3
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
739
Okunma
.
Gençler pek bilmeyebilir ama biz eskiden komşuluğa değer verirdik.
Akrabalığı gözetirdik.
Birbirimizin evine akşam oturmalarına, misafirliklere giderdik. Uzun kış gecelerinde gürül gürül yanan sobanın çevresinde koyu muhabbetlerimiz olurdu. Gülerdik eğlenirdik.
Sobanın üstünde fokur fokur kaynayan su ile yapılan çayın tadına doyulmazdı. Acıktığımız olurdu. Hiç çekinmeden “Teyze / hala / yenge her neyse, acıktık, bir muska yap da yiyelim” veya "bir ekmek dür de yiyelim" diyebilirdik.
Yufka ekmeğin içine tereyağı, tulum peyniri konularak üçgen şeklinde katlanır, sobanın üzerinde hafif kızartılırdı. Üzerine biraz tereyağı sürülür, yanında da şeker şerbetiyle tadına doyulmazdı.
Kin güdülmezdi. Küskünler daha çabuk barışırdı. İnsanlar arasında bir sevgi, bir hoşgörü vardı. Kimse kimsenin namusuna kötü gözle bakmazdı. Bağnazlık yoktu. Kadınlı erkekli oturulur kaç-göç olmazdı. Bir odaya sığamayacak kadar kalabalık olursa o zaman kadınlar bir odaya, erkekler bir odaya geçer otururlardı.
Hırsızlık falan olmaz, çoğu zaman kapılarımızı bile kilitlemezdik. Harman yerlerinde ekinlerimiz gece gündüz günlerce açıkta dururdu. Kırda, yazı-yabanda kalan malımıza bir şey olmazdı. Ürününü beklemek için tek tük harmanda yatan olurdu.
Dini bayramlarda hem arife akşamı hem de bayram sabahı her evden kap kap yemekler gelir, cami mektebinde yada mahallelerde bulunan odalarda toplu yemekler yenirdi. Eski bir gelenekti. İnsanların birbiriyle kaynaşması sağlanırdı. Sanırım en büyük amaç yiyemeyecek durumda olanlara değişik yemekleri tattırma olayıydı.
İşinde geri kalmış olan varsa toplanılıp yardıma gidilirdi. Bir iki aile birleşir önce birinin, sonra diğerinin harmanını kaldıracak şekilde imece yaparlardı. Tarla sulamada, ekin biçmede aklınıza gelen her işte insanlar birbirine yardım ederdi.
Şe’re (Şehire) giderken bindiğiniz komşunuzun traktörüne para vermezdiniz. Değirmene giderken attığınız iki çuval unluk için herhangi bir ücret ödemenize gerek yoktu. Güle oynaya gider gelirdiniz. İnsanlar birbirleriyle şakalaşır, yüzleri gülerdi.
Eskiden dostluk vardı, eskiden insanlık vardı.
Eskiden köyler "köy" idi.
Suat Zobu
-
SÖZLÜK:
Anca beraber kanca beraber: Hep birlikte
Cami mektebi: Caminin hocası tarafından çocuklara namaz surelerinin öğretildiği cami yanındaki oda
İmece: Yardımlaşma
Kaç-göç: Haremlik selamlık
Kap: Genellikle bakır tabak
Muska: Yufka ekmeğin, içine tereyağı, tulum peyniri konularak üçgen şeklinde sarılıp kızartılması
Oda: Köylerde eskiden -özellikle kış gecelerinde- insanların toplanarak sohbet ettiği, eğlenceler düzenlediği mekân
Unluk: Un yapılacak buğday
Yazı-yaban: Yerleşimin dışındaki yerler
.