MESAJ
SİNEĞİN PEŞİNDEN GİTMEK
Gözlerini, açık duran balkon penceresinden içeri giren sinekten bir türlü ayıramıyordu. Sinek, yatağının tam üzerindeki teki patlamış avizenin etrafında halkalar çizerek dönüp durdukça Fayz’ in de içinde tuhaf bir şeyler dönüp duruyordu. Sanki peşimden gel der gibiydi sinek. İyi mi, yoksa kötü mü bilinmez ama ikisi de aynı dili konuşamıyorlardı. Tek yaptıkları, az yanan ışığa bakmaktı.
Fayz, uzun boylu babanın kısa ve edepli bir oğluydu.
Oğlu deyince yanılmayın sakın. Onu yolda görüp, amca, hatta baba diyen bile oluyor. Oysa baba olmak Fayz’e kısmet olmadı. Okumak okumak okumak, sonra da bulunduğu iş yerinde yükselebilmek. Bütün hayatı rütbe sahibi olmakla geçti. Başka evlerden gelen çocuk seslerini duyunca, pencereleri kapatıyor, yatağına geçip eline rast gele bir roman alıp, kendisine bile okuma taklidi yapıyor, okunmuş aşk romanlarını kenara atıyordu.
O gece sinekle, aynı avizenin altında bıkmışlığın ötesini düşündü... Çok parası vardı, buralardan uzaklaşmanın zamanıydı. Sinek de onu çağırıyordu, peşine takılmalıydı...
Bulunduğu ülkeden, çalıştığı yüksek makamından, az sonra ayağına giyeceği on üç yıl önce aldığı lacivert kareli terliklerinden ve kapının önünde duran son model arabasından, kısacası hayatı boyunca kendince bol bol harcayıp bir türlü bitiremediği parasından, her şeyden öyle çok bıkmıştı ki...
Hışımla üzerindeki mavi pikeyi yere savurdu. Terliklerini tekmeledi.
İçimdeki insan olmalıyım diye düşünerek lavaboya doğru ilerledi. O güne kadar konuk nedir bilmeyen villanın varak rengi musluklarından önce sıcak suyu açıp bir süre boş yere akıttı, sonra da soğuk suyu. Daha sonra bir avuç dolusu su alıp yüzüne vurdu. Ardında da avuç dolusu jöleyi eline alıp saçlarını ellerinle geriye doğru taramaya başladı.
O da ne öyle, aman Ya rabbim onu gören eski Hollywood filmlerinde oynayan ünlü bir jön olduğunu sanacaktı. Eğer bu aynanın gülme şansı olsa, gülmekten kırılacaktı.
Tövbe tövbe, yani kutunun dibinde dibi kalan jöle bile ilk defa jöle olduğunu onun saçlarında anlamış gibiydi. Nesli tükenmesin diye tam konuşmaya başlayıp, "yapma etme abi, dibim bari bana kalsın diyecekti ki."
Öyle bir fırlayışla fırladı ki, kapı bile kendi kendine kapandı. Elinde sadece para dolu bir çanta, hepsi o kadar...
Gidiş o gidiş. Doğru havaalanına.
Görevli kıza en pahallısından bir uçak bileti "İtalya’ya." Sonra da bir tomar para uzattı hiç konuşmadan.
-Ne?
-Ne ne?
-Bu para çok beyefendi. Uçak mı kiralamayı düşündünüz?
-Hayır, bilet almayı düşünüyordum.
-Hangi şehir beyefendi?
-Gangsterlerin şehri
-Nasıl yani, anlamadım. İtalya’da öyle bir şehir mi var?
-Sicilya’ya bir bilet kessene, ben bir film izlemiştim de aklımda kalmış işte, ne bilimm ya.
-Cam kenarı ister misiniz?
-Bütün o sırayı bana ver o zaman tek başıma oturmak istiyorum.
-Nasıl isterseniz bayım. 2. 4. 6. Business Class Sicilya yolcu grubunu size satıyorum.
-Tamam, ben de alıyorum.
Küçük adımlarla uçağın merdivenlerini çıkmaya başladı. Uçağa her bindiğinde böyle olurdu.
Yani hem telaşlı, hem sakin, hem de gösterişli görünüşlü bir işadamı tipi...
Onun bu gösterişini ilk defa saçlarına sürdüğü jöle ve üstüne giydiği kıyafetleri biraz değiştirmiş gibiydi. Mesela mürdüm moru pantolonu üzerine çingene pembesi saten gömleği, beyaz ayakkabıları. Elinde o meşhur gösterişli çantası.
Aslına bakarsak bu çanta yerine iyi bir zurna da olabilir diye düşünesi geçiyor insanın aklından yalan yok. Tam zurna mı çanta mı diye düşünürken, bir bayan sizi itekleyip öne geçiyor. Düşünsenize, gömleğinizin kolunu okşayan çok güzel bir bayan...
-seta? ( İpek mi?)
-seta. ( İpek )
-bella. ( güzel )
-grazie ( teşekkür ederim.)
-no no grazie ( teşekküre gerek yok )
Şaşırmıştı. Uzun boylu ve uzun bacaklı kadının yanında kendisini kısa boylu bir kedi gibi hissetti.
İyi ki de ipek gömlek giyinmişti. Okşadı gömleğini. . . O güne kadar ne zaman uçağa binse, mutlaka tuvalete girer, uçak hava limanına inişe geçene kadar iki eliyle iki tarafa tutunup kendisine destek alır beklerdi.
İçeri girince başıyla sağa sola bakınıp, gözleriyle kadını araştırdı. Fil gibi kadınların arasında sıkışıp kaldığını fark etti. Gözgöze geldiler. Eliyle yanının boş olduğunu işaret etti. Bir soluk alışı sonrasında kadın yanındaydı.
-Mimi
-Fayz
-grazie
-no grazie.
-Scappo ( kaçıyorum.) Üzgün bir ifade vardı yüzünde...
-Da? ( kimden?) Şaşkın bir ifadeyle.
-seguita dal capo. ( patronum takip ediyor.)
-che non devo sposarla. ( ben onunla evlenmek zorunda değilim ki .)
-E ’uno dei killer, cosi come gli anziani. ( beni saklar mısınız, lütfen?)
-nascondere soggetto può rimanere nello stesso hotel. ( saklarım tabi, aynı otelde kalabiliriz.)
-Grazie mille a te. ( çok teşekkür ederim size.)
-Mr. Fayz mi ha salvato la vita. ( hayatımı kurtardınız Fayz Bey.)
-Non importa lady. ( önemli değil bayan.)
Eliyle saçlarının kurumuş jölelerini düzeltti... Kendisine ilk defa kızdı. Bunca yıldır jöle alırdı ama, aldığı jöleleri hep ucundan ucundan saçlarına sürerdi. Jölenin hepsini saçına boşaltmayı hiç akıl etmemişti. Mürdüm moru pantolonunu bir mağazanın outlet bölümünde satıyorlardı, ucuz diye almıştı, yakışır diye değil. Evin yardımcı kadını da, geçen hafta kendi evine giderken "giymiyorsanız, bunu büyük torunuma götüreyim belki o giyer." Diye sormuştu da, nasıl bir hışımla elinden kapmıştı. Eh işte, insanoğlu... Gülümsedi, gülümserken gözlerini kapattı. İyi ki de vermemişim diye düşündü.
Ya şu milattan önceki çingene pembesi gömleği yok muydu? Kim bilir ne kadar antikaydı... Onunla ilgili tek hatırladığı, annesi ile babasının rock-ın roll yaptıklarıydı. Kendisi de hep o esnada masada oturup çilekli dondurma ile meşgul olurdu. Bir gözü onlarda, bir gözü çilekli dondurmada. Sahi ya, annesinin üstündeki rakkase gömleğine benzer gömleği bile askıdaydı da ama, ne anne kalmıştı ne de baba... Gözlerini açtı, gözüne ilk isabet eden mürdüm moru pantolonu oldu. Rujla yazılmış bir yazı gördü. Mimi yoktu.Çantası da...
-Mr.Fayz di perseguire ogni mosca. ( Her sineğin peşinden gitme Mr. Fayz.)
-Cari passeggeri, l’aereo sta per andare giù in Sicilia, il tempo nella nostra zona. Si prega Fissare cintura di sicurezza. (Sayın yolcularımız, uçağımız Sicilya Hava Alanımıza inmek üzeredir. Lütfen kemerlerinizi bağlayınız.)
Herkes kemerlerini bağlarken, Fayz; Mimi peşinde uçağı inim inim inletiyordu. Fakat Mimi yer yarılmış, yerin dibine girmiş gibiydi...
Hayret, bu defa havada uçan tek bir sinek bile yoktu ya.
İşin tuhaf yanı:
Anne ve babası ölene kadar hep derdi ki: Bak oğlum, ne kadar okursan oku, ne kadar yükselirsen yüksel. Hayatın boyunca her an, karşına bir sinek çıkabilir. Kendi ışığını kendin korumayı öğren.
Davi //
YORUMLAR
''Bir temizlik görevlisine, büyük bir şirketin CEO gibi davranıp, saygı gösterin.''
Özellikle bu madde çok itici. Ben kimseye CEO olduğu için saygı göstermem. Gözümde değerli olması gerekir. Bu değer asla bir etiket değildir.
Bir insana insan olduğu için gereken özeni göstermek her şeyi çözecektir genel olarak. Bu mesajı okuduğumda hiç gerçek anlamda sokakları koklamamış, mesafeli, steril bir AVM patronu konuşuyormuş gibi hissettim. Halbuki insanları en çok mutlu eden şey samimiyettir.
Sevgilerimle
Davidoff
Bilmem okudun mu? Yazıda şöylede bir madde vardı.
*Konuşurken, gereksiz konuların insanı olmayın.
**
Sizin, temizlik işçisi ile CEO karşılaştırmasındaki asıl samimiyeti anlayacak kapasitede birisi olduğunuzu az çok farkındayım.
Teşekkür ederim.
Den(iz)
Bir CEO ile temizlik görevlisi arasında fark olduğunu düşünmek hakkında konuşmak kesinlikle insani bir yaklaşım olamaz.
Bir temizlik görevlisine söylediğiniz yaklaşımla saygılı davranmak büyük ve acınası bir egonun göstergesidir. Bir Tanrı merhameti gibi... Bir insana daha iyi hakaret edilemez.
''Konuşurken, gereksiz konuların insanı olmayın.''
Emir kipi kullanılmış hiçbir içerik beni bağlamaz. Buyurun kendi maddenizi kendiniz için efenim. Hakaretengiz cevabınız insani olduğunu düşündüğünüz yazıya hiç yakışmadı.
Siz benim yorumumu filtreleyin ve mutlu olun. Yeterince alkış almışsınız zaten.
Davidoff
Den(iz)
Alkış sevilen insanlar içindir.
Ben bu yazıyı senin için siliyorum. Çünkü sen sevdiğim bir yazar arkadaşımsın, bir yazı için seni değişmem.
Sevgimle.
Den(iz)
:)
Yazılarımız hakkında tartışıp konuşabiliriz. Bu bizi çoğaltır. Ben de sayfam da sizi görmekten her zaman onur duyarım.
Görüşürüz.
:)
Davidoff
Teşekkür ederim Sevgili glenay.
Düşüncelerinize aynen katılıyorum.