- 367 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnsan ve yaşam
Daim dönen kalplere sahibiz ! Tanrı doğru yöne dönmesini nasiplesin. Yaşam asla sabit değildir.Daim bir değişim içindedir. nefeslerimize karışıp kısa ömrümüzü dahada kısaltmaya etken virüsler dahi değişim içindeyken .Sosyolojik olarak durulgan olmak mümkünlülügü olmayacak bir durumdur.Öyleyse bize etki eden bizi yönlendiren her değerde değişime açık bir karektere sahip olmak durumundadır. Bu süreç insanı etkiliyen her değer için geçerlidir.
Burda inancın gerçeklik uygulamasında karşımıza çıkan ve bizi yönlendiren en önemsel etkiye sahip din olgusuda sürece dahil olmak durumundadır.Bilmeliyizki geçmişten gelen inanç yapımız toplumsal gereklilikle değişime açıktır . (yorum ) bu açıklık dini kendi ana kaynağından soyutlama olarak algılanmamalıdır. Tüm inanç sistemlerindeki içsel yapı çağın getirileri ile barışık olmak durumundadır. Doganın en önemli varlığı olarak insan akıl gerçeği ile yönünü algılamak . İmanını akıl varsalıyla beslemek cesaretini gösterebilmelidir.Başarılması gereken
sadece budur. Esirgeyen ve bagışlıyan mutlak güç (Tanrı ) akıl etkeniyle bize bu şansı verdiğine göre bunu kullanmamak durulganlaşmak yaşama karşı bir haksızlık olmaktadır.
Tanrının buyrukları yaradılışa ve yaşama ters olarak yorumlanmamalıdır. Dinin en büyük şanslıgı dini yaşamla çatışır göstermektir. Bilinmeldirki tüm kutsal değerler yaşamı olgunlaştırmak için katkı sunar .Bu başarılamıyorsa değerlerin yorumcası üzerinde düşünmek açık olmak gerçekçi olacaktır.
Toplum erkeği önemser .toplum kadını daha çok önemser. iki cins yaşamın işlevini oluşturur. Devamlılıgın özünde üreme iç güdüsü olduğuna göre toplumsal içerikte herhangi bir cinsin diğerine baskınlığı yaşamda gerçekçi olmamaktadır.
Burda karşımıza çıkan bireysel donanım (eğitim,kültür ) içselligi olmaktadır. toplumsal çatışkıların çoğulunda karşımıza çıkan bireysel cehaletimiz olur görünmektedir.
Burda toplumun ana kutsallarından biri olarak gözüken devlet tüzel yapısının işlevini anlamaya çalışmadan bir toplumun yaşam algısını kültürel olgusunu tesbit etmek mümkün olmayacaktır.
Devlet toplumun ana otorit etkeni olarak her bireyi etkiler . yönergeler. BU tüm toplumlarda kabul görmüş bir durumdur. Burda devletin pilanlayıcı ve uygulayıcı olarak halk kitlelerine pozotif bir etki olma işlevini sağlaması öne çıkmaktadır. Devlet ve toplum bir bütünceyi oluşturur.
Edebiyat yazı söz bu bütünceye katkı vermek durumundadır. Bu süreç toplumsal bilinç etkeniyle ilgili bir durumdur. Bunun sosyolojisi çağdaşlaşma kavramıyla açıklanabilir.
Dialektik olarak biliyoruzki içsel çatışkılar daim olacaktır. Bu sonuç bireyin ve toplumun kendi yaşam akışının bir yansımasıdır. Yaşam var araış gerekçe olur. gerekçeleri aramak iyiye güzele gitmek kalıpsal olarak dirençlede karşılaşabilir. Bilinmesi gereken yaşamın akışkan olduğudur.
‘Su akar yolunu bulur ‘ toplum ve insan daim araış içinde olmaya devam edecektir kuşkusuz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.