- 482 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
-KUTLARKEN DÜŞÜNMEK DÜŞÜNÜRKEN KUTLAMAK-(1)
Dünya Emekçi Kadınlar Gününü tebrik etmekten daha temel bir husus var, kadın algısı. Kapitalist sistemden, Modernizme, İslam dünyasından, toplumumuza kadar kadın algısı ne merkezde?
Kapitalist sistemde kadın metadır. Özellikle Marx’ın "yedek işgücü ordusu" kavramsallığını perçinleyen bir unsur. Elbette ünlü düşünürün bu söylemlerini ortaya koyduğu zaman dilimi de önem arz eder. 19’uncu asır sanayi toplumudur o vakitler. Zaman içerisinde gelişen sosyal devlet, sosyal adalet düşüncelerini de yabana atmamalı. Ancak tüm bunlara karşın kapitalizm beynelmilel bir sömürü düzenidir. Eski çağların köleci ve feodal evrelerine oranla daha estetize edilmiş bir sömürü sistemi. Acının içselleştirilmesini, özümsenmesini daha ziyade tesis ve temin etmektedir. İnsanlar ve toplumlarda demokratik bir sistem içerisinde yaşadıkları zannı uyandırır söz gelimi. Ne yazık ki bu yönüyle demokrasi kavramının çok daha sağlıklı, başarılı biçimde tatbik edilmesinin sanki imkânsız olduğu biçiminde bir algılama bozukluğunun da mümessili olmaktadır.
Yine her ferdin başarılı ve güçlü olmak noktasında şans sahibi olduğu inancını empoze eder. Fırsat eşitliğinden dem vurur. Vasıflının kendisini muhakkak surette gösterebileceği, kişisel gelişim setleriyle pompalanır durur söz gelimi. Temelli gerçek dışı değildir de bu tarz argümanlar. Doğrulayıcı örnek ve doneler vardır elbette. Başarı hikâyelerini tümden maskaralık zannetmek hata olur şüphesiz. Aldatıcıdır oysa. Her ülke, toplum, topluluk, birey aynı ya da benzer şans ve fırsatlara sahip değildir gerçekte, olamaz da. Emperyalizm, kapitalizmin yan kuruluşu olarak yeryüzü ölçeğinde hükmünü verir ve yürütür çünkü.
Diğer yandan modernizm’de iki asır önce temellenen, özellikle belirli dönemlerde hayli fırtına kopartmakla beraber kapitalizmin yan şubesi olarak işlemektedir. Makyaj, ışık, kamera oyunları, estetik operasyonlar, vs. misali göz aldatır, algıyı yanıltır durur. Her şeyden önce zaman zaman arz ettiğim üzere bir kavramın doğruluk değeri taşıması, bir anlama karşılık gelmesi ile onun mutlak değer kılınması farkıdır. Modern ayrı, modernizm ayrı. Tıpkı kapital ile kapitalizm farklılığı gibi. Biri izafi bir öge, diğeri bunun dinsel bir mutlaklığa bürünmesi, büründürülmesi.
İşin ilginç yanı modernist anlayış ve türevleri geleneksel çağların dinlerini insan eliyle biçimlendirilmiş madrabaz, sahtekâr inançlar, kurumlar olarak lanse ederken modern kurumları neredeyse topyekûn bir gerçeklik alanı olarak takdim etmekte beis görmezler. Modern çağın enstrümanlarının muhakkak değişmez bir doğrultu olduğu sanısı ve kanısı uyandırılır. Fabrika temelli üretim ve tüketim değerleri dışında hiçbir şey yoktur artık. Kuşkusuz üretilenin ve tüketilenin ne olduğu da önem arz edecektir.
Biri ekonomik diğeri sosyokültürel anlayış biçiminde de kadının çalışması mutlak, değişmez bir doğrultu hüviyeti kazanır. Bunun dışında kalan kadın üretken değildir, olamaz da. Bu, gerçekte kadının çalışmamasını, evinin kadını olmasını muhakkak bir doğruluk olarak sunan, ya da erkek işsizliğini kadının iş ve çalışma yaşamında yer almasına dayandıran, kaçınılmaz olarak bunun böyle olduğunu dayatan anlayış kadar negatif bir yükleme teşkil edecektir.
Mesela evlilik programlarında bazı erkeklerin evleneceği kızın yalnızca çalışmasını talep etmeyip, öyle hazır yiyicilik, boş boş evde oturmak, dedikodu üretmek yok söylemleri safsatadan başka nedir? Ev kadınlığı, hakkı verilerek ifa edilen ev kadınlığı dünyanın belki de en zor işi değil midir? Bunun yanı sıra kadın işsizliğini erkek işsizliği ile bir ve aynı şey olarak tanımlamak işin doğasına uygun mu acaba? Hiç değil bence. Erkeğin evini, ailesini geçindirmesinin değeri, önemi üzerine kurulu asırlara dayanan bir gelenekten söz etmek mübalağa mı yoksa? İşsiz kalan bir erkeğin hele ki aile reisinin, babanın psikolojisi nasıl şekillenir acaba? İntihara kadar sürüklenebileceği bir süreci tetikler maazallah. Kadın işsizliği de çözülmesi gereken bir sorundur da, münferit durumlar dışında aynı moral çöküntüye ve yıkıcı neticelere karşılık gelmez zannımca. Her şeyden önce kadının çalışmamasının, evini geçindirmemesinin, geçindirememesinin genel toplumsallık ve tarihsellik içerisinde aynı biçimde hoş karşılanmaması ve reddedilmesi mümkün müdür?
Siz bakmayın kadının ev hanımı olarak çalışmadığını, boş gezenin boş kalfası olduğunu öne sürenlere. Yüksek müsaadenizle halt ederler derim. Açıktır ki, sınırlı bir zengin aile yapısı için ancak geçerlilik taşıyabilir bu eleştiri.
Demem şu ki, bir şeyi talep etmek, arzulamak ayrı temel bazı toplumsal değerleri zedelemek apayrı bir dünyadır. Şu kadar ki, zıt yönde birbirini tetikleyen yanılgılara kapı aralamak, zemin hazırlamaksa küllüm ziyandır kanaatimce.
L.T.
-DEVAM EDECEK-
YORUMLAR
Özellikle bizim toplumumuzun aile yapısı resmedilmiş gibi geldi bana. . .
Ne hikmetse bizim evlilik kültürümüz biraz tuhaf. Kadın genç ve güzelse çalışması yakışık almaz, peşine takılan olur, bakan olur, kaşı gözü oynar fasa fiso bir sürü bahane ile diploma çöp sepetine kapak olur.
"Kadının Adı Yok"ken Ev Hanımı olur.
Neden? Çünkü çöp sepetine kapak olan diplomasını kıymetini bilmediği içindir.
8 Martta kadınları başkalarının kutlaması önemli değildir, önemli olan "Bir Kadının Hayatta Her Daim Kendisini Kutlayacak Başarıyı Yakalamasıdır."
levent taner
Yorumunuzla değer kattığınızı görüyorum
Söylenecek o kadar çok şey var ki
Biraz fazla geriden aldım mevzuyu belki de
Cümleleriniz çok gerçekçi bu anlamda
"Bir Kadının Hayatta Her Daim Kendisini Kutlayacak Başarıyı Yakalamasıdır."
Veciz değerde bir tanımlama kuşkusuz
Meslek ve kariyer insanı dik tutan ve taşıyan marka değeri önümüze koyar muhakkak ki
Nihayet
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla.