- 653 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEHİRLERİN GÖRÜNÜMÜ
Şehirlerin sosyal yaşamı doğal olarak kırsal bölgelerin sosyal yaşam alanlarından her ne kadar kısıtlı imkânlara sahip olsa da daha derinsel nitelikleri içinde barındırmakta. Şehirlerin kısıtlı sosyal yaşam alanları belediyeler marifetiyle zengin bir sosyal yaşam alanına dönüşebilir. Belediyelerin yönetim erginin görevi şehirlerin sosyal yaşamlarını zenginleştirmek için yeni projeleri üreterek şehirlerin sosyal yaşam alanlarının zenginliklerine katabilmeyi başarabilmelidir. Bu başarı projelerin sosyal donatı alanlarının hizmete alınmasıyla mümkün olabilecektir. Bu hizmetlerin varlığı ve kullanımlarının sıklığının artırılması için gösterilen çaba ne kadar çok olursa yönetim ergi o kadar değer kazanır.
Belediyelerin görevi sadece çöp toplamak ve caddeleri süpürmek olarak algılanırsa insanlar yanılgıya düşer. Belediyeler bu görevlerinin yanında şehrin estetik ve sanatsal görünümüne de önem vermelidir. Belediye ya da kamu tüzel kişiliği haiz kurumlar şehrin estetik ve sanatsal görünümünde kendilerini birinci derecede sorumlu hissetmeli plan ve projelerini estetik ve sanat ağırlığını dikkate alarak yapmalıdır. Özellikle belediyeler ve uzantısı kurumlar kendisini şehrin her alanında sınırsız bir yetkiye sahip olarak görmekte, bunun neticesinde bazen çok ucube eserler ortaya çıkmakta. Belediyeler, vatandaşın imar ve üst yapı işlerinde istediği kriterleri kendi imar ve üst yapı işlerinde de dikkate alarak çalışmalarını bu minvalde yapmalıdır. Belediyeler kendilerinin yapacağı imar ve üst yapı işlerinde mevzuata aykırı uygulamalarını görmezlikten gelmekte, bu görmezlik şehrin estetik ve sanatsal yapısına olumsuz yansımaktadır.
Şehirlerin güzelliğini, ulaşım iletişimini ve üst yapı güzelliğini bozan o kadar yapı var ki bunlar saymayla bitecek gibi değil. Belediyelerin kendi iştigal alanlarında yapmış olduğu özensiz yapılaşmalar hususunda kafasını kuma sokmuş gibi davranması insanın içini acıtıyor. İş vatandaşın meselesi olunca belediyelerin vatandaşa karşı aslan kesilmesi ise insanın içini daha da acıtıyor. Bu şehirler sadece belediyelerin mülkiyetinde olmadığı bilinmeli, bu ülkede yaşayan bütün insanların olduğu varsayılarak hizmetler üretilmelidir.
İnsanlar yaşadığı şehrin güzelliği ile onur duymak onur duyduğu şehrin güzelliğiyle ve sosyal donattı alanlarıyla bütünleşmek ister. Bu bütünleşik hayat ona mutluluğunun dorukta olmasına olanak sağlar. Bazen belediyelerin yaptıkları imar planları, estetik görünüm için yapılan sanatsal yapılar ve diğer üst yapılar mevzuatın emir edici hükümleri yok sayılarak, belediyeler yetkisini kontrolsüz bir şekilde kullanmaktadır. Bunun örneklerini şehirlerin her noktasında görmek maalesef ne yazık ki mümkün.
Bir yapının çatısı ihata duvarının dışına çıkarak kaldırımı işgal edecek şekilde yapılabilir mi? Bunun maalesef yaşadığınız şehirde yapıldığını görebilirsiniz. Bir yolun ulaşımı kaldırım taşlarıyla kapatılarak duble yolun işlevsiz hale getirilmesi sağlanabilir mi? Maalesef bu da yaşadığınız şehirde muhakkak mevcuttur. Bir kaldırım işgal edilerek yapının temel uzantısının yapılmasına izin verilebilir mi? Şehrin estetik ve sanatsal yapısına önem veren herkes bunun olmaması gerektiğini söyler ama maalesef yaşadığınız şehirler de bunu da görmeniz her zaman mümkündür. Bir mahallede hem çok katlı hem az katlı yani hem dikey mimariye hem de yatay mimariye izin verilebilir mi? Bunu da maalesef şehirlerin her köşesinde görmek mümkün olmaktadır.
Yukarıda ifade ettiğim sorunların dışında sorun yok mu? Kat be kat sorunlar var Peki bu sorunların bir gecede çözülmesi mümkün mü? Hayır o halde ne yapmak gerek? Belediyeler çözüm odaklı projelerini belediyeciliğin ana çalışma iştigali olarak almayı becerebilirse belki o zaman sorunların çözümü için ilk adım atılmış olur. Bu çalışmalar olumlu olarak birbirini tetikleyici etki yaparak olumlu düşünmenin ve çalışmanın yolunu açabilir. Şehrin estetiği ve sanatsal görünümü için çalışan belediyecilik anlayışının yaşam alanlarımıza dokunması dileğimle.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.