise ve üniversite mezunları pek müracaat etmez buraya. Onlar memur olmak isterler.” dedi. Hele üniversite mezunlarının yurt dışına gitmelerinin istenmediğini, beyin göçünün engellenmeye çalışıldığını söyledi. Yani şimdi bu durumda ben ne yapabilirim?”
“Yavrum, ben cahil bir adamım. Böyle şeylerden anlamam. Bana dokumacılıktan, lokantacılıktan, çaycılıktan, oyuncakçılıktan, haydi olsun olsun tiyatroculuktan, şiirden, yazıdan, dinden sorarsan kem küm edebilim ama iş bulma meselesinden anlamam. Şu yaşımda bir yerde bekçilik falan bulsam ben gireceğim ama o işi bile vermezler ki bana. İhtiyarım ya... İş başında uyuklayacağımdan korkarlar, güvenemezler. Çoktan ölmüşüm de yıkayıp toprağa koyanım yok!”
“Derdimi bari dinle o zaman dede. Dert de mi dinleyemezsin yani? Canım burnumda çünkü!”
“Dert dinleye dinleye dert küpü oldum zaten. Ha bir eksik bir fazla... Anlat bakalım!”
“Birkaç yıl önce üç ay tapu dairesine gittim. Kütüklere bakmayı, tapu yapmayı öğrendim. Sonra birkaç ay ruhsat bürosunda arşiv görevlisi olarak çalıştım. En son, tapularla, faturaları işlemeyle ilgilendim. Projelere bakmayı öğrendim. Boş vaktim olmuyordu.
Bir ara mühendisliğe özendim. Çizim yapmaya çalıştım. Bunu bana oradaki mühendisler öğretmişti, heveslendim diye.
Sonra bir gün tapu işlerine bakan memur doğum izni alacaktı. Tapu bilgim olduğu için yerine beni aldılar. Bir bayan avukatla birlikte o işleri takip etmeye başladık. Avukatın bana verdiği işleri de öğrendim. Onun için beni bırakmadılar. O yıl hem okula devam ettim hem tapu, hem de avukat yardımcı personeli oldum. Sonra işten çıkarıldım.
Ben boş durmayı hiç sevmem. İbadet konusunda ne kadar uyuşuksam, iş konusunda da aksine o kadar çalışkanım. Hem biliyor musun, ben hiç seçici değilim. Ne iş olsa yaparım.
Hatta bir ara bir büfede kasaya bakmak için çalıştım. Sonra onu işletmeye başladım. Adam her işi benim üzerime yıktı. Kendisi sadece parasını alıyordu. Ben her şeyi düşünmek zorunda kalıyordum. Sonra o kadar özverime, okulu asıp orada çalışmama rağmen, yeğeni onun yanında bana: “İki buçuk liraya satılacak malı üç liraya satıyorsun!” diye iftira attı. Adam ağzını açıp da tek laf söylemedi! Yeğeni beni düpedüz hırsız yerine koymuş oluyordu! Öfkelendim: “Sizi Allah’a havale ediyorum! Sürünün! Size iyilik yaramaz!” diye oradan da gözyaşlarıyla ayrıldım.
Sonra bir emlakçının yanında çalıştım. En azından el harçlığımı çıkarmak için... Olmadı, oradan da çıktım. Çünkü ortağı bana asıldı. Sözlü tacizde bulundu. Beni işe alana şikâyet ettim. İlgilenmedi bile. Ben de işten ayrıldım.
Daha sonra da o bahsettiğim avukat hanımın yanında çalışmaya başladım. Orada da kadın beni dışarı işlerine gönderdi. Sırf eziyet çektirmek için bir mazereti fakslamak yerine beni sabahın köründe şehrin bir ucundan diğer ucuna gönderdi. Ona göre ben pişmeliymişim. Benim iyiliğimi istediği için öyle yapıyormuş.
Kısacası, insanlardan çok şamar yedim. Yaptığım, doğru, namuslu, kişilikli olmaktı. Biliyor musun, geriye baktığımda hiç pişman değilim. Sadece üzülüyorum. Ben çalışmak istedim. Çalışkanlığımla kendimi yetiştirmek ve belli bir noktaya gelmek istedim. Tabii ki para da kazanmak istedim ama gözüm hiçbir zaman yükseklerde olmadı.
Ben boşa vakit öldürmek istemiyorum. Bu kadar çalışkan ve başarılı olduğum halde işsiz kalmak çok zoruma gidiyor. Anlıyor musun? Ben yan gelip yatacak biri değilim. Söyle şimdi ben ne iş yapabilirim? Sen ne dersen ben o işe yöneleceğim, o işin peşine düşeceğim.”
“Madem ki o arkadaşına gitmek, ailesi nedeniyle seni üzüyor, canını sıkıyor, madem ki iş ilişkilerini kötü yönde etkiliyor, ona gitme. Ararsa, çağırırsa, gelemeyeceğini söyle. Seni üzenlerle, bir süreliğine değil, tamamen alakanı kes. Sadece Allah’ı bil ve ne istiyorsan O’ndan iste! İşi de Ondan iste!
Yaz günü... Nasılsa her gün banyo yapmadan olmuyor. Duşa girdiğinde namaz abdestine ve boy abdestine niyetlen, hiç değilse iki rekat da olsa Allah rızası için namaz kıl ve dua et. Rızık için her gece Vakıa Suresi’ni oku. Onu her gece okuyan, işsiz kalamaz, istese de fakir olamaz!
Her zaman Ya Fettah de! Ya Rezzak de! Fettah anahtardır. Her kapıyı açar. Rezzak, rızık veren demektir. Ya Habir de! Allah her şeyden haberdardır. Senin ihtiyacından da haberdardır. Bilinçli bir şekilde O’na yönelirsen, mutlaka gereğini yapar.”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 761