- 264 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ENVER GÖKÇE.
ENVER GÖKÇE.
1920 yılında Çit Köyü/Kemaliye/Erzincan’da dünyaya geldi. 19 Kasım 1981’de Ankara’da hayatını kaybetti. Mustafa Gökçe imzasını da kullandı. 1929’da Enver Gökçe henüz dokuz yaşındayken ailesi ile birlikte Erzincan’da Ankara’ya göç etti. İlkokulu burada okudu. 1936’da Cebeci Ortaokulu’nu, 1939’da Ankara Gazi Lisesi’ni bitirdi. 1948’de Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Türkoloji Bölümü’nden mezun oldu. Fakülte yıllarında Halkevi dergisi Ülkü’de düzeltmenlik yaptı ve Ant dergisinin yönetiminde yer aldı. 1948’de Ankara’da kurdukları Türkiye Gençler Derneği’nde komünizm propagandası yaptıkları gerekçesiyle tutuklandı. Üç ay Ankara Cezaevinde kaldı. Üniversiteden sonra 1950 yılında Ankara Yurtlar Müdürlüğü’nde idari memur olarak işe girdi. Çarşıkapı, Yıldız Teknik ve Kadırga öğrenci yurtlarında görev yaptı.
1951 Tevkifatı’nda yeniden tutuklanarak Ceza Kanunu’nun 141. Maddesine aykırı davranmaktan yedi yıl hapis ve iki yıl sürgün cezasına çarptırıldı. Yedi yılA Adana Cezaevinde hapis yattı. Sürgün cezasını Çorum/Sungurlu ve bir süre de Ankara’da ikamet ederek tamamladı. Fransızcayı hapishane yıllarında Orhan Suda’dan öğrendi. Cezası bittikten sonra sürekli işsizlikle yüz yüze kaldı. F. Giray tarafından çıkarılan bir dergide düzeltmen olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde Neruda’dan şiir çevirileri yaptı. 1963’te gazete kapanınce tekrar işsiz kaldı. İstanbul’a yerleşti. Bu kez spor dergilerinde ve Meydan Larousse’da düzeltmenlik yaptı ancak yine işten çıkarıldı. Bir süre çocuk kitapları yayımlayan bir yayınevinde çalıştı. “Dünya Masal ve Efsanaleri” dizisi için Çin, Hint ve Mısır efsane ve masallarından kitaplar çevirerek basıma hazırladı. Tekrar ekonomik sıkıntılar baş gösterince İstanbul’da ayrılıp köyüne yerleşti. Bu tarihten sonra her yıl kış aylarını köyünde geçirdi. Yazları ise Ankara ve İstanbul’da ikamet etti. 1977’de sanat yaşamının 35. Yılı Beyoğlu Yeni Melek Sineması’nda kutlandı. Son günlerini Ankara Huzurevi’nde geçirdi.
İlk şiir “Köylülerime” 1943’te Yurt ve Dünya’da çıktı. Ülkü, Ant, Gün, Söz, Yağmur ve Toprak, Yeryüzü gibi dergilerde yayımlanan şiirleriyle “1940 Kuşağı”nın önde gelen şairleri arasında yer aldı. Halk şiirinin dil olanaklarını toplumcu gerçekçi bir çizgide usta bir biçimde kullandı. Halk edebiyatını çağdaş bir yorumla özümserken sanatçı ile halk arasında ilişkilere özgün görüşler getirdi. Devrimci bir görüş açısından hareketle, “şiiri ve sanatı sosyo-politik mücadelenin tanımlayıcı araçları” olarak kabul etti.
Muzaffer İlhan Erdost, Enver Gökçe hakkında “Enver Gökçe’nin şiiri, güz ekini gibidir. Kırsal alandan gelenler bilirler, sonyazda yani güzün ekilen buğday, ilkyazla birlikte, eriyen karın altından lizlenir. Soğuğa, kırağıya dayanıklıdır. Kurağa dayanıklıdır. Nice boralar, fırtınalar ya da Anadolu’nun kavurucu sıcağı ortasında, eğilip bükülmez boy verir. Böyle dayanıklıdır, Enver Gökçe’nin şiiri. Enver Gökçe’nin şiiri harman olur, tığ olur. Savrulur. Tohumdan ürüne, buğdaydan ekmeğe var olur gider. Enver Gökçe’nin şiiri, bir yandan bizim bilincimizi ve direncimizi pekiştirirken, bir yandan da devrimci şiirimizde özgün bir tohum olarak yineler kendini” değerlendirmesini yapmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.