Bir kimseyi sahip olmadığı sıfatlarla övmek, onu kibarca yermek demektir. cemil sena
alihaydarkoyun
alihaydarkoyun

“Biz üç kişiydik, Bedirhan Nazlıcan ve ben”

Yorum

“Biz üç kişiydik, Bedirhan Nazlıcan ve ben”

9

Yorum

6

Beğeni

0,0

Puan

1325

Okunma

Okuduğunuz yazı 17.2.2021 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
“Biz üç kişiydik, Bedirhan Nazlıcan ve ben”

“Biz üç kişiydik, Bedirhan Nazlıcan ve ben”

Şair Yusuf Hayaloğlu’nun yazdığı ve Ahmet Kaya’nın seslendirdiği “Biz üç kişiydik” türküsünü her dinlediğimde gözlerimin önüne gelen üçlü biz olurduk.
Biz dediğim kimler mi oluyor? Aslında beni yakından tanıyan dostlarım kimleri kastettiğimi tahmin etmiştir. Biz dediğim kişiler yıllardır birlikte olduğumuz İbrahim Korkmaz, Yücel Doğanşahin ve bendim.

“Biz üç kişiydik Bedirhan Nazlıcan ve ben
Üç ağız üç yürek üç yeminli fişek
Adımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara
Boynumuzda ağır vebal koynumuzda çapraz tüfek.”

