- 656 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hanım Ana
Bakışlarımı astım!
Bugün kanaviçe yorgunluğumun aklı evveli eskiden ne yakışlar vardı yardan ırganan düzdü kaşlarım arasından yelken uçuran/ellerimin kınası simetrik/çoğu zaman doğurgan doğanın resimleri vardı avuç içinde…
Güllü fistanlara asılmıştı yârin bakışları o yar ki gelişleri rüzgâr savurur bakışları fettan uçurur bıyıkları burma yüzü al elma sevdin mi dediklerinde en layığıydı bana/koruyan gözeten saçlarımı koklayan okşayan içine şeytan kaçmamış olasılıklar yiğidi… Sevdimse en toramanını pişmanlık mı hangi devrin sözüdür bu saf iklimde bu temiz devirde/
Beliklermiş yüreğimin duldalarına biriken kuş uçurdum yar söküklerini diktim vicdan aynasında ayasından dökülmüş ağıtların artık demiyim öl dediklerinde ölmem sev denilince yüzüm al beyaz/
Bildin mi bu saflığın ayarını anam ne ektiyse tohumunu ben ara dönüştüm kıl çuvallarda çeç buğdaylarda mısır koçanında sevda bakracında önümde arkamda erim sevdiğim…
Vicdan yaralarım yok ne varsa kızlarıma oğula kesmiş zürriyetime ab ak aktören geçitlerinde süt beyazı tenim varlığınızda…
Şimdi!
Yeniyetme zamanlarda kadın şiddetin aryası yüzüne dökülen kaba etleri lime lime ayraç aralarında ketum bakışları utanma yok arlanma gırla ölüm bir kardeşte gelir/bir babada/cellat aynı evin lokması… Sevmek kuru dallara asılmış kaç umut solacak bu perdesi kara camlardan kaç evlek sizin tarlanız ki olanı da mala mat ettiniz boyunuz devrile üzüm üzüm şıra dökesiniz cahil marabalar…
Ben bilmem geleceği ben görmedim bu yaşımda böyle hainlik adı karalana bunların neden günahına girdin bu sabinin neden kırdın gönül mihrabını… Oysa kırdığın o elden yedin çayını çorbanı…
Bu pişmanlık abidelerinin mintanına cehalet madalyası dikilsin… Kırılsın insanın insana zulmü…/
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.