- 689 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
YAŞAMAK MI ZOR, ÖLMEK Mİ?
-Kaç gündür neden yüzün asık. Keyfin de yok. Hasta mısın yoksa?
- Ne sen sor, ne de ben söyleyeyim. Çok yorgunum, hem de çok. Kelimeler bile ağırlık yapıyor artık. Susunca da daha çok yoruluyorum. Ne tezat bir durum.
- Gören de karadenizde gemilerin battı sanır.
Konuşalım biraz. Haydi anlat bana. Neyin var?
- Gemim de yok, denizim de. Boş ver, yok bir şeyim. Zaten yeterince yoruldum. Bir de seni yormayayım.
- Aaaaa, hiç öyle şey olur mu? Seni can kulağıyla dinlemek isterim. Bana anlatmayacaksın da kime anlatacaksın? Darılırım ama, lütfen anlat bana.
- Peki. Anlatacağım. İçinde bulunduğum durum şu: Yaşarken acılarımın her gün tazelenip arttığını, ağzımın tadının kaçtığını ve hiç bir şeyin eskisi gibi keyif vermediğini ve bundan sonra da vermeyeceğini farkettiğimde demlikteki taze çayın bile o anda gözümde bayatladığına çok kereler tanık oldum ve gülmeyi de çoktan unuttum.
- Hepimiz bu dünyada misafiriz. Kiminin çok parası var ama sağlığı yok. O halde en zengini sensin. Takma kafana, dert etme. Gül, geç. Mutlu olmaya bak. Unut bütün kötü düşünceleri. Aklına olumsuz hiç bir şey getirme.
- Denemedim mi sanıyorsun? Unutmayı, boş vermeyi, güzel şeyler düşünmeyi elbette ben de isterim. Keşke istemekle olsa. Nasıl anlatsam, bir hançer saplı sanki bağrımda. Nefes alıp verdikçe içimi acıtıyor gece gündüz. Bir nevi işkence ve bu kör olası işkencenin biteceği de yok. Kendi ellerimle son vereyim bu işkenceye diyorum, o da olmuyor. Yaşamakla ölememek arasında kalıyorum. Sanki bundan sonra her şey daha da kötü olacakmış, aksilikler, belalar peş peşe gelecekmiş gibi bir his var içimde. Hiç mi yakamı bırakmayacak kötülükler? Hep mi beni bulacak yine.
- Böyle söyleme, pozitif düşün. Öyle şey mi olur? Çok büyütüyorsun kafanda. At, kurtul. Gülmeye, mutlu olmaya bak.
- İnsan uykusunda dahi acı çeker mi? Ben çekiyorum. Kan, ter içinde kalıyorum. Bir sağa, bir sola dönüyorum. Gecenin bir vakti ansızın uyanıyorum, bir daha da uyuyamıyorum. Yaşamak da ölmek de zor. Ama daha da zoru ölememek. Demek ki ölmek için cesaret de gerekiyormuş. Demek ki gözü kara değilim. Demek ki korkağın birisiyim. Demek ki ben hiç bir şey değilim.
- Söyleme böyle. İnsan ne yaparsa kendisine yapar. Elin ayağın tutuyor mu? Tutuyor. Sağlıklı mısın? Sağlıklısın. İşin var mı? Var. El aleme muhtaç mısın? Değilsin. Sanıyor musun ki sadece sen yaşıyorsun bu tür problemleri. Farz et ki öldün? Arkandan iki gün ağlarlar. Üçüncü gün unuturlar. Olan da sana olur. Öldüğünle kalırsın. Hem sonra geride kalanları düşün. Dağılır gider yuvan. Sadece kendine değil, ailene de zarar vermiş olursun. Güçlü olmalısın ve pes etmemelisin. Sen zaten çok güçlü birisin. Aşacaksın, bu sorunları da aşacaksın.
- Haklısın galiba. Düşündüm de bir yerden başlamak gerekiyor. Hemen şimdi başlayabilir miyim mesela?
- Elbette başlayabilirsin. Daha ne bekliyorsun?
- Bilmem ki. Başarabilecek miyim bu kez?
- Tabi ki başaracaksın. Yanında ben varım. Senin dostun, arkadaşın, sırdaşın.
- Evet. İnsanın dostunun, arkadaşının olması ne güzel. Moral oluyor, güçlü hissediyor insan kendisini.
- Unuttun mu, sen de bana zamanında çok destek olmuş, moral vermiştin. Sayende benim de yüzüm gülmüş, kendimi çok iyi hissetmiştim. İyi gün dostları değiliz biz. Kötü günlerde de paylaşmalıyız sorunlarımızı. Bugüne kadar bana anlatmadığın hata.
- Doğru diyorsun. Ne bileyim sana anlatarak seni de sıkmak istemedim. Öyleyse derhal çayları tazeleyelim, deminkinden bir şey anlamadım, nasıl içtim, nereme içtim bilemedim. Şöyle karşılıklı keyifli keyifli yudumlayalım. Kim bilir tebessüm de ederim, eski neşemi bulurum.
- Kaybetmedin ki bulasın. Sen hayatın boyunca ne zorluklardan geçtin. Öyle kolayca pes etmek yok. Şimdi tebessüm etme vakti. Anlaştık mı?
- Bilmiyorum ki. Durduk yere insanın yüzü mü güler? Çay nefismiş, şimdi fark ettim. Ama kesmedi beni. Birer bardak daha içelim mi?
- İçelim tabi ki. İçeceğin çay olsun.Haaa şöyle yüzün gülsün. İşte aradığım yüz bu.
- Çok teşekkür ederim. Uzun zaman sonra sayende tekrar güldüm. Beni ve elimi hiç bırakma dostum. Her şeye yeniden başlıyorum sayende.
-------------------------------------------------------------
İnsan başına geldiğinde anlıyor her bir şeyin kıymetini ve yalnız, bir başına, çaresizce kalmanın dayanılmaz acısını sadece çeken biliyor.
Zaman her şeyin ilacıdır ilacı olmasına da, işte o "zaman" geçmek bilmiyor. İnsanın gecesi gündüzüne karışıyor. Sen mantıklı, akıllı, planlı düşünüyorsun ama karşındaki kişiler seni anlamıyorlar, ister istemez cepheler açıyorsun ve kötü oluyorsun. Ağzının tadı bozuluyor, sağlığından oluyorsun. Bir anda evet bir anda koca dünyada tek başına kalıyorsun. Haklı olduğunu "zaman" sana gösteriyor ve bu kez de keşkelerin bir hükmü kalmıyor. Hayat bizler için bir sınav ve yükümüz çok ağır.
Hiç kimse büyük konuşup "Her bir şeyin üstesinden gelirim." demesin. Bu hayatta yersiz, zamansız, hiç tahmin edilmeyen öyle işler başımıza geliyor ki, insan çaresizliğine yanıyor, sessiz sessiz ağlıyor, dert sahibi oluyor. Hani nerede dost bildiklerimiz? Hani nerede en yakınlarımız? Hani nerede söz dinleyen evlatlarımız? Hani nerede iyi günde olduğu kadar kötü günde de bizimle beraber olacağını sandığımız arkadaşlarımız? Bu sınav öyle büyük, öyle şiddetli, öyle çetin ki ancak ve ancak bu sınavı kendi içinde yaşayanlar bilir.
Onca sıkıntıya rağmen düşündüm de bir yerden başlamalıydım. Önce geçmişimi önüme koydum. Kalbini kırdıklarım, küs olduklarım, selamı sabahı kestiklerim olduğu kadar, aynı durumları bana yaşatanlar da vardı. Hem de o kadar çoktu ki. Madem ki hepimiz ölümlüyüz ve belki de yarın birbirimizden ayrılacağız. O halde değer mi kalp kırmaya? Hatalarımla, günahlarımla, yanlışlarımla baş başayım. İsterim ki herkes geçmişinin ve bundan sonraki anlarının muhasebesini yapsın. Değmez, gerçekten değmez üç günlük dünyada hiç kimsenin kalbini kırmaya. İsterim ki herkes herkesle güzel güzel geçinsin, hiç bir kötülük düşünmesin, maddi ve manevi zarar vermesin. Bugün benim başıma gelen musibetler, maddi ve manevi kayıplarım hiç istemem ama sizin de başınıza gelebilir. Ben dersimi çok acı da olsa aldım. Bu öylesine büyük bir dersti ki kendi adıma, bana bu ağır sınavı en yakınlarım, arkadaşlarım, dostlarım yaşattılar ve yaşatmaya devam ediyorlar. Yıllar boyunca yaşadıklarımı bir ben bir de Allah biliyor. Beddua da edemiyorsun, bir tarafta canın, ciğerin var. Dönecek, dolaşacak yine seni bulacak sıkıntıları.
Bu saatten sonra hiç kimseyle ne bir küskünlüğüm ne de bir kırgınlığım yoktur. Geçmiş geçmişte kalmıştır. Bilerek veya bilmeyerek kalbini kırdıklarım, üzdüklerim varsa, -ki vardır- şahsım adına özür diler, haklarını helal etmelerini isterim. Kim ki kalbimi isteyerek ya da istemeyerek kırmışsa, bana gizli veya açıktan düşmanlık yapmışsa onları da affettim ve geçmişe bir çizgi çektim.
Şimdi her şeye yeniden, sil baştan başlama vakti. Önce insanım. Ruh sağlığım kadar beden sağlığım da önemli. İnsan ikisinden birini kaybetti mi çok büyük zarardadır. Hayata yeniden tutunmak adına ama bu kez daha soğukkanlı, hoş görülü ve ilerisini de düşünerek kendime ve karşı tarafa bir şans daha verdim. Bu dünyada misafiriz. İşte geldik, işte gidiyoruz. Yarına çıkmaya senetimiz mi var? Ruh ve beden sağlığını yüksek düzeyde koruyan insanlar dünyanın en zenginidirler. Sağlıktan daha önemli servetimiz mi var? Sağlığı ve parayı yan yana koydum. Hangisi daha önemlidir dedim, parayı ittim elimin tersiyle, SAĞLIK dedim. Para yine kazanılır, ya sağlığım? Kaybedersem sağlığımı, kurtarır mı para?
Bu dünyanın ne çilesi biter, ne de kötülükleri.Aslında dünyamızı bizler insan olarak kendi ellerimizle ve hastalıklı düşüncelerimizle kirletiyoruz. İnsanları boş yere üzüyoruz. Öfkemizi egomuzla birleştirip bir anda her şeyi yıkıyoruz. Lütfen herkes hayatının muhasebesini yapsın ve önce affetmesini bilsin. Sonrası inanıyorum ki daha güzel ve yapıcı olacaktır.
Her şey gönlünüzce olsun değerli arkadaşlarım, dostlarım.
Vecdi Murat SOYDAN
18-19 Şubat 2021, Isparta
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.