Evet, bizler yıllardır iyi günde, kötü günde ayrılmaz bir üçlüydük. Yıllardır severek dinlediğim bu ölümsüz türküyü şimdi yine dinliyorum, yanaklarımdan bir yağmur gibi süzülerek akan gözyaşları arasında.
Ağlıyorum çünkü “Biz üç kişiydik” türküsündeki Nazlıcan’ımız olan Yücel Doğanşahin artık yanımızda değil. Yıllardır omuz omuza mücadele ettiğim kaderdaşım, arkadaşım, dostum, dosttan öte can yoldaşım olan Yücel Hanım, 14 Aralık 2020 tarihinde Covid-19 teşhisi ile hastaneye kaldırılmış ve beş günü yoğun bakımda olmak üzere birkaç günde serviste tedavi gördükten sonra iyileşerek eve çıkmıştı.
2002 yılından itibaren hiç kimseye bağımlı olmadan tek başına yaşayarak kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan bir kişiydi. Her yönüyle engelli-engelsiz birçok kişiye örnek olmuş ve olmaya da devam ediyordu.
Yakalandığı Covid-19 nedeniyle sağlığının olumsuz etkilendiğini ve artık yalnız yaşamasının imkânsız olduğunu düşünerek Ankara’ya kardeşlerinin yanına taşınarak yerleşmeye karar verdiğini söyledi. Bundan sonraki yaşamını devam ettireceği Ankara’ya gitmek üzere 13 Şubat günü sabah erken saatlerde Malatya’dan ayrılarak gitti. Daha doğrusu ayrılmak zorunda kaldı diyebiliriz.
Vakitsiz dalından koparak rüzgârda savrulan bir hazan yaprağı gibi yanımızdan uçup gitti.
Çaresizlik içerisinde kaldığı için bu kararı aldığını biliyordum. Birkaç yıl önce annesi Hesna Teyze ile babası Vehbi Amcanın altı ay arayla vefat etmesiyle yalnız kalmasına rağmen böyle bir karar almamıştı. Bu defaki kararın altında yaşadığı ve onu derinden etkileyen çaresizlik duygusu yatıyordu.
Onun yaşadığı ve hissettiği bu çaresizlik duygusunun nasıl bir şey olduğunu, insanın elini kolunu bağlayarak içten içe ruhunda derin yaralar açtığını en iyi anlayanlardan biriydim. Çünkü aynı çaresizlik duyguları nedeniyle (Gitme burada kal.) diyemedim.
Bana gideceğini söylediği andan itibaren duyduğum üzüntüyü ifade edecek ve dile getirecek kelimeleri bulamıyorum. Çünkü yaşadığım ömrümün yarısını yani 26 yılını onunla birlikte yan yana geçirdik.
Gerek yıllarca omuz omuza mücadele verdiğimiz (Türkiye Sakatlar Derneği Malatya Şubesi) çatısı altında gerekse de özel yaşantımızda günün büyük çoğunluğunu birlikte geçirirdik.
O benim için bir arkadaştı, o bir sırdaştı, o bir dosttu, o dosttan öte bir candı. O benim aynı sorunları yaşadığımız kader arkadaşımdı, o benim omuz omuza verdiğimiz mücadele yoldaşımdı, o benim bu dünyada en çok değer verdiğim ve sevdiğim insandı.
Birlikte aynı sofraya oturup aynı tabakta yedik, aynı bardakta içtik, aynı havayı teneffüs ettik. Aynı duyguları paylaşarak birlikte güldük, birlikte eğlendik, birlikte ağladık. Acıyı bal eyler gibi her şeyimizi birbirimize katık eyledik.
Yaşadığımız acılarımızı, üzüntülerimizi ve hüzünlerimizi bir nebzede olsa azaltabilmek için birbirimize sarıldık ve gözyaşlarımız birbirine karışırcasına ağladık. Karşılaştığımız zorluklara birlikte göğüs gerdik.
Sevinçlerimizi, mutluluklarımızı daha da çoğaltabilmek için ilk önce birbirimizle paylaştık. Birbirimize kenetlenerek yaşadığımız tüm olumsuzlukların inadına hayata gülerek baktık ve mutluluklarımızı çoğalttık.
Yeri geldi birbirimizle çok tartıştık, hem de kıran kırana, ne tartışmalar yaptık. Yeri geldi birbirimizle çok kavga ettik. Yeri geldi incindik, yeri geldi incittik. Ama bir güne bir gün birbirimizi ne kırdık, ne de kırıldık. Birbirimize karşı ne saygımızı yitirdik ne de sevgimizi.
Çünkü biliyorduk ki bu tartışmalarımız, bu kavgalarımız birbirimizin iyiliği ve güzelliği içindi. Yanlışlarımızı düzelterek doğruları bulmamız ve yapmamız içindi.
Şunu da hemen belirteyim ki bu tartışmalarımız ile bu kavgalarımızdan bir tanesinin dahi kendi şahsi sorunlarımızla uzaktan yakından en ufak bir alakası yoktu. Hepsi dernek çalışmalarımızda vermiş olduğumuz mücadeleyle ve engellilerle ilgiliydi.
Onunla birlikte tıpkı etle tırnak gibiydik. Cansız bedene hayat veren birer ruh gibiydik. Aramızdaki bu birlikteliğin bu diyalogun bir adı var mıdır bilemiyorum? Tek bildiğim bu hayatta birbirini bu kadar çok seven, bu kadar çok değer veren, birbirinin ses tonumdan, duruşundan, yüz hatlarından ya da gözlerine bir bakmayla içinden geçen duyguları anlayan ve nasıl bir ruh hali içerisinde bulunduğunu hisseden bir dostluğumuzun olduğudur.
Bizim bu birlikteliğimizi ve kopmaz bağımızı görenlerin birçoğu imrenirdi. Birimizden birimizi tek görenler ilk olarak diğerimizi sormak olurdu. Aramızdaki bu bağın, diyalogun maddi anlamdan çok manevi bir boyutu vardı. Bu birlikteliğimizde hiçbir zaman maddiyata en ufak bir değer vermedik. Birbirimize her konuda olduğu gibi maddi anlamda da sonsuz bir güven duyardık.
Dernek hayatımda 21 yıl süresince vermiş olduğum mücadele başta olmak üzere yazmış olduğum kitaplar ile eğitime devam ederek önce lise, sonra ön lisans ve şu anda lisans okuyarak elde ettiğim tüm başarıların arkasında onun verdiği destek ve güç yatmaktadır. Benim üzerimde emeği çok var. Bu nedenle hakkını helal etmesini diliyorum. Yolu açık olsun…
İnsanlar babalarını kaybedince “Sırtımı yasladığım dağımı kaybettim.” derler ya işte bende şu an onun gibi bir duygu içindeyim. Bu duyguyu bir babamı kaybettiğimde yaşamıştım birde şimdi yaşıyorum. Çünkü o benim için sırtımı yasladığım koca bir dağdı hatta bir dağdan daha ötesiydi.
Bundan sonra paylaşılınca çoğalması gereken sevinçlerim ile mutluluklarımın bir yanı hep eksik kalacak… Azalması gereken üzüntülerim ile acılarım ise katmerlenerek artacak…

