- 503 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
V A R D A K Ö P R Ü S Ü
V A R D A K Ö P R Ü S Ü
Makinist Kerem, üniversiteyi kazanan kızının okulda daha rahat okuması için tayin istediği Konya’ya trenle sabaha karşı ulaşır. Bu şehrin adını önceden çok duymuş olsa da, ilk kez görevi gereği geldiği için yabancı sayılırdı. İşyerine gitmeden önce sıcak bir çorba içip midesinin açlığını bastırdıktan sonra Lokomotif Depo Müdürlüğü ne giderek çalışma arkadaşlarıyla tanışır. Yinede çok heyecanlı, makinistliğe başladı ğı ilk günkü gibi içi içine sığmaz. Depoda şahsen tanıdığı, adını önceden duyduğu makinistler olduğu için pek yabancılık çekmeyeceğine inanıyordu.
Lokomotif Depo Müdürlüğünde Depo şefi ve makinist arkadaşları gelişini sevinç le karşılar. Her biri içtenlikle, “Hayırlı olsun” dileğini iletip hemen Müdürün odasına çıkarır. Müdür Bey; hoş beş sohbetinden sonra; “Yolcu treni taşımacılığının önemin den söz ederek bundan böyle, kıdemli makinistlerden Kadir ile birlikte Konya- Adana hattında işletilen Yolcu Trenlerinde çalışmak üzere görevlendirildiğini ve Baş makinistin her konuda yardımcı olacağın bildirerek hayırlı olması” dileğin iletir .
Makinist Kadir’in titizliği daha önceden kulağına çalındığını hatırlar. “Hayırdır inşaAllah” temennisinde bulunur. Kadir, çok titiz, çalışkan, görevinde başarılı, asla kaytarmayan, işini vaktinde yapmak için canhıraş çalışan, Trenin Livresine göre istas yonlara vaktinde varmayıp tehirli (gecikmeli) hareket etmesinden hoşnut olmayan, “Müşteri veli nimettir” anlayışıyla kendini hep yolcu yerine koyarak tren tehirinden yolcu kadar üzülen ve tehirsiz tren işletmek için çok gayret eden bir demiryolcu.
Makinist Kadir, işinden ziyade evini daha çok ihmal eden, ve sosyal hayatı pek olma yan bir yaşantı içindedir. Görev harcırahında tavşan kulağı uygulamasını tasvip etme diği için bu gibi zamanlarda Konya Garına vaktinden önce ulaşarak harama el uzatmak istemeyen ahlaklı birisi. Ancak Kadir’in kuralcı, disiplinli tutum davranışı kendine özgü hasletleri bazı arkadaşlarınca pek benimsenmediği için onunla kimse sefere gitmek istemez. Sefere çıkanda biraz gönülsüz davranış gösterir. Bu durumu çok iyi bilip takdirle karşılayan Depo Müdürü, yeni makinistlere Kadir’i her yönüyle örnek göstererek önce onunla birlikte görevlendiriyordu.
Hazreti Mevlana şehri Konya’dan Adana yönüne gidecek yolcu treni, Konya’dan vaktinde hareket eder. Trene, Başmakinist Kadir ve Makinist Kerem kumanda ederken Başmakinist trenin uğradığı önemli yerleşim yerleri ve sanat eserleriyle ilgili bil gi vererek trenin emniyet içerisinde seyrüseferinde tamamlar. Bir yandan da yamacın da oturan yeni yol arkadaşı makinist Kerem’le sohbet ederek onu tanımaya çalışır. Ne de olsa bundan böyle her seferde kader arkadaşlığı yapacak. “Arkadaşın iyisi yolda belli olur” veciz sözünde belirtildiği üzere yol arkadaşının huyu ve suyunu öğrenme ye gayret eder.
Haydarpaşa/ Bağdat- Hicaz demiryolu hattının ülkemiz sınırları içinde kalan bir kesiminde (Konya-Adana) işle tilen Yolcu Treni, Mevlana Hazretlerine Konya’dan önce bağrını açıp misafir eden Türkçe’nin başkenti Karaman’ı ve diğer önemli gar, istasyonları geçtikten sonra Osmanlı ve Alman İmparatorluklarının farklı niyetlerle parası Osman lı’dan, imalatı Almanya’dan olacak şekilde akitlenen ortak projesi çerçeve sinde Hacıkırı -Karaisalıbucağı istasyon ları (TCDD KM= 307+100) arasında imal edilecek Hacıkırı Varda Demiryolu köprüsüne vaktinde ulaşır.
Yolcu treni köprü üzerinde ağır ağır seyrederken Başmakinist arkadaşına köprü hakkında bilgi vermeye başlar. “Bu demiryolu köprüsü Hacıkırı istasyonuna bir kilometre mesafede Çakıt Çayı vadisi üzerinde Almanya tarafından 1907 yılında yapı mına başlanıp 1912 yılında tamamlanır. Köprü, 12’şer metrelik üç büyük kemer, dört ana çelik ayak üzerine kurulu ve yerden yüksekliği 99 metre, toplam uzunluğu boy dan boya 172 metredir. 1220 metre yarı çaplı kurp üzerinde gerçekleştirilen çelik kontrüksiyon köprünün dış kaplaması taş örme tekniği ile yapılmış olduğu için eşsiz bir mühendislik sanat eseridir. Çakıt Çayı vadisinin doğa güzelliği ancak, böyle bir sanat eseriyle taçlandırılabilir. Bu eserin benzerini bulmak asla mümkün değildir.
Bu demiryolu köprüsünün inşası için, Alman Philip Holzman Şirketi Almanya’ dan ailesiyle birlikte takribi 4000 adet demiryolu işçisi ve mühendis getirir. 1200 rakımlı Taşdurmaz mevkisi Faraka’da müslim ve gayrimüslümlerin yaşayacağı bir köy (Belemedik) kurar ve beş yılda bu köprüyü inşa eder. Bu köprünün inşası sırasında bölgeden temin edilen yüzlerce Türk işçisi çalıştırılıp alın terinden faydalanılır. Böylece aşılmaz denen orta Toros Dağları, geçilmez denen Çakıt Çayı vadisi kolayca geçilirken İstanbul ve Anadolu’nun iç kesimleri Çukurova Bölgesi ile Güneşin Aya kavuştuğu, gündüz ile gecenin buluştuğu gibi kucaklaşır. Daha önemlisi Payitaht ile kutsal topraklar arasındaki ulaşımı demiryoluyla sağlamak için bu mevkide, 3756 metre uzunluğu ile ülkemizin en uzun ikinci demiryolu tüneli inşa edilir. Gerek bu tünel gerekse mıntıkadaki toplam 12 adet tünel ile demiryolu Varda Köprüsü inşası sırasında burada 21 işçi çeşitli nedenlerle vefat eder”
Makinist Kerem, Başmakinistin verdiği bilgiler ve çıplak gözle gördüğü köprünün ihtişamı ve estetiği karşısında hayretler içinde kalıp ağzı açık seyreder. Çakıt Çayı kanyonun muhteşem manzarası ile dağ, dağ içine gizlenmiş heybetli Toros Dağlarının yalçın zirvelerinin eşsiz doğa görüntüsü karşısında hem irkilir hem de tüyleri diken diken olur. En az yüz yıl öncesi döneminin teknolojik imkanları ile muhteşem ve güvenli bir mühendislik şaheserinin meydana getirilmesine hayret edip saygı duyar.
Hacıkırı Varda köprüsü inşası sırasında Türk işçiler de çalışır. Bu işçilerden birisi de güçlü kuvvetli, gençliğinin baharında olan Mehmet’ dir. Mehmet, Türkmen/Yörük ailesinin iki erkek çocuğundan birisi olup küçük yaşta köy imamının rahlesinde dini eğitimini alır. Sonra köyüne en yakın yerde bulunan zaviyede öğrenim görüp hafız olur. Ailesini bırakıp uzak yerlere gitmek istemediği için tahsiline devam etmez. Bir müddet kendi köyünün camisinde melle imam olarak görev yapar. Sonra Türkmen ailelere mensup her gencin yaptığı gibi ailesinin keçi sürülerini güderek bu dağlarda çobanlık yapmaya başlar. Mehmet, her konuda eylemine ve sözüne güvenilen emin bir kişi haline gelir. Hacıkırı demiryolu köprüsü inşaatı başlayınca bu işte çalışacak Türk, Müslüman işçilerin dini ibadetlerini yerine getirmesi için Belemedik köyüne yapılan camide imam olarak işe başlatılır.
İmam Mehmet’in esas işi köyünde çobanlık yapıp keçi sürülerini yıl boyu bu dağlarda otlatmaktı. Şimdiyse de miryolu inşaatı çalışmasından arta kalan boş zamanında yine köyünde ailesi ve ağabeyi Hasan’a çoban olarak yar dım eder. Sanki insanlara ve hayvanlara yardım etmek için yaratılmış birisi. Genç yaşında köyünün veterineri gibi dir. Hem evcil hayvanları çok sever hem de doğada kalan yabani dağ keçisi, ceylan.. gibi hayvanları korur ve göze tir. Yeri geldikçe yırtıcı hayvanlara da yardım edip onların yaralı olanlarını hayata döndürmek için bakıma alıp besler.
Başmakinist Kadir, yeni yol arkadaşı Kerem’e “Varda demiryolu köprünün yapımında çalışan İmam/ Çoban Mehmet’in hazin hikayesini anlatayım, sen bunu dinlerken Çukurova’ya da varmış oluruz” der.
“Bu köprünün inşaatında çalışan İmam Mehmet, ağabeyi Hasan’ın yorgan döşek hasta olması üzerine keçi sürü lerini dağlarda otlatmak için Alman şirketinden bir hafta izin alır. Havadan sonra cemrenin suya düştüğü, dağlar da karların yeni erimeye başladığı günlerdir. Mehmet çoban köpekleriyle birlikte keçi sürülerini bu vadinin göğe kadar uzanan yamaçlarına otlatmak için getirir. Öğleye doğru Çakıt Çayı vadisinin girift yamaçlarının kuytu bir ye rinde meleyen bir oğlak sesi duyar ve merak edip sesin geldiği yöne doğru hareket eder. Erişilmesi kolay olmayan, bir tarafı Çakıt Çayına uçurum olan büyük bir taşın kovuğunda bir ceylan yavrusunun tir tir titreyerek melediğini görür. Yakınlarda da anası gözükmemektedir. Bu yavruyu oradan kurtarıp daha uygun bir yerde emniyete almayı düşünür. Değilse, kuvvetle muhtemel ya yırtıcı yabani hayvanlar yiyecek, ya da ölecektir. Bu yavruyu orada koru masız bırakmaya gönlü razı olmaz. Her canlıyı yaratanın Allah olduğuna inanarak korumak ister.
Mehmet hemen üzerinde bulunan kalın paltoyu çıkarıp azık heybesini boynuna geçirdikten sonra yüksekçe kayanın üzerinden yavrunun yanına atlar. Ceylan yavru sunu peşkire sarıp heybesinin arka gözüne güzelce yer leştirir. Atladığı yere tekrar çıkmak için çevrede inceleme yapar, fakat çıkması için kolay bir yer bulamaz. Ey uygun yer olarak atladığı büyük kayanın kovuğunda yetişmiş çıtlık ağacına tutunarak dev kayanın öbür yüzüne geçerek selamete ermek” diye düşünür.
Çoban Mehmet, besmele çekip derin derin nefes aldıktan sonra Çıtlık (Menenğiç) dalına tutunarak kayanın yü zeyinden geçmeye çalışırken dalın kırılması sonucu hava da uçan bir kuş gibi Çakıt Çayına doğru süzüldüğünü ve hızla nehre doğru irtifa kaybettiğini anlar. Fiziki olarak bir şey yapamaz, çaresizlik içindedir. Boynunda asılı heybe deki keçi yavrusuyla havada süzülürken artık Allah’tan başka tutunabileceği, sığınıp yardım isteyebileceği başka bir varlık kalmadığı inancındadır. Bu durumdan kurtulması bir mucize gerekir. Sadece havada kanyonun derinliklerine karşı takla atarak düşerken avazı çıktığı kadar; “Allah’ım”diye bağırıp, “Kelimeyi Şehadet” getirmekle yetinir. Fakat kendisine şah damarından daha yakın olduğunu bildiği Rab’ binden asla umudun kesmez. Bu havada süzülüşün sonunda Hakk’ka yürüş olduğunu düşünmekten de kendini engelleyemez. Peygamber Efendimizden şefaat ister. Allah dostu Erenler, Evliyalar ile Mürşidi Kamiller’in yüzü, suyu hürmetine Rab’binden acil merhamet diler. “Allah’ım, Kadir Mevlam. Yardım eden yok mu?, imdat, imdat. Yetiş Erenler, Evliyalar“ diye çığlık atarak yalvarıp gözlerini kapatır.
Çoban Mehmet kapalı olan gözlerini aniden açınca Çakıt Çayı vadisinin dümdüz bir ova ve yemyeşil çimenlik örtü ile kaplı olduğunu, dağların, ağaçların, kayaların kaybolduğunu, hıdırellezi andırırcasına çevresinde renga renk bin bir çeşit kuşun uçtuğunu, arıların çiçekten çiçeğe konarak vızıldadığını, ve kendisi de ceylan yavrusuna süt içirmekle meşguldür. Dağın zirvesinden düşüş konumundan çok farklı bir ortam la karşılaşır. Diz boyu yeşil otu yararak beyaz saçlı, aksa kallı, elinde asası, bembeyaz elbise giymiş yaşlı bir kişinin kendisine doğru yürüyerek gel diğini görür. Bu duruma oldukça şaşırır ve bir o kadarda sevinir.
Yanına yaklaşan Aksaçlı Dede Mehmet’e ;“ Ey Ademoğlu ve Allah’ın kadim dost kulu: Namaz ibadetin eda etmek için her gün beş vakit Ezan-ı Muhammet okununca her ahvalde önce vakit namazını hemen eda edip kazaya bırak mamak, Namazı tehir ederek vakti çıktıktan sonra kılmamak ve Rab’bine dost olabilmek için gösterdiğin ihlaslı iba det ve kalbi zikirlerin başta olmak üzere bu alemde yaptığın hayır, hasenat ve ameller Cenabı Allah katında kabul, makbul olduğu ve daha yapacağın çok hayır, hasenat ve güzellikler olacağı için Allah-ü Tea’la canını sana bağışladı” der. Mehmet’te bu duruma çok sevinirken, “ Rab’bimin garip kulu olarak ben, kulluğumdan başka neyledim ki, ben nerdeyim ” der.
Çoban Mehmet esasında dağın zirvesinden süzülerek önce 100 metre aşağıda bü yük bir ardıç ağacının yan dal larına çarptıktan sonra tekrar parendelenip 50 metre aşağıda dağın yamacının orta yerinde gevenle kaplı düz seki üzerine ceylan yavrusuyla birlikte koyun koyuna düşerler. Çoban Mehmet’i en son düştüğü bu yerden önce köpeği Ayaz ve Karabaş bulur. Köpekler Mehmet’in soluduğunu anlayınca Ayaz yaralarını yalamaya başlarken Karabaş yardım getirmek için hışımla oradan ayrılır.
Yolcu Treni Yenice istasyonunu geçip Adana’ya doğru yol alırken Makinist Kadir yol arkadaşı Kerem’e, “Ustam, bu trenleri livresinde açıklanan varış saatine göre vaktinde istasyonlara ulaştırmak yolculara hayırlı bir hizmettir. Mümkünse tehir ettirmemek gerekir. Seyahat eden ve trenden yolcu bekleyen muhterem kişilerin arasında hikaye sin bilmediğimiz nice garip guraba barınıyordur. Bu cümleden olmak üzere şahsımıza farz olan beş vakit namazı da vakti içinde eda etmekte Hak’ka bir hizmettir. Rab’bini seven hiçbir kul, bu vakitlerin hayrından kaçınmamalıdır.”
Makinist Kerem, bu hikayeyi dinledikten sonra makinist olarak görevlendirildiği trenlerle Varda köprüsünü ge çerken önce bir salavat getirir. Çoban/İmam Mehmet’in hazin hikayesin hatırlayarak bu köprünün inşaatı esnasın da vefat eden ve bu köprüden trenle bir şekilde geçen tüm insanları rahmet ve minnetle anar. Demiryolcuların cümlesinin ruhları berzahta şad olması için kalbi dua eder.
OCAK /2021
Süleyman YILDIZ
(Lemos5303)