- 339 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Cigaradan Bir Nefes
Tütün belki de benzerlerinin en masumudur. En zararsız olarak görülenidir. Esrardan, eroinden, kokainden daha az etkilidir ama en yaygın olarak içilenidir. Kadın erkek, genç yaşlı bir çok insanın vazgeçilmezidir.
.................................................................
Farklı kullanım şekilleri vardır tütünün ama konumuz sigaradır. Diğer söyleniş biçimiyle cigara. Hazır mısınız bir cigara yazısına. Okumak ister misiniz?
..................................................................
Cuvaranın daha fiyakalı söyleniş biçimidir cigara. Eskiden obasından, köyünden, bucağından kalkıp büyük şehirlere gitmişse eğer bir kişi, biraz daha modernize ederek cigara derdi cuvaraya. Sigara ise biraz daha hanımsı, bayanımsı söyleniş şeklidir cuvaranın.
....................................................................
Cuvara ile tanıştığımda daha yedi sekiz yaşlarındaydım. Neye nasıl özeniyorduk bilemiyorum ama darı zilifinin kurumuşunu gübre kağıdına sarıp tüttürüyorduk, çocukluk arkadaşlarımla, Hurman kenarında kavak gölgesinde.
Him komşumuz Esat Emmi’ye özeniyordum anlaşılan. Daha bilmiyordum o güne kadar Haydar Emmi’nin bu alışkanlıktan gittiğini. Öksüre öksüre içi dışına çıkardı da biz veremden ya da kanserden zannederdik. Oysa ölümü cuvaradan olmuş, sonradan işittik.
Ailemizde bir tek babam dumanlardı o da arada bir. Dedem ve kardeşleri hiç yaklaşmazlardı bu illete. Onlar da babalarını tütünden kaybetmişler tıpkı Haydar Emmi gibi.
.................................................................
Esat Emmi metal, gümüş grisi renkteki tabakasını ceketinin yan cebinden çıkartır, baş parmağıyla üst kapağı kanırtarak tık diye açar, içerisindeki altın sarısı tütün öyle hoş görünürdü ki kendinizi alamaz, bakmaya doyamazdınız. Adeta büyüler cezbederdi.
Baş ve işaret parmağı arasına aldığı bir tutamdan daha az tütünü tabakanın içinde önce bir ovalar, inceltir ve bir sarımlığını zar gibi ince beyaz kağıda yerleştirirdi. Parmaklarıyla bir ayar verir, bir düzeltir ve ileri geri hareketlerle bir silindir gibi sarar ve diliyle ıslattığı kağıdı biri diğerinin üzerine gelecek şekilde yapıştırır ve böylece sarım işlemini tamamlardı. Sonrasında nezaketen yanındaki kişiye uzatırdı. Eğer o kibarca reddederse gazlı çakmakla yakar ve ilk dumanını dışarı üfler, ikinci dumanını içeri çekerdi.
..............................................................
Yıllarca izledik Esat Emmi’yi fırsat bulup bir araya geldikçe. Bir başka içiş tarzı da halamın eşi İsrafil ağabeyin içişi ki hiç sormayın Onunki tam bir vakaa. Kahvaltıdan önce başlardı fasıla ve onu öyle bir iki cuvara da kesmezdi. Üstelik tütünü de Esat Emmi’ninkine hiç benzemezdi. Aslında buna tütün de dememek gerekirdi, bir nevi çör çöptü ve dumanı da katrandan öte neredeyse zift gibiydi.
................................................................
Abartısız, İsrafil ağabey gece derin uykusundan birkaç kez uyanır, hiç erinmeden dumanlar ve bu merasimi aksatmaksızın hemen her gün sürdürürdü.
İleriki yıllarda önce üçüncü, sonra birinci içecektik kavak gölgesinde arkadaşlarımla. Bafra’ya özentim ise jelatinli dış muhafazası nedeniyleydi. Bahar hanım, Kulüp erkek sigarası olarak görülürdü genellikle. Harman’sa her ikisinin tam ortasında bir yerdeydi. Tercihim Kulüp’ten yanaydı ama dumanı çektiğimde boğazımda düğümlenir, daha ileri gitmez, arkasından da öksürtürdü.