Kulağımda Ahmet Kaya’nın sesi:

“Biz üç kişiydik.. üç intihar çiçeği..
Bedirhan, Nazlıcan,
Ve ben: Suphi!...”

Yolun açık olsun Nazlıcan, bil ki geride bıraktığın bu can nerede olursan ol seni unutmayacak.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
“biz üç kişiydik, bedirhan nazlıcan ve ben” Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz “biz üç kişiydik, bedirhan nazlıcan ve ben” yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
“Biz üç kişiydik, Bedirhan Nazlıcan ve ben” yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
ŞÜKRÜ ATAY
ŞÜKRÜ ATAY, @sukruatay
18.2.2021 23:44:34
Güne yakışan vefâ örneği harika yazılmış yazınız için kutluyorum tebrikler.
Hayırlı kandiller diliyorum.
Sonsuz selâm ve saygılarımla.
deniz-ce
deniz-ce, @deniz-ce
18.2.2021 20:17:25
Allah rahmet eylesin. Sevenlerine ve size sabır versin.
Mehmet Burhan AKIN
Mehmet Burhan AKIN, @mehmet-burhan-akin
18.2.2021 15:11:36
Gerçek halk ozanları genellikle "Dost" diye çağrışırlar...
Acıyı bal ederler, yokluğu katık, otururlar yan yana, bakışırlar göz göze, diz dize ağu olsa içerler şerbeti.

Size sabırlar dilerim, duygu yüklü bir yazı okudum.

Saygılarımla...
perisultan
perisultan, @perisultan
18.2.2021 11:24:23
dostluk vefa adına anlamlı güzel bir yazı okudum. kaleme sağlık.
Ümmühan Yıldız
Ümmühan Yıldız, @ummuhanyildiz
18.2.2021 10:17:11

‘‘Dostluğun kolları birbirimizi dünyanın bir ucundan bir ucuna kucaklayabilecek kadar uzundur…’’

Dostluk insanın maskesiz evidir. Sohbetleri muhabbetleri sırları paylaştıkları kesinlikle orada kalmalıdır.

Bu yazıyı ancak yüreği güzel insan yazabilirdi.

Saygıyla


Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
18.2.2021 03:57:41
Yüreğiniz dert görmesin dost yazarım.
Dostluk ne muhteşem bir mefhum ve zor bulunan
Güne eşlik eden kaleminiz daim olsun

Selam ve saygılarımla dost yazarım
Davidoff
Davidoff, @davidoff
18.2.2021 03:05:33

Ne gerçek dostluk ölür, ne de gerçek sevgi.

Güzel bir yazıydı Ali Haydar Bey, elinize yüreğinize sağlık.



Fikrim Derya
Fikrim Derya, @fikrimderya
18.2.2021 00:29:00
Tebrikler...Çok duygulu idi.
Feride Temel
Feride Temel, @feridetemel
18.2.2021 00:25:11
Ne kadar şanslısınız gerçek dost bulmak zor dahası yok diyebilirim . Uzun yaşasın bu dostluk içten anlatım harika tebrikler
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL