- 329 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
telefonla sınavım
Oldum olası sevmem telefonla konuşmayı.. Görsel herhalde benim zekam..
En candan dostu arasam önce sorarım müsait misin diye..
Öyle ya belki tuvalette adam.. Belki bir iş yetiştirme telaşında.. Belki direksiyonda.. Belki doktor sırasında ..Belki kavga ediyor karısıyla…Kısa keserim konuşmayı.
Sevmediğimden değil.
Yani özlemediğimden değil sesini.
Ne bileyim işte yüzünü görmüyorsam mimiklerinde o hoşnut ifadeyi alamıyorsam biraz resmi gidiyor karşıya sesim. O yüzden bir arayan bir daha aramaz. Niyeyse. Anlamadım hala.
Doğrusu sevmiyorum telefonla konuşmayı, yani öyle heyecanlı heyecanlı ne sevinci ne acıyı söyleşemiyorum telefonda ..
Zaten acil işler için telefon bence.
-Şurda buluşalım saat sekizde..
-Olmazsa ararım yine.. Bitti….Bu kadar bence.
Şimdiki zamanda komik gelir belki ama yaşadık o yılların sancısını telefonla çok sınandık anlayacağınız..Her evde telefon yoktu evvel..Her aradığınla görüşemiyordun.Hele başka bir şehirse yazdıracaksın santrale sıra kaçta gelirse üstü dantel örtülü hatta bazı evlerde asma kilitli o alet çalsın diye bekle…
Kayseriyi arasan Adana çık aradan diye bağırıyordun.
Cebinde jetonlar şıngırdıyordu, büyük, küçük arayacağın kişiye şehre göre.. Süpermen değildik ama bekliyorduk telefon kulübelerinin akordeon kapılarında…
-Yeter bekliyoruz kardeşim
Diye vurarak kapılara. Yaşayan bilir ben anlatsam da.
Neyse çok uzatmayayım anımız çok telefonla…
İlk iş tecrübem 80 li yıllar bir çiçekçide gece nöbeti, bekçisi diyemiyorum yirmi dört saat açık, ilk günüm, günüm dediysem ilk akşamım birazdan gidecek çalışanlar bir ben kalacağım Bağdat caddesinde o dükkanda tek başıma…Patron talimatlar veriyor şu beş lira, şu pahalıdır tanesi elli lira benim adını bildiğim bir tek papatya o da burada yok hiçbiri kalmadı aklımda.. Öyle peş peşe anlatınca. Bir panik bir heyecan işi kaybedeceğim telaşında.
Bin çeşit çiçek, makineli gibi anlatıyor hangisi kaç lira, nasıl paketlenecek nasıl bağlanacak kurdele…
Sonra daldı bir şeye.
-Evi ara bir şey istiyorlar mı sor bakalım dedi.
Ohh gidecek kurtulacağım diye geçiriyorum aklımca.
-Numara dedim.
-Yazıyor ya defterin en başında diye ünledi.
Sanırsın kırkyıllık çırağıyım dükkanın.. İlk günden fırça yemeyelim korkusuyla geçtim telefonun başına daha önce konuşmuşluğum var ama tanımadığım birini yeni arıyorum aslında. Kopup gelmişiz Anadolunun bağrından yaş hala onlu yıllarda.
Liseliyim sevdiğim kızdan silgi istemeye cesaretim yok o çağlarda.
Tek tek deliklere takıp parmağımı çevirdim numarayı
Aman Allahım karşımda su gibi bir ses;
Irmak akıyor bir kemanın en mahrem telinde
- Ben Filiz Akınım diyor olmadı Emel sayın,
-Saçlarım fönlü uzandım da konuşuyorum seninle düşmüş askı omzumdan,
-Parfüm kokusu geliyor o Alo nun içinde
Ben bu düşte gezerken ne kadar sürdü bilmiyorum sessizliğim nedense kapattı cevap vermeyince..
-Alo Alo diye seslendim ayıkınca ama karşıda kimse yok tabii .
Kapattı öfkeyle.
Patron duymuş benim Alo ları
-Ne dedi diye bağırıyor.
Kafa zehir bende ..
-Kesildi tekrar arıyorum hat düştü galiba
Dedim titreye titreye..
