SEVGİ DOLU BİR YÜREK: Elif YAVAŞ ... VE 14 ŞUBAT AKŞAMI GELEN BİR MEKTUP!.. (1)
Edebiyat ve şiir etkinliklerinin olduğu yılların birinde tanıdım onu diğer şair ve yazar arkadaşlarım gibi. Şiir sevdalısı Orhan Oyanık ve Fatma Özger Bilgiç ikilisinin düzenlediği Çanakkale Çan şiir etkinliğine davetliydim. Yüreğimde kıymetleri hiç eksilmeyen iki can dostumun nazik davetlerine gitmemezlik edemezdim. Çünkü sevdiğim en can dostlarımdı. Onları da Halise Tekbaş başkanımın düzenlediği Adana’da düzenlenen Çukurova Türk Dünyası şiir etkinliğinde tanımış, kardeşlik, dostluk bağlarının köprülerini atmıştık. Güzel dostluklar edinmek için tertipledikleri toplantılarına mümkün olduğunca katılıyordum. Her yıl şiir antolojisi düzenleyerek bir çok şairimizin bir araya getiren ölümsüz eserler hazırlıyorlardı. Bende kıymeti can dostlarımı yalnız bırakmamak, etkinliklerine ortak olabilmek için Çanakkale Çan şehrine gitmek nasip oldu.
Aslında oraları çok görmek isteyip de gidemediğim yerlerdi. Elin insanları, turistleri ülkemizde adım atmadıkları yer bırakmazken, bu ülkenin asli evladı olan ben memleketimizde en önemli yerlere dahi gidememiştim. İmkanlarımızda vardı ama şuur eksikliği vardı bizde. Mutlaka bahaneler üretmiştik eften püften sebeplerden dolayı ama bahanelere sarılmak insanın kendini aldatmacasından başka bir şey değildi. Ben bir yabancıya ülkemizi sorsam; benden çok daha iyi anlatır. Tarihe önem veriyorlar ve en ayrıntılarına kadar bir ülkeyi inceliyorlar. Güya Türk’üz! Maalesef bizde tarih ve kültür olgusu tam oturmamış. Ama ben de tarih ve vatan şuuru yeterli derecede olmasa da var! Hele şehirlerden Çanakkale olunca şiir etkinliğine gitmenin anlamı daha da katmerleniyor gönlümde, kalbimde ve ruhumda.
Tarihin en önemli savaşlarının yapıldığı, İngiliz ve bilmem ne memleketli yamyamların yurdumuzu işgal için Çanakkale boğazından girerek topraklarımızı tecavüze yeltenmeye kalkanlara Dünya tarihinde görülmedik ders verdiğimiz ve kanlarımızla suladığımız mübarek vatan topraklarını çiğnetmediğimiz ve geldikleri gibi defolup giden alçaklara yâr etmediğimiz topraklarımızı görmek, oralarda yazılan destanları, şehadet seslerini duymak şeref borcu olarak görmem gerektiğini yıllarca kafama koymuştum. Ama bir türlü zamanını denk getirememiştim ucuz bahanelerle. İçimdeki uhde beni kemirip bitirmeden imdadıma Çan şiir etkinliği panzehir gibi gelmişti.
Otobüsle gitmiştim Çan’a. Otobüs oraya kadar giymediği için beni bir kasaba şehirde indirmişti. Ben de oradan minibüsle Çan’a geçtim. Şair ve yazarların kalacağı misafirhane önünde inip içeri girdiğimde önce odamı gösterdiler. Odama yerleştikten sonra banyomu aldım ve bir saat kadar kendimi dinlendirmeye almıştım.
Lobiye indiğimde etkinliğe gelen arkadaşlarımızla tanıştım, tanıdıklarımla kucaklaşarak sohbetler koyulaştı. Orhan ve Fatma’yı da görünce daha bir coşku ve heyecan sardı içimi. Misafirhaneden yemekhaneye (aslında modern bir restoran) gittik arkadaşlarla. Çay ve kahvenin eşliğinde sohbetin belini kırmaya gittik desem daha uygun olur. İçeri girdiğimizde bir kaç masa etrafında şair ve yazar arkadaşların kümelendiklerini, aralarında ateşli şiir sohbetleri yaptıklarını gördüm. Kimisi kitabından şiirler okuyor, kimi de şiir, roman, öykü kitaplarını arkadaşlarına imzalıyorlardı. Hep birlikte selâmlaştık. Bizde kasımpatı konmuş masayı işgal ettik. O arada telaşlı telaşlı kan ter içinde sağ sola koşuşturan Orhan Oyanık yanında ufacık tefecik, başında modern sarı renkli fötr, sarı saçlı, sarı benizli ve oldukça zayıf bir kızla başımıza dikildi. Önce benimle tanıştırdı.
_ Zafer hocam, Bizim buranın en aktif, edebiyat ve şiir aşığı öğretmenimiz Elif Yavaş, dediğinde gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. İçimden ’’maşallah!’’ dedim. Ve hemen ayağa kalkarak:
_ Öğretmenim sizi tanıdığıma çok sevindim. İnanın ben sizi lise öğrencisi sandım görünce. Çok gençsiniz ve şiirle ilgilenmeniz çok mutlu etti beni. İnşallah üç günlük etkinlik boyunca daha çok konuşacağız.
Elif öğretmen en içten samimi duyguları ile gülümseyerek:
_ İnşallah Zafer hocam. İsminizi duyuyordum ama burada karşılaşmamız, tanışmamız beni de çok mutlu etti. Birbirimize daha çok anlatacaklarımız olacak. Ben buraların kızıyım... deyişindeki anlamı çözmekte gecikmemiştim.
Kartal bakışlarının altında yatan; ecdadının bu topraklara düşmanı dar eden, hiddet ve şiddetin bir öfkesinin nişanesiydi. O adsız kahramanların gerçek torunları olduğunu hatırlatır gibiydi bana. Mustafa Kemal gibi ışık saçan bakışlarına meftun olmamak elde değildi. Kahraman bir ırkın evladı, geleceğin aydınlık muştularını veren bir dik duruşunu gördüm onda. Samimi, candan, sevecen, sevgi dolu gülümsemeleri vatanda, Çanakkale’de solan karanfilleri, erguvanları diriltiyordu. Yeni neslin milli duygularla dolup taşması beni çok ama ziyadesiyle çok mutlu etmişti. Günümüz memleketinde ne kadar olumsuzluklar, kültüründen uzak nesiller yetişmiş olsa da, umutlarımızı hep var edecek, yarınlara eminle bakacağımız böylesi güzel yüreklerimizdin var olması ne büyük şanstı ülkem adına.
Konuşmamız kısa olsa da ben ondan alacağımı almıştım. Daha çok yarenlikler edecektim onunla; bırakır mıydım onu? Yüreğinin ışıltılarından daha çok aydınlanacaktım etkinlik boyunca Diğer masalardaki şair ve yazar arkadaşlarımıza ’’hoş geldiniz!’’ demeyi ihmâl etmeyeyim dercesine o tat veren, riyasız içten gülümsemesi ile yanımızdan ayrıldı...
Devamı gelecek...
Zafer Direniş
...
Karabulut.