Yukarıdakiler ve Aşağıdakiler
Düşünün yirmi katlı bir sitede yukarıdakiler ve aşağıdakilerin yaşama biçimi ekonomik yönden o kadar farklı olsun. Yukarıdakilerin hanımları sıfır mercedes almak için yarışsınlar, altı adet bardağa ikibin lira ödesinler… Hani bu yaşama biçimine göre aşağıdakilere de ezikler desinler. Ezik dedikleri ise aynı aidatı ödesin, aynı ortak alanları kullansınlar… Hatta asansörle karşılaştıklarında yukarıdakinin göbek büyüklüğü aşağıdakilerin ileri gitmesine engel olsun. Bu olmaz mı olur da…
Düşünsenize, yıllarca devletin üst düzey görevlilerine bedava hac sunulmadı mı? Buraya giden Müslüman kişiler, yok ben böyle kutsal bir yere bedava gitmem mi dedi, Hayır… Aksine hakkım dedi. Hacı oldum dedi. Hani onların kaldığı yere şahit olsanız, çok lüks yerleri vardır. Çok parası olup da parasıyla gelenlerde aynı yerde kalırlar ama aşağıdadırlar… Yukarıdakiler asla aşağıdakiler ile karşılaşmaz, onlarla bir araya gelmezler de… Yukarıdadırlar… Hani onlar yüzünden mi nedir, hacca gitmekte hayal oldu. Yüce Allah’ım evine kimseyi çağırmıyor… Korona bahane…
Bu memlekette harıl harıl üniversiteyi kazanacağım diye çalışan öğrenci olur, zavallılar en güzel gençlik yıllarını heba ederler. Oysa sınav sorularını falan bir anlayışla ulaştırdıkları çalışmayan ve tarafı olduğu kişilere en güzel bölümleri kazanmaları sağlanır. Bir falan gider bu anlayışta başka falan gelir kim bilir, zamanı gelir onun çarşafı da açılır.
Elde edilen her şey yakınlığı olan kişilerle sınırlıdır. Pastasından ancak onun seviyesinden kişiler yer, yemelidir. Hani Hitler’e kızarım Yahudilere neden düşman olmuş, ayrımcılık yapmış diye ancak bu şekilde bir yaklaşım Hitler’i aratmıyor. İnsanlar, taraf olduğu için usulüne göre yaptıkları ticarette hiç riski olmayan büyük bir kazançla yukarıdakiler sınıfına yükseliyor aniden. Birden bu kadar çok para nihayetinde de harcanmalı değil mi? Gösterişi de şanlı olmalı. İsraf edilirmiş de kimin umurunda. Bak diyor o kişiler, ben kazandım ve ben harcarım. Başınızı kaldırıp bana/yukarı bakmayın sizi de harcarım diyor adeta.
O sitede oturmak bile, başlı başına zenginliktir oysa… O evleri almak kaç kişiye nasip olur ki? O sitenin önünden geçip de burada oturmak isterim diyen kim bilir kaç kişi olur. Geçim derdindedir onun önünden geçenler. Hayal bile değildir. Dayısı yoktur, kimsesi yoktur, yürü kulum diyeni yoktur. Ama o sitede yukarıdakiler ve aşağıdakiler de bir gerçektir. Hani dışarıdan bakan bunu nereden bilsin ki? Orada yaşayan herkese imrenir işte…
Kişinin Müslüman olması, şeklen dışarıda dolaşması ve dinden bihaber yaşaması ne kadar acınasıdır. Bırakın aynı sitede yaşayıp da aşağıdakilere ezik demeyi, her ikisi de ayda bir bile olsa sofrasında bir fakiri doyurması sünnettir. Yapan var mı, belki de vardır. En azından böyle olmasını umuyorum. Maalesef bu mümkün değil. Allah kuluna nimetlerini verirken ve verdiği nimetlerini çar çur etmelerine rağmen bu doyumsuzluğun sınavıyla serbest bırakırken, gün gelir ipini de keser. Kim Allah rızası güderek, malından insanlığa veriyor ki? Bu tür vermeyi belki de enayilik olarak görüyor. Eğer vermezse, bir gün elinden alınır ve ona yine kendisi gibi olanlardan istemeyi öğretir de Rabbim.
Adaleti devletin değil, kendimiz tesis etmeliyiz. Devlet sen malını nasıl kazandın, haydi ver hesabını demez. Eğer vergisini ödemediyse hesap sorar yalnızca… Müslüman olan kişi, yaptığı her işi Allah rızasına göre yapması gerektiğini, tevazu sahibi olmasının kendi nefsine yararı olduğunu … Bir gün yaptığı yanlışın sonucunun, onu her daim gören Allah tarafından sorulacağına iman ederek yaşamalıdır. İman dilde değil, gönülden olmalıdır. İman görerek değil, okuyarak ve cahillikten kurtularak yaşanılmalıdır. İslamın ilk emrinin “Rabbinin adıyla oku!” olması boşuna değildir.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Merhaba üstadim
Yazini okuyunca
Alman yazar Günter Wallraff’in Türk isci kiligina girip Yasadiklarini yazdigi yirmi yil önce yazdigi " EN ALTTAKILER " kitabi geldi aklima,
Icerik te benzerlik olmasini beseri sistemlerin ayni kaynaktan beslendiginin göstergesi olarak yorumluyorum.
Nasil ki, Sunnetullah (yaratanin koydugu adil sistem) Dünyanin hertarafinda benzer kurallarla isliyorsa, kafatasi ürünü sistemlerde aynidir.Bu arada üst katta oturanlar her nekadar altakilere günahlarini tasitiyorsalarda, üst katlarin risikosu alt kattiklere nazar cok yüksektir.düstülerimi kurtuluslari kolay olmaz.:-)
Bu arada bu Paragrafina kismen katilmadigimi aciklamam gerekiyor müsaadenle..."Adaleti devletin değil, kendimiz tesis etmeliyiz. Devlet sen malını nasıl kazandın, haydi ver hesabını demez. Eğer vergisini ödemediyse hesap sorar yalnızca,Müslüman olan kişi, yaptığı her işi Allah rızasına göre yapması gerektiğini,"
Saniyorum siz beseri sistemleri baz alarak laiklik ilkesine dayanarak bu aciklamayi yaptiniz,
Halbu ki, Islam`a göre devlet Baba Hükmündedir, Milletin oldugu gibi devletinde Dini vardir.Baba Evlatlarina örnek olmalidir.Kötüden ziyade kötüye giden yollari tikamalidir.
Yegane Önderimiz HZ Muhammed, Mimberde imam, Devlette Reiz, cephede baskomutan, ailede reiz olarak Dünya ve ukba yasantimiza Kur`an`i anayasa yaparak örneklik etmis, kisa bir sürede vahsileri melek haline getirmisse bunun sirri Hayatin her dalinda Islam`in hakim olmasidir.Günümüzde Maalesef islam gecinn devletler bu yolu takip etmedikleri icin hem kendilerini hem halklarini perisan etmislerdir.
Yani diyecegim odur ki, Devlet baba sarhossa evlattan halktan ayik olmasini bekleymeyiz.dua ile
Mustafaoğlu İlyas tarafından 28.3.2021 18:44:31 zamanında düzenlenmiştir.