Terlemiş ellerimle yine tek tek takıp o dokuz delikte çevirdim numaraları büyük bir endişeyle. Öyle ya bu kez açmayacak telefonu o yatak odası sesiyle.
-Alo dedim sessizce ama ses bu kez kızgın biraz Fatma Girik sanki hatta biraz Hababamda sigarayla yakalamış müdür tadında Münir Özkul aslında.
-Dükkandan arıyorum
-Soruyor dedim patron
-Beni istiyor musunuz gelince..
Haydaa… Ben bu dili. Eşek arısı soksun .. ve yazamadığım daha niceleri…
Allahtan yetişti patron aldı ahizeyi yav dedi çocuk yeni de…
Böyle tecrübeler de olunca insan telefondan soğuyor haliyle..
O gün bu gün sevmiyorum telefonla münasebetimizi belki de o sevmiyor beni. Bizim ilişkimiz görücü usülü evlilik gibi bu aletle. Gelinlikle çıktıysan ölün döner bu eve modunda yani öyle sevgi dolu… Yani o derece keyifli…Sevmiyorum yahu bu telefonu.
Eskiden çok eskiden cep telefonundan az önce Başbakanlıkta görev yapıyorum öyle havalı. Zorla verdiler çağrı cihazı denen o illet aleti..
Taktık pantolonun kemerine…
İki takım elbisem var zar zor almışız taksitle yırttı astarlarını sürte sürte …
Belki ondan bu teknolojiye kızmam. Sonra cep telefonları çıktı..
Kütükten biraz hafif.. Hani arabanın tekerine koysan gitmez geri..
Söküp attık çağrı cihazını belimizde kuşağa bağladık teli…
Hattı 300-400 mark .. Mark ı bildin mi…Bir o kadar da kendisi.. Daha çıkmamış polifonik melodilisi. Susmuyor gece gündüz.. Hat çekmiyor ya bazen Huzurun tesellisi..
Antenini çekip yukarı kaldırıp gökyüzüne hava atıyoruz şehirden az uzaklaşsak, atıyoruz havamızı
–Bak çekiyor benimkisi..
Tek getirisi eskiden en az on kişinin ezbere bildiğimiz numaralarını biliyor telefonun kendisi…
Ama yeni bir muhabbet başladı.
-Sen ara benim kontörüm bitti.
-Şarzım bitiyor arayacağım seni…
-Çekmiyor döneceğim geri.
Sonra küçüldü telefonlar ağzıma götürsem kulağıma yetmiyor boyu.
Kayıt yapıyor ama hafızasında iki üç şarkıyla.. Başladı mı müzikler telefonlar çaldıkça..
Ne olduysa bu teknoloji pazarında incelttiler belini ekran büyüdü görüntü var bir de kamera..Blutootla tanıştık ya …Fotoğraf çekiyoruz öyle net olmasa da. Yan yana koyup aletleri paylaşıyoruz ekranlarda…Klavye koydular bir de altına sanırsın uzay yolunda ışınlama.. Kimi katlanıyor, kimi uzuyor kıçından dokununca.. Sonra internet girdi hayatımıza, vay anam vay, Facebook icat olmuş unuttuğun tüm arkadaşlar orda.. Bıraktık konuşmayı telefonla, Farmwill oynuyoruz koca koca adamlar utanmadan..Dur daha çıkmadı o boncuk düşürmece.. Sonra Whatsap, İnstagram, yetmedi birde herkes bilirkişi çıktı mı Twitırda… İster görüntülü ara, ister yaz Whatsapa ortada insan kaldıysa.Ölünü dirini takip ediyorsun zaten Facebookta… Zaten sevmezdim telefonla konuşmayı, şimdi bir araya geldik mi, alıyoruz elimize o muhteşem aleti. Oturup bir marka kahve evinde yan yana yazışıyoruz yanımızdakiler yetmiyor bize kimlik gibi göstere göstere aleme. Hala sevmiyorum bu aleti şekli değişse de. Benim özlemim Çarşamba öğlen buluşalım GİMA nın önünde. Olmadı Yenikaramürselde … Sürüm kalktı güncelleme gelmiyor belleğime…Ben eski kafalıyım belkide…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.