- 289 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Naneli Şeker
Naneli Şeker
"Naneli Şeker" Yazar Hatice Eğilmez Kaya’nın deneme kitabı. Yirmiye yakın yazı, yüz sayfa hacminde bir eser. Kitap ismi "Naneli Şeker" sıcaklığıyla dikkat çekiyor. Yazar, kitap ismini verirken hangi düşüncelerle hareket ettiğini bilmiyorum tabi ki. Dikkat çekici olmasının yanında kitabın içinde yer alan en çok beğendiği yazısı olduğu için de olabilir.
Rüya, anahtar, naneli şeker, gurbet, kurtuluş, kar, kayıp şiir, sevgi, ölüm gibi temalarla beraber tasavvuf, sufilik, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Ma’rifetnâme’si, Şeyh Bedreddin, Ahmet Muhip Dıranas’ın Olvido’su ve Yahya Kemal gibi önemli kişilikler yazıların konularını oluşturmaktadır. Yazarın; tasavvuf, sufilik konularında özel çalışmaları olduğu görülmektedir.
"Naneli Şeker”in özünde, dibacesinde sevgi var. Bu sevgiyi bayraklaştırmış Pir-i Anadolu’dan Derviş Yunus, Hz. Mevlana gibi büyük değerler var. İdeolojiler üstü bir yaklaşımla sevgiyi şiar edinmiş değerlerimizdir anlatılanlar. İlahî aşka, sevgiye götüren bilimum beşeri sevgilerde hayatın içerisinde alıcılarını bekleyen, arzulayan numuneleridir bunlar. "Mecazi aşk ancak Allah’ı arayan gezginin geçmek zorunda olduğu bir köprüdür" tanımlamasıyla esas gidilmesi gereken istikamet çiziliyor.
Yazar, yazılarının bir kısmında öğrencileri, okul hayatı üzerinden örneklemelerle girizgâhta bulunuyor. "Ödevini yapmamış yaramaz bir öğrencinin tahtaya kalkmaktan korkmasına benzeyen bu acınası endişe, ölümün bizleri korkutan yüzüdür" gibi yazılarda yer alıyor. Daha çokta yaşadığı bir olay üzerinden yazısını şekillendirmektedir yazar. Hafif ve buruk tadı ile serinleten naneli şeker tanımlamasında olduğu gibi hayatlar yaşanıyor. Bu anlatılmak istenen hayatın zühd hali değildir sadece ama dünyaya bağlanmaktaki tercih de sorgulanıyor. Ortak duyuş, düşünüş ile asude bahar ülkesinin portresi çiziliyor başka bir yerde.
Yazar ve şair, bütün canlıların, yaşantılarının güzellikler içre olmasını ister. Güçsüzün, ezilmişin yanındaki güçtür. Büyütülen bu güç güçlünün, zalimin karşısında zırh gibidir. Her devirde, her dönemde zarar dahi görse, şikâyetlerini dillendirir ve mücadelesini verir yazar. Masivaya tevessül etmeye meyyal olan insanlık için çıkış noktalarıdır bu çabalar. Bu meyanda feraset, hikmet, irfan değerleri üzerinden dünya nöbetini en güzel şekilde tutup da gitmeyi çerçevelendirir adeta.
Yazılarda dikkatimi çeken bazı sözleri, cümleleri paylaşacak olursam;
"Bedenin erimesiyle ruh yok olmaz"
"Kimi canlıların özgürlükleri ölümleriyle eşanlamlıdır"
"Hayatımızdaki tercihler azaldıkça tutsaklığımız artar"
"Ölüm ruhun bedeni kullanmaktan vazgeçmesidir"
"Bırakıp gitmek tasası, kederli yüzüdür ölümün"
"Zaman, hayatları öğütür"
Hâsılı, naif bir anlatım dili ile vücut bulmuş güzel bir eser. Bilgilenerek, keyif alarak okudum. Kitapta yer alan “Naneli Şeker” yazısının son bölümü ile yazımı hitama erdireyim. “Yaşamak bir yanılsamadan ibaret olmalı. Bir büyük uykudan uyandırıyoruz tek tek. Yediklerimiz, içtiklerimiz hep mi hep yalan… Ne yazık ki birbirinden hoş şekerler de eriyip gidiyorlar vefadan haber etmeden. Avucumun içine düşen o aldatıcı naneli şeker de çoktan bitti. Sayısız hatırlayışı hediye bırakarak. Oysa talihime o düşmüştü benim…”
İlkay Coşkun
18.02.2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.