Babam daha çok HB getirirdi Almanya’dan izinlili geldiğinde ama ben niye Kent getirmediğine hayıflanırdım. Tıpkı Bahar gibi HB de hafif, yumuşak sigaraydı ve o da hanım sigarası olarak görülürdü çoğu kişi tarafından..
Tiryaki olduğumda sarı filtresinden hoşlandığım için Samsun içecektim. Kimi zaman puro, kimi zaman pipo deneyecektim ama on yıllık tiryakilik döneminde en favori markam hiç içmediğim Camel olacaktı. O da ambalajındaki, vahada kum tepelerinde hörgüçlü deve resminden dolayı. Camel her nedense çok cezbetmiştir beni ama bir nefes bile çekmek nasip olmamıştır bu güne kadar.
..................................................................
Yirmi yıl oldu tütünü bırakalı ama içimde hala bir uktedir, ne zamanki birilerini sigara tellendirirken görsem iç geçirir hayıflanırım.
Farkettiğiniz gibi toru topu on yıl. Bu kadar kısa tiryakilik döneminde bile derin iz bırakmış bende. Diyorum ki hele gençken sağlığımı koruyayım, sağlıklı yaşayayım, Allah ömür verirse ileriki yaşlarda kahve kokulu tütünü pipoyla bir süre içeyim diyorum.
...................................................................
Yazıma bakıp da sakın özenmeyin tütüne. Başlar bir nefes çeker sonrasında bırakamazsınız. Siz onu bıraksanız o sizi bırakmaz. Bakın neredeyse çeyrek asır oldu kenara iteli ama hala burnumda tütüyor.
..................................................................
Eğer vaktiyle yaşlıların uğrak yeri olan nemli, küf kokulu, ahşap sandalyeli, yeşil badanalı, sıvası dökük, tavanı isli kahvehanelere arada bir uğramışlığınız varsa; ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız sanırım. İçeride dumandan neredeyse göz gözü görmez birbirinizi tanımakta zorlanırdınız bu kahvehanelerde.
Bir yudum çay arkasından bir nefes sigara, bir yudum çay tekrar bir nefes cigara. Dur durak bilmez, o ileri yaşa rağmen ha bire körüklerlerdi. Höpürdeterek sıcak çay yudumlanır, sonrasında derin bir duman çekilir, yarım nefes içeri geri kalanı dışarı üflenirdi. Elbette, yaşlılara özgü derin sohbet eşliğinde.
.............................................................
Bu öyle bir bağımlılık ki; yasakçılığıyla meşhur Bağdat Fatihimiz Sultan Murat Han bile baş edememiş tütünle. Ahali yasak masak, ceza meza dinlememiş gizliden gizliye içivermiş her fırsat bulduğunda gizli kuytu izbe yerlerde.
....................................................................
Hep ilgimi çeker, hastalanıp da doktora gittiğinizde. Hemen sorar, sigara içiyor musun diye. Belli ki her hastalığın müsebbibi bu tütün ama sigara içmeyen hekime de neredeyse hiç rastlayamazsınız, denk gelemezsiniz.
Efkar dağıtıyor diyene hiç inanmayın. Onunki sadece bir teselliden ibaret. Çözümü tütünde arayacağınıza doğanın kucağına atın kendinizi. Yürüyün, dağa tırmanın, göle girin, ava çıkın.
Tavsiyem; öyle yemek sonrası, çay ve kahve sonrası, sohbet eşliğinde günde bir iki tane içiyorsanız keyfinizi hiç bozmayın, bırakmayın devam edin ama kendinizi dizginleyemiyor da yarım paketi aşıyorsanız derhal terk edin derim. Benden söylemesi. Karar sizin..
Kemal SEYFİ
13.02.2013
Beğen