Her Telden
Arenaya çıkmış gönüller diller haller… Bir yarıştır gidiyor ülkemde… Yoruldu düşünürler, feylosoflar, özlü hak aşıkları… Gelen vurdu giden vurdu millete… 40 yıllık ahbaplar küstü birbirine… Güvensizlik, korku, yargıyla hukuksuzca had bildirme arşa dayandı… Tanrılığa büründü zalimler kuduzlar… Moğallar girmiş gibi, haçlı seferine uğramış gibi ülkem…
Öyle deniyor artık dinin dinlinin dinsizin azınlığın çoğunluğun ateistin değil, güzeller ile çirkinlerin, iyiler ile kötülerin savaşı başladı sanki… Filler büyük, züccaciye dükkanında bir bardak çatal gibi insanlık, eski ideolojiler eski inançlar orta çağda gibi düşünüyor, orta çağda gibi hareket ediyor şiirlerde yazılarda…
Yalnızlık ise paylaşılmıyor… Yalnızlık ise anlaşılmıyor… İnternetin, sanalın içinde bile insanlar birbirinden korkuyor, bir şey yazdım başım belaya girer mi, iki mısra karaladım zalimler çullanır mı üstüme deyü… Psikolojiler dip noktada, sinirler gergin…
Ara sıra üstadlara yakınıyorum, vallah artık iyice tırstım diyorum, sonra sal’la diyorum kötüler ve zihinsizler kadar zihinliler ve iyiler de yükselmeli… Lakin bu yükselişler, bu tsunamiye benzeyen çağda; milletin , dostlukların, arkadaşlıkların arasına girmiş dalgalar çer çöp gibi dağıtıyor insanları… Güven sıfır, hukuk sıfır, ekonomi darda, sevgi firarda, saygı ve anlayış uzaya çıkmış eksiliyor gün be gün gibi ülkemden…
Vur diyorum komediye, gelene gül, gidene gül, yalakalar durmadan espri yapma derdinde…
En kıl olduğum konu , şu ki; aslında kıl olunacak hiçbir şey yok diyorum… İnsanların neyine şaşabilirsin ki artık... Lakin kıl oluyorum ya hu… Gıcık oluyorum, kendim çalıp üç beş dost gönülle çal kemancı diyorum… Ara sıra akort da bozuluyor hani..
İnsan istiyor ki, ben demirci olayım dost gönüller örs ve çekiç olsun… Onlar demirci olsun ben örs veya çekiç olayım… Sonra acıyor, sızlıyor, kırılıyor gibi, çekiç ağır ve sert geliyor, sonra senin çekiç ağır ve sert iniyor… Böyle bir şeyler işte…
İnternet edebiyatında şeyh bulmak, üstad bulmak çok zor, aynı kafa aynı gönül ikliminin yörüngesinde dönmek çok zor.. Haydi semazen iki döneliyeverelim insanların yokluğu, çaresizliği, vurdumduymazlığı, vahşeti üzerine aşk ile bir daha hu... Döneliyiver iki ayet eşliğinde, Hu... Hele hele orta yaşa gelmiş eskinin gençleri olarak bir girdap haline geldi internet edebiyatı…
O kadar din iman tartışıldı ki, biraz da deştim bu konuyu sonra tırstım vallaha… Bunun üzerine Türk Şiirinde Şathiye deyü internet araştırma yazısı yayınladım, kimsenin umurunda olmadı, oysa oradakiler en az 2000 yıllık kültürel inançların, 1000 yıllardan bugünlere her türlü zihinsel ve inançsal izlenimlerim temelleri atan toplum öncülerimizdi.. Ya edebiyatın at başı giden şair ve ozanlarından insanların haberi yok, ya da sünni alevi, emevi abbasi, türkçü-türkislamcı, ümmetçi-cumhuriyetçi vb karşıt şair ve ozanların birbirlerine, düşüncelerine, inançlarına ve Tanrıya karşı okladığı şiirlerden.. Şiire, mısraya destana boşaltın içinizi ancak gerçek hayatta kimseyi horlamayın işin prensibi budur.
Ortaçağdaki gibi tepenin ardından 100 atlı gibi karşıt düşünce sahiplerini ganimet olarak görmeyin desem, olur mu der
bir çok cahil, çünkü savunmak istiyor bir şeyleri… Nirvanaya ulaşacak ya… Savunulacak tek şey gariptir, yetimdir, öksüzdür, şehit yakını, gazilerdir, talihsizler, ömür boyu çalışsa da refaha eremeyecek toplumun en alt mali gruplarıdır.
Hala zekat sadakayla toplumun düzeleceğini düşünen zavallılar var, Zekat veya bağış dinlerde zenginlerin; fakirlerin özgürleşmemesi için verdikleri artıktan başka nedir ki işin özünde???
Şehidin savunulmaya ihtiyacı yoktur çünkü 1000-1500 yıllık kültürde, inançlarda onlar zaten inananların en mukaddes saydıkları peygamberler ile yaşarlar komşu olurlar vb…
Ha keza Tanrı’nın kimsenin savunmasına ihtiyacı yoktur, var diyorsanız daha ortaçağdan günümüze gelememişsiniz demektir. Hadi ortçağı geçin 60-70-80 lerde yaşayan bir çok kalem var sanki, yok mu?
Tasavvufta ve mitlerde ve filozoflarca Tanrı yay olarak düşünülür, çünkü eğridir, lakin okları yani kutsal kabul edilen ayet, hadislerin dosdoğru olduğu, insanların bunu anlayamıyorsa hikmetini kavranamadığı düşünülür. Ne hikmetse Hızır boğar çocuğu, öldürür, der ki o zaten ata anasını öldürecekti, geleceğini şıppıdanak çözüverdi çocuğun ? Ne Hızırmış arkadaş??? Koltuk için makam için bebekleri boğmaya benziyor bu hikmet dedikleri.. Çal kemancı, bir daha çal o malum besteden.
Oysa çağ artık bu düşüncelerin ötesinde.
Çağın insanları veya son nesilleri artık görmek istiyor gerçek hukuku, insanca yaşamı, herkesin mutluluğa erişmesini istiyor çünkü artık görüntüsel zihinler belli bir zamanı geride bıraktı, tv ve internet görsel hafızaları uçurdu, yani anlam ve sözün gerçekliğinin görülmesi isteniyor. Ve yine artık camide cemde kilisede bu görüntülerin görülmesi imkansız. İşte bu nedenlerle milletimizde muazzam bir inanç ve kültür kayması var. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler diye tabir edilen ülkelerde yeni nesiller bambaşka bir dünyada, dedeleri, nineleri, ata ve anaları ise bambaşka bir çağdan geliyor…
Covid 19 ise iyice büktü insanların belini, kurgu diyen var, proje diyen var, kimi ülkelerde yalan olduğuna dair gösteriler var, tam açılım gibi reaksiyoner durumlar başlıyor… Diğer tarafta hastanede, okulda, iş hayatında vb bu hastalığa yakalanıp ölenler var… Tam bir çurçuna meydan.. Bir yanda yasaklar diğer yanda lebalep parti kongreleri toplantıları… Dediğinin tersini yapan muktedirler ve zalimler ve kuduzlar.. Uygulamak istediği tam veya yarı kapanmayı kendi fiilleri ile bozan ve inandırıcılıkları kaybedenler var.. İki yüzlülük resmen..
Şu sitede vb yerlerde tam isim ile kayıt guyut olmalı ancak bu da muhalifsen başının belaya girmesi demek bu ülkede. Çünkü hukuk tamamen iflas etti. 10 -20 yılların ardından insan hakları konuşuluyor ki mealen şöyle deniyor; biz insan haklarını ayağımızın altında ezdik, şimdi farkettik insanların da hakkının olabileceğini.. Tam bir akıl tutulması yaşıyor ülkemiz... Ortada kuyu var yandan geç derdinde görenler, düşünürler.. Kuyu ise Halka filmindeki gibi korkutucu bir kız çocuğunu diriltecek ve musallat edecek sizin zihninize ve ruhunuza karanlıkları... Görünen de tam öyle, bir korku filmi gibi gerçekler...
Diğer yanda safların sık tutulması adına, din de kullanılıyor, kutsaliyetini peyder pey bu çağa göre kaybedenler de, vatan millet devlet memleket, kullananlar da… Yüzyıllardır aynı terane...
İşin özü gönlün ve zihnin doğru değilse asırların anlatısı olan cennet sana ne katar, cehennem senden ne alır.. Tanrı senin neyin olur… İş mi yani bunlar.. İnanç mı yani … Ancak yalan yok, güzel keklediler hani 1000 lerce 2000 lerce yıllık anlatılarla...
İnsanlarımızın yaşadıkları kör topal, iyi kötü 70-80 yıl, dünyada tebessüm ettiremedikten sonra neye yarar yazmak, çizmek insanlara...
Papa geliyormuş Irak’a… Selamün Aleyküm demiş gelmeden önce sünniye aleviye yahudiye veya o bölgedeki gruplara… Niye geliyor diye biraz düşünsek? En az 3000 yıllık bir vahşetin çekimi, kan gölünün üzerine daha niye geliyor diye biraz düşünsek; aslında; ya özel güvenlik şirketleri veya maden şirketleri, harut marut veya uzaylı fosili arayan gizli gündemler çıkar herhalde… Sözde sevgi dini hristiyanlık barış dini islamiyet, yahudilik genelde ne dini olarak anlatılıyor bilmiyorum... Bataklık dedikleri bir alan sanki orası... Binlerce yıldır insanlık nezdinde gelişememiş... İster uçan otomobil üretsinler ister en hızlı interneti kullansınlar kültürel dip yani..
Ülkelerin yönetiminde ise bitmedi gitti dini Tanrıyı kutsalı kullanmak… Doğusu da aynı batısı da kuzeyi güneyi de.. Krallar ve alimler, krallar ve papazlar, krallar ve şamanlar yörüngeli yönetim ve algı oluşturmaktan kurtulamadı dünyamız….Lakin yemez bunları görüntü zihinli nesiller...
Son 200-300 yıllık anayasal ve hukuki çalışmaların insanlığa kattığı değerler, güzellikler görülmek istenmiyor 1000 lerce yıllık kültürel kurumlar tarafından… Tarihsel yolculukta sen de gül ben de güleyim, sen de mutlu ol ben de mutlu olayım diye bir inanç ve düşünce yok… Kral, devlet ve millet ile halk var. Vur beline milletin halkın insanın kazmayı diyerek hala bir sistem yürütülmeye çalışılıyor… Bu çağda bu işlemez, işlemeye devam ederse ya artık yamyamlar çıkar piyasaya ya da insana benzeyen ancak özü, fikri, zihni orangutanlar...
İnternet edebiyatında da bir çıta kırılmak üzere.. Lakin çıta çelik midir nedir kırılamıyor bir türlü.. Dedeyle torunun, nineyle torunun, atayla evladın uyum içinde yaşayabileceği bir atmosferi; şairleri ve yazarları yarıştırmaya çalışarak ıskalıyoruz desem…
İnsanların albenisine dokunan, kendilerini bir şey zannettiren beğeni, puan, gün gibi uygulamaları bıraksak komple acaba bu tür siteler birden üye azalmasına uğrar mı? İnsanların gururunu okşamak yerine farklı uygulamalar geliştirebilir mi, eğitim ve öğretim veya bilgilenmenin safçası mümkün olabilir mi? Muhabbetler bir başka boyut kazanır mı, düşünmek lazım. Yıllardır şeffaflıktan bahsedilir ya, o bu dönemde gerçekleşecek mi acaba… İmkânsız mı zor mu? İnsanların birbirine güveni dip yapmış, felakettir gelecek adına…
Herkes herkese karşı zihinsel ve gönülsel bir eksiklik mi taşıyor gerçekte.. O yüzden mi artık yalnızlıklar sıradanlaşmış, insanları birbirine bağlayan çimentolar çoktan mı dökülmüş demeliyiz..
Aspratörün de tuş takımı İstanbul Kavacıkta, Kavacık Avrupada mı Asyada mı ya hu? Kargo yolda ve ihtimal 25 yıla kargolara da gerek kalmayacak ışınlanma başarılacak veya ihalarla şehirler arası kargoculuk... Gelen teknoloji bu.. İstanbul tarihin demini bulduğu şehir, iyice yığıldı üst üste, orada yaşayanlara bol kolaylık dilerim… O kalabalık da yaşamak kabus gibi olmalı... Hadi İstanbul’u savunun dostlarım